Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Sinemaya Başarıyla Uyarlanmış Romanlar
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası
Edebiyat Atlası
‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729) Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
Seni seviyorum Eco..
"Kültür dediğimiz şey gerçekte uzun bir ayıklama ve eleme sürecidir "
Sayfa 12 - Can yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Aptal olsan bile seni seviyorum demişti. Bu tür şeyler sevgiden çıldırtır insanı ama belli ki sonra onun katlanabileceğinden daha fazla aptal olduğumu anlamıştı ve birlikteliğimiz bitmişti.
Sayfa 74 - Doğan kitap
Düşüncemi nasıl formüle edebileceğimi bilemiyordum, "çünkü seni seviyorum
Modern sonrasının tutumunu, çok kültürlü ve kendisine, 'Seni umutsuzca seviyorum ' diyemeyeceği bir kadına aşık olan birinin durumuna benzetiyorum.
Reklam
Aptal olduğunu anlarsam, seni gerçekten sevdiğime emin olurum. Aptal da olsan, seni seviyorum. Bundan hiç kuşkun olmasın.
Sayfa 709Kitabı okudu
Bu duygumu ifade etmeyeli otuz yıl gećmişti .
"Düşüncemi nasıl formüle edebileceğimi bilmiyordum " __ çünkü seni seviyorum
Sayfa 135Kitabı okudu
"Ne güzel bir ilan-ı aşkmış,aptal olsan da seviyorum seni.." :)
Sayfa 74 - Doğan kitapKitabı okudu
Reklam
Olgunlaşmamış sevgi, "Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var" der.Olgunlaşmış sevginin söylediği ise "Sana ihtiyacım var çünkü seni seviyorum" dur.
"Liala'nın da dediği gibi, seni umutsuzca seviyorum."
Sayfa 726Kitabı okudu
Post-modernizmin tutumunu, çok kültürlü ve kendisine, "seni umutsuzca seviyorum" diyemeyeceği bir kadına aşık olan birinin durumuna benzetiyorum, çünkü bu cümlenin daha önce Liala tarafından yazılmış olduğunu onun bildiğini bilmektedir.
Sayfa 726 - Gülün Adı Üstüne Umberto Eco'nun AçıklamasıKitabı okudu
Meltem Gürle'nin Birgün gazetesi için yazdığı köşeden
Umberto Eco’nun postmodern edebiyat kuramını anlatırken kullandığı bir örneği hatırladım. Şöyle bir durumu hayal etmemizi ister bizden: Adamın biri eğitimli bir kadına aşık olmuştur ama ona “Seni deliler gibi seviyorum” diyemez, çünkü Barbara Cartland bunu daha evvel kullanmıştır. Pembe sabahlıkların, tüylü terliklerin ve krepelenmiş sandra saçların kraliçesi, en şömineli sahnelerde en yavan karakterlere aynen bu lafı söyletmiştir. Onun için bu ifade bayatlamış ve anlamını yitirmiştir. Adam kadının bunu bildiğini bilir. Kadın da adamın kendisinin bunu bildiğini bildiği için harekete geçemeyeceğini bilir. Böylece umutsuz bir durumun içine sıkışıp kalırlar. Ancak yine de bir çözüm olasılığı vardır, der Eco. Adam kadına dönüp şunu söyleyebilir: “Barbara Cartland’ın da diyeceği gibi, seni delice seviyorum.” İtalyan kuramcı bu örnekle bize şunu anlatmaya çalışır: Sözcüklerin masumiyetini korumak mümkün olmadığına göre, onları ne olduklarını açıkça göstererek, yani kirlenmiş ve perişan hallerinin altını çizerek kullanmaktan başka bir çaremiz yoktur. Aksi takdirde, biz de aynı sığlığın bir parçası haline gelebiliriz. Adam aşkını bu şekilde ifade ettiğinde, “hem masummuş gibi yapma sahteliğinden kaçınmış, hem artık öyle bir masumiyetin olanaksız olduğuna işaret etmiş, hem de kadına onu sevdiğini söylemeyi başarmıştır.” Evet, adam bu sevgiyi masumiyetin kaybolduğu bir çağda söylemektedir. Ama Eco’ya göre, bu ifadenin samimiyetinden şüphe etmememiz gerekir. Kaldı ki, kadın bu ilan-ı aşkı kabul ederse, mesaj her şeye rağmen yerini bulmuş olacaktır.
36 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.