Dinle dostum, birileri oturduğu sıcak köşelerden insanları hor görüyor, ne yazık! Bizlerin daima afalladığı, bu ufacık yere hapsolduğumuz düşünülüyor... onlara haklı olmaları için hiçbir sebep vermemeliyiz, dostlarımız, arkadaşlarımız gibi gözükebilirler. Yahut kaskatı düşmanımız olsunlar, fark etmez! Gerçekliğin acı sillesini yüzlerinde, bir daha reaksiyon gösteremeyecek biçimde hissetmeliler... Bu, bizlerin sert duruşunda değil, mitralyözlerle yere indirilmeyecek haysiyetli karakterinde yatar. Kırılmamalısın her söze, üzerine daima gelecekler... kör kuytularda dünyadan bihaber zannetsinler bırak, böyle olmadığını biliyorsun...
Teheccüd ehli insan sıcak yatağını bırakıp, Mevlâsı'nın huzurunda ayaklarını seccadesinde saf tutturduğu vakit ... Yapabilse, bu amelini Kiramen Kâtibin meleklerinden bile gizlerdi. O hâl diliyle Rabbine münâcât etmektedir.
Bundan pişmanlık duyulabilirdi. O denli değerli bir sermayeyi bozuk para gibi harcadığı için insan kendi adına pişmanlık duyabilirdi. O halde niçin en azından o çılgınca duygu tüketiminden de, gençlik romantizminin o insanı bitkin düşüren abartılarına doğru yaptığımız duygusal sapmalardan da pişmanlık duymuyoruz? Bunlar, sırf insana bedensel bir hasar vermedikleri ve ruhsal yaşamda yarattıkları daha hassas ve gizli bozulmalar dıştan belli olmadığı için mi Mutchen'in yapacağı türden bir havailikten daha zararsız sayılıyor? Belki de kendini yüzeysel hazlarda dağıtmak, aşırı uyarıldıklarında yaşamın sağlıklı, sıcak cazibesinin ortaya çıkmasına izin vermeyen kadim duyguların boğucu, karanlık derinliklerine dalmaktan daha az tehlikeli.
"Göcmüş olan sevdiklerimizin acaba bizimle ilgili bir bilgileri var mıdır? İyi olduğumuzda, bunu hissederler mi? Onları hep sıcak bir sevgiyle andığımızı bilirler mi?"
Kimi gün bir türkü, kimi gün şiirlerle
Kitaplarla daha çok, giderek kitaplarla
Sabırlı, içten, yalın
Örnekler çıkarıp adım adım
Küçücük bir kentin kapalı hayatından
Bana dünyaları gösteren dost...
Telaşını taşıyorum yıllardır
Konuşurken birbirine vurduğun parmaklarının
Ve içine yüreğini koyup koyup
Ak güvercinler gibi ağzından uçurduğun
O büyülü, sıcak, doğru sözlerinin...
Sesini çoğaltıyorum sesler içinde
Bir tutku gibi geciktikçe büyüyen
İnancının onurunu taşıyorum yıllardır.
Qingshan komününde dört kişilik bir aile yaşıyordu: Anne Wang, oğul Wang, karısı Tarçın Çiçeği ve küçük oğulları.
Bay Wang, bölgenin tarım makineleri fabrikasında çalışıyordu. Anne Wang ile gelini Tarçın çiçeği arasındaki ilişkiler, havadaki pozitif ve negatif elektrik yükleri arasındaki ilişkiye benziyordu.
Bir araya geldiklerinde şimşekler
Sonra, fark ettim ki,
Su akıyor, rüzgâr esiyor, yağmur yağıyor,
Her şey yine ve aynı şekilde oluyor…
Öyle bir yere geldim ki,
Sıcak ve soğuk, aşk ve nefret, savaş ve barış,
Üşümek ve sonra ısınmak gibi…
Gitsem ayrılık olur, kalsam çöl…
Gidersem bende hasret olur ve belki beni sevenler de özler ama
Anladım ki özlemden hiç kimse ölmüyor, ama ben ölüyorum…
Nefes alıyorum, önemsiyorum ve gitmek istiyorum…
Anladım ki hasret yeni bir aşk`a kadar sürüyor…
Sevdiklerim ve beni sevenler,
Bağışlayın su akıyor ve ben gidiyorum.
T.A