Siz gittiniz, gittiniz, gittiniz,
Ben kaldım, kaldım, kaldım,
Sesiniz kaldı, onda kaldım,
Yöneldim yüzünüze baktım,
Yöneldim gözlerinize baktım,
Orada yansıyan bana baktım.
Yalnızlığımı nasıl anlayacaktım.
RİCA EDİYORUM HERKES SONUNA KADAR OKUSUN!
Öncelikle; Bana uygulamada destek verdiğini her fırsatta dile getiren kim varsa, bu iletiyi profilinde paylaşmasını ŞİDDETLE rica ediyorum!
Bu benim için çok önemli! Herkes verdiği destek kadar benden değer görecek, kusura bakmayın.
Şimdi, UYGULAMA YÖNETİCİLERİ SİZE SESLENİYORUM!
Statükocu bir anlayışınız
Sevgili dostum https://1000kitap.com/mavisahiin ile birlikte bir tiyatro oyunu yazdık. Okuyanın ürktüğü, kibarca "ben bu oyunu sahneleyemem" dediği yani özetle kimsenin cesaretinin, vicdanının ve şahsiyetinin yetmediği kadar yüce bir oyun. Politik/ Dram türünde olan bu tiyatro oyununun ismi "Biz Kazanacağız!"
📌Sayısı on milyonu bulan işsiz
Bu fotoğrafa iyi bakın. Verdiğimiz 6 şehitten bir tanesinin baba ocağı bu ev. Sıvası yok, ev dökülüyor, fakirlikten kırılmış resmen.
Söyleyecek o kadar çok şey var ki hepsini yutmaktan boğulduk artık.
Benim askerim şehit olsun, elin afganı suriyelisi İstanbul'un göbeğinde afganistan bayrağı açarak gösteri yapsın.
Benim askerim şehit olsun,
Eğer sizi tanısaydım parmaklarımı hafifçe kapatıp, elimi yüzüme dayayıp, kuvvetle muhtemel anlattıklarınızla dalıp giderdim. Sesiniz de anlattıklarınız gibi miydi?
Bahçemde kuşlar öterken, tüylerinin rengi gökkuşağına çalarken, okumak sizi çok güzel, keşke siz de olsaydınız.
Akarsular içi soğuyunca donuyor, bahar gelirken zamana öykünerek damla
bizler pranga mahkûmları gibi çivisi çıkmış sıralarda oturup kürek çekiyoruz! Karşılığında ne alıyoruz peki? Hiç! Sadece kafamıza inen sopalar, sefillikler, palavralar, daha nice kazıklar. Çalışıyoruz ya! deyip dururlar. Aslında kepazeliğin dik âlâsı da bu ya, şu çalışmak dedikleri şey. Biz aşağıdayız, sintinede, anamız ağlıyor, leş gibiyiz, taşaklarımızdan ter damlıyor, işte bu kadar! Yukarıdaki güvertede ise efendiler, gölgede, pembe yanaklı, parfüm kokularını havaya salmış güzel kadınları kucaklarına oturtmuş, keyif çatıyorlar. Derken bizi güverteye çağırıyorlar. Sonra silindir şapkalarını kafalarına geçirip “başlıyorlar bize sıkı bir zılgıt çekmeye: “Leş sürüsü, savaş çıktı!” diye böğürüyorlar. 2 No’lu Vatan’daki pisliklerin gemisine saldıracağız, kafalarını uçuracağız! Haydi! Haydi! Ne lazımsa gemide var! Hep bir ağızdan! Önce hep beraber, “Yaşasın 1 No’lu Vatan!” diye avazınız çıktığı kadar bağırın bakalım, yer gök inlesin! Sesiniz ta uzaklardan duyulsun! En sıkı bağırana hem madalya hem de Yüce İsa’nın vaftiz şekerinden vereceğiz!”
Mehtap Soyuduru Çiçek / Sana Kendimi Anlatsam
Bazen okuduğunuz bir kitabı çok sever ve yazarın tüm kitaplarını alıp okursunuz ya. İşte Mehtap Hanım’ın benim üzerimde böyle bir etkisi var. #GitmesenOlmazMı kitabıyla tanışmamdan itibaren tüm kitaplarını okudum. Her kitabında, farklı ve hepimize tanıdık gelecek kaderleri yaşayan hayatlara
☆
28 şubat 1947
☆
Biz elli sene evvel KurtuluşSavaşı vermiş bir ülkenin çocukları olarak Kurtuluş Savaşı'nın gerçek tahlilini yapmaya her zaman için muktediriz.
Biz yine çok iyi biliriz ki Türkiye Kurtuluş Savaşı'nı yapmak için Samsun'a çıkanlara İstanbul örfi idaresince ve mahkemelerince idam cezası verilmiştir.
Ve yine bilmekteyiz ki, Osmanlıİmparatorluğunun yüzlercegeneralinden ancak birkaç tanesiKurtuluş Savaşı'na iştirak etmiştir.
Ve yine bilmekteyiz ki Kurtuluş Savaşı yapıldığı sırada İstanbul'da bulunanlar bunları yapanlara eşkıya demiştir.
Deniz Gezmiş'in mahkeme savunması'ndan
Kaç güneş sönerse
Sönsün içimizde
Hep aydınlıkta yakalayacağız ölümü
Ya şafak sökerken
Ya güneş yükselirken
Sizin sesiniz olup
Sizi haykıracağız
BİZ KAZANACAĞIZ
BİZ KAZANACAĞIZ!..
Ya kullandığımız çoğu kelime Arapçadan farsçadan gelme. Başka yabancı diller konuşulunca eğitimli vs dediğiniz kişiler Arapça konuşunca mi sıkıntı? Acaba aynı hassasiyeti günlük konuşmada bile yabancı kelimeleri diline pelesenk etmiş kişilere de gösteriyor musunuz? Belki öğrendiği dili geliştirmek için konuşuyordur size ne? Kutsal kitabını daha iyi anlamak ve kavramak için öğrendiği veya keyfiyen öğrendiği dili konuşması niye bu kadar batıyor. İngilizce almanca vs olsa sesiniz çıkmıyor eğer çıksaydı onları da eklerdiniz. Bir dili konuşmak konuşmak istemek illa o millete aidiyet hissetmek fanı olmak demek değildir. Tamamen keyfi Türkçe öğrenen konuşan bir sürü yabancı var ne onlara ne diyeceksiniz? Dilimiz elbette çok güzel ama başka dillere laf atmanızı veya küçük görmeniz hakkını size vermiyor hele ki çoğu kelime kökeni şikayet ettiğiniz bu dilden geliyorken! Konu Avrupa değil de Ortadoğu olunca sesiniz çok çıkıyor. Bu kadar nefrette hastalık artık.
Zamanında kürtlere yapılan dil zorbalığı, şimdi Çin'in Doğu Türkistan a yaptığı dil baskısıda sizin gibi zihniyetler ile aynı. Bir bitmediniz!
nosthalgia
@nosthalgia
·
04 Mayıs 19:16
arapça konuşan türk görünce yüzüne şamarı yapıştırmak istiyorum. kifayetsiz türkçe neyine yetmiyor, aklına fazla mı geldi? kabın mı küçük?
dindar olmayı arap olmak sananları görünce büyük bir öfke kaplıyor. acaba bu kapsızları nasıl eğitebiliriz?
siz gittiniz, gittiniz.
ben kaldım, kaldım, kaldım,
sesiniz kaldı, onda kaldım.
yöneldim yüzünüze baktım,
yöneldim gözlerinize baktım.
orada yansıyan bana baktım.
yalnızlığımı nasıl anlayacaktım.
Zaman geçtikçe tartışmadan uzak duruyorsunuz; gücünüz yetmeyeceği için değil, çekindiğiniz veya kendinize güvenmediğiniz içinse hiç değil; yalnızca galibi çıkmayacak mücadeleleri idrak ettiğiniz ve sesiniz ile niyetinizi israf etmemeniz gerektiğini anladığınız için.
Çok sevdiğim Franz ağabeyim neler neler yazmamıştır ki? Hayvanlarla ilgili öykülerinde de türlü metaforlar kullanmış, fabl dünyasına katkıda bulunmuş, örtülü anlatımda zirvelere doğru yol almıştır. Bu kitapta ve başka pek çok farklı kitapta yayınlanmış diğer öykülerinde hayvanlara çok yer vermiştir.
Meraklısı veya yazarla yeni tanışacak olanlar