Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çevresine bakındı, "Altından bir yatak odam var," dedi kendi kendine alçak sesle ve uyumaya hazırlandı; fakat başını tam kanadının altına sokarken üstüne büyük bir su damlası düştü. "Ne garip şey!" diye bağırdı. "Gökyüzünde tek bir bulut yok, yıldızlar berrak, ışıl ışıl, gene de yağmur yağıyor. Avrupa'nın kuzeyinin
Uzun süredir böyle vurucu bir pasaj okumamıştım. Keyif aldım.
"Yolumun üzerinde izleyebileceğim birini bulamadım," dedi... ...boş rüzgâra yüksek sesle. "Senden başka hiç kimseyi. Ve sen kendi yoluna gitmelisin, benim değil. Yine de senin krallığın bir parça da benim krallığım olacak. Çünkü seni ilk ben tanıdım! Seni ilk ben tanıdım!.. ...Ve eğer ben düşersem, sen de düşersin ve geri kalan her şey... Bir süre için, bir süre için. Hiçbir karanlık sonsuza dek sürmez. Orada bile yıldızlar var..."
Sayfa 384 - Metis Yayınları, Yedinci Basım: Temmuz 2023Kitabı okuyor
Reklam
“Gökyüzündeki yıldızlar bütün insanlara ait. Ama biliyorsun ki herkes için aynı anlamı ifade etmiyorlar. Yolcular için gökteki yıldızlar ışık kaynağı olarak yol göstericidirler. Diğerleri için de sadece orada parıldarlar. Mesela bilim adamları için yıldızlar birer sorudur. İş adamları için zenginlik demektirler. Ama bütün bu yıldızlar sessizlik içinde… sen sadece sen yıldızlara ötekilerin olmadığı şekilde sahip olacaksın.” “Ne anlatmak istiyorsun?” “O yıldızların birinde tebessüm ederek yaşıyor olacağım ben! Ve sen gece olup da gözlerini gökyüzüne çevirdiğinde bütün yıldızlar sana tebessüm ediyor olacak. Onlar sadece senin için tebessüm eden yıldızlar olacak.”
Sayfa 107Kitabı okudu
"Pippin nefesini tutarak daha yatana ilerledi, adım adım. Sonunda diz çöktü. Elini sinsi sinsi uzatıp yavaşça o tümseği kaldırdı: Pek öyle beklediği kadar ağır değildi. "Belki de sadece bir iki parça bir şeyini koyduğu bir çıkındır," diye düşündü garip bir rahatlama hissiyle; ama çıkını bir daha yerine bırakmadı. Bir süre onu sıkı
RÜVEYDA, BEN SENDEYİM SEN BENDESİN RÜVEYDA Önce korkunç azaba, kahra gömülüyorum Sonra en büyük affa uğrayıp gülüyorum Çatlıyor da mezarım, dışa vuruyor beni Terazi, Rüveyda’ya dîvan kuruyor beni Güneş aktı; ay söndü; parçalandı yıldızlar Rüveyda, burda şimdi sen varsın; gözlerin var Beyaz tüller içinde ruhun sarıyor beni Sahibisin bu eşsiz muhabbet sarayının Mağrur yükseliyorsun uluların katına Huriler imreniyor sonsuz saltanatına Elime tutuşturup kalbinin kadehini Sevgini şarap gibi sunuyorsun Rüveyda Çiçek çiçek kalbime doluyorsun Rüveyda
Romeo döktürüyor :)
Dur, şu pencereden süzülen ışık da ne? Evet, orası doğu, Juliet de güneşi! Yüksel ey güzel güneş, öldür şu kıskanç ayı, Bak nasıl da sararıp soluvermiş tanrıça kederden Sen ondan çok daha güzelsin diye. Kıskandığı için vazgeç ona bağlılıktan, Sayrılı ve toydur bakirelik giysisi. Soytarılar giyer bunları ancak Sen çıkar bu giysileri, at üzerinden. Kadınım benim, ah benim sevgilim bu! Ne olur ah, bilseydi sevgilim olduğunu! Konuşuyor, ama bir şey de demiyor; Ne çıkar, anlatıyor ya gözleriyle Karşılık vereceğim ben de! Amma da yüzsüzüm, konuştuğu ben değilim ki. Tüm göklerin en güzel yıldızlarından ikisi, Yalvarıyorlar onun gözlerine işleri olduğundan: Biz dönünceye dek siz parıldayın diye. Gözleri gökte olsaydı, yıldızlar da onun yüzünde, Utandırırdı yıldızları yanaklarının parlaklığı, Gün ışığının kandili utandırdığı gibi tıpkı. Öyle parlak bir ışık çağlayanı olurdu ki gözleri gökte, Gece bitti sanarak kuşlar cıvıldaşırdı. Bak, nasıl da dayamış yanağını eline! Ah, eline giydiği eldiven olaydım da Dokunaydım yanağına.
Reklam
Ay Dede, minik yıldızlar ve küçük dost
“Ak Han, hani sen bize anlatacaktın Kara Orman masalını.” “Yoksa sen unuttun mu bunu? Madem öyle, şimdi çek cezanı.” Deyip küçük dostum, salıncağı hızla sallamaya başlamışsın. Ben korktukça da sen daha hızlı sallamışsın. O kadar hızlı sallamışsın ki küçük dostum, ben kendimi gökte bulmuşum. İşte o an korkudan ben küçük dilimi yutmuşum. Bu halimi
Sayfa 19 - Yazar Ak HanKitabı okudu
Acaba gülnareler nasıl bakar...
Ben, karanlık bir rüya kurbanıyım, avare Sen, kırgın bir ülkenin süreyyası: Gülnare Honçalı novruz gelir; bir de siyah ve sarı Dalgalanır göklerde bir kuşun kanatları
Sayfa 19
Buranın evlenmek için mükemmel bir yer olacağını dü­şündüm.” Parmağıyla bir çardak çizimini daire içine aldı ama gözlerim onunkilere kaydı. “Evlenmek mi?” Hayes küçük kadife bir kutuyu masaya bıraktı. “Evlen be­nimle, Ev.” Hareket edemiyordum. Nefes alamıyordum. Hayes kutuyu alıp ayağa kalktı. Bana doğru yaklaştı ve dizlerinin üzerine, ba­ caklarımın arasına yerleşti. “Sonsuza dek sen ve ben olacağımızı zaten biliyorsun ama ev biter bitmez, bir sonraki bölüme geç­mek istiyorum. Kendimi sana mümkün olan her şekilde bağla­mak istiyorum. Seninle bir aile kurmak istiyorum. Sen de bunu istiyor musun?” “İstiyorum,” diye fısıldadım. Gözyaşlarını yanaklarımdan aşağı doğru süzülüyordu. “Bundan daha çok istediğim hiçbir şey yok.” Hayes, üzerinde muhteşem bir pırlanta olan yüzüğü par­mağıma takarken, aradığım o huzurdan çok daha fazlasını hissediyordum.
Gün turuncu bir hayalet gibi yükseliyorken izmarit toplayan çocukların üstüne çekleri imzalanıyorken devlet katlarında faşizmin bacımı koyvermiyorken şizofreni, yüzüme bak ve rahmini bana doğru tekrarla ben öyle bilirim ki yaşamak berrak bir gökte çocuklar aşkına savaşmaktır çünkü biz savaşmasak anamın giydiği pazen sofrada böldüğümüz somun yani
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.