Bayezid-i Bistami (Allahnın rahmeti üzerine olsun) daima hacca gidiyordu. Vardığı bu şehirde önce oradaki şeyhleri ziyaret etmeyi sonra da başka işlerle uğraşmayı âdet edinmişti. Basra'da bir dervişin yanına uğradı. Derviş ona sordu: Ya Ebayezid? nereye gidiyorsun? Bayezid cevap verdi: Mekke'ye, Allah evini ziyarete gidiyorum. Yanında ne kadar yol harçlığı var? İki yüz dirhem. Öyle ise kalk yedi defa benim çevremde dolan. O paraları bana ver! Bayezid yerinden fırladı para çıkısını kuşağından çözdü öperek Şeyhin önüne bıraktı, Şeyh tekrar söze başladı. Yine sordu: Ey Bayezid! Nereye gidiyorsun? Gideceğin yer Allahnın evidir ama şu benim gönlüm de Allah evidir. Ulu Allah hem o evin hem de bu evin sahibidir.
'Kalbi uyanık bazı büyükler Şems-i Tebrizi'ye Seyfullah (Allah'ın Kılıcı) derlerdi; çünkü o kimden incindiyse, ya onu öldürür ya da ruhunda yaralar açardı."'
Şems-i Tebrizi'ye atfedilen bir söz:
"Zorluklardan, acılardan kaçma. Her ebe acı çekilmeden doğum olmayacağını bilir. Senin içinden de yepyeni bir sen ortaya çıkabilmesi için, acılara, zorluklara, karşına çıkabilecek
engellere hazır olman gerekir:'
"Semâ'cı dervişler" tarikatının kurucusunun ve babası Bahâeddin Veled'in biyografisi hakkında kendi eserleri dışında elimizde dört eser bulunmaktadır. Bu eserlerin içinde en önemlisi oğul Sultan Veled'in üç mesnevisinden ilki olan ve hicrî 690'da yazılan, Mevlevilerce başlangıç kitabı diye tabir edilen ve kısa zaman
"Neden Şems-i Tebrizi'nin mezarı Rumînin yanında değil?” diye sordu merakla. “Rumî en güzel şiirlerini ona yazmış, neden yaşamındaki en önemli insan başka bir türbede yatıyor?”
"Şurası bir gerçek ki, Şems-i Tebrizi o dönemin Konya halkı tarafından pek sevilmezmiş.” Bunları anlatırken gözlerimiz karşılaştı. Onu ilgiyle dinleyen bu kadın
Şems-i Tebrîzî, seyahaderi boyunca karşılaştığı şeyhleri ve âlimleri melâmet tavrının bir gereği olarak gerçeklerin ortaya çıkması için imtihanlara tâbi tuttuğuna, velâyet tavrı baskın olanları şeriada, şeriat tavrı bastan olanları velâyede denediğini, bunların teslimiyet ve hakikat arayışlarının eksik olduğunu, cedelle vakit geçirdiklerini,
Bir grup filozof Mevlana Celaleddin Rumi’ye gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler. Niyetleri, bir şeyler öğrenmek değil, Müslümanları dinleri hakkında şüpheye ve fitneye düşürmekti. Mevlana, adamların halini hiç beğenmedi, onları üstadı Şems-i Tebrizi’ye gönderdi. Bunun üzerine gruptakiler onun yanına gitti.
Şems-i Tebrizi
Üç sual ve Bir cevap
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye felsefecilerden bir grup geldi. Suâl sormak istediklerini bildirdiler. Mevlânâ hazretleri bunları Şems-i Tebrîzî'ye havâle etti. Bunun üzerine onun yanına gittiler. Şems-i Tebrîzî hazretleri mescidde, talebelere bir kerpiçle teyemmüm nasıl yapılacağını gösteriyordu. Gelen felsefeciler üç
"Eğer Allah seni bana yazmışsa benden kaçışın yok! Lakin kader seni benden almışsa ağlamaya lüzum yok." Ne kadar güzel bir söz! Şems-i Tebrizî'ye ait bir söz olarak notlarım arasında yer alıyor.