Kadınların paylaşma dürtüsünün kökeninde ailesel paylaşma vardır - çocukların bakımı, yiyeceklerin toplanıp hazırlanışı, sevinçlerin, kederlerin ve sevginin paylaşımı. Ağıt yakma geleneği de kadınlardan gelir. Din başlangıçta kadınların tekelindeydi, ama toplumsal gücü artıp egemen hale gelince, kadınların elinden zorla alınmıştır. İlk tıp araştırmacıları ve şifacılar da kadınlardandır. Cinsiyetler arasından asla belirgin bir denge kurulamamıştır, çünkü güç her zaman bilginin yanı sıra birtakım rollerin de peşinden gitmiştir.
Çalınmış Günlükler
Almanya'da ruhsal şifacılar resmi olarak çalışabilip, Avrupalı komşu ülkelerde olduğu gibi sağlık sektörüne yasal olarak dahil edilirlerse, her yıl en az 9 ile 9.5 milyar euro tasarruf edebilir.
Bir yasayı benimseyen kimse, kendisini inandığı bir düzene yeniden yerleştiren yargıdan korkmaz. Ama insan acılarının en büyüğü yasasız yargılanmaktır. Biz yine de bu acı içindeyiz. Doğal dizginlerinden yoksun kalan yargıçlar, rastgele boşanarak lokmalarını çifter çifter yutarlar. O zaman onlardan daha hızlı gitmeye çalışmak gerekmez mi? İşte büyük telaş o zaman başlar. Peygamberler ve şifacılar, çoğalırlar, iyi bir yasayla ya da kusursuz bir örgütle hedefe varmak için acele ederler, yeryüzü ıssızlaşmadan önce. Çok şükür ki, ben hedefe vardım! Son ve başlangıcım ben, yasayı müjdeliyorum. Kısacası, cezaevi yargıcıyım.
Yirminci yüzyılda, çılgınlığın bile standartlaştırıldığına tanık olduk. Tanımı gereği norm dışı diye ele aldığımız delileri bile kendimize benzettik. Deli dediğimiz insanların da herkes gibi tedavi olanaklarına ulaşmak için bin türlü bürokratik işleme uyması ve profesyonel şifacıların ücretini karşılaması bekleniyor. Delilik günümüzün gelişen totaliter devletinin bir parçası. Neyin delilik sayılacağını, devlet tarafından tedavi ruhsatı verilen resmi şifacılar, psikiyatristler belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor.
"Yirminci yüzyılda, çılgınlığın bile standartlaştırıldığına tanık olduk. Tanımı gereği norm dışı diye ele aldığımız delileri bile kendimize benzettik. Deli dediğimiz insanların da herkes gibi tedavi olanaklarına ulaşmak için bin türlü bürokratik işleme uyması ve profesyonel şifacıların ücretini karşılaması bekleniyor. Delilik, günümüzün gelişen totaliter devletinin bir parçası. Neyin delilik sayılacağını, devlet tarafından tedavi ruhsatı verilen resmi şifacılar, psikiyatristler belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor."
''Neyin delilik sayılacağına devlet tarafından tedavi ruhsatı verilen resmi şifacılar, psikologlar belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor.''
"Yirminci yüzyılda, çılgınlığın bile standartlaştırıldığına tanık olduk. Tanımı gereği norm dışı diye ele aldığımız delileri bile kendimize benzettik. Deli dediğimiz insanların da herkes gibi tedavi olanaklarına ulaşmak için bin türlü bürokratik işleme uyması ve profesyonel şifacıların ücretini karşılaması bekleniyor. Delilik, günümüzün gelişen totaliter devletinin bir parçası. Neyin delilik sayılacağını, devlet tarafından tedavi ruhsatı verilen resmi şifacılar, psikiyatrisiler belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor. "
Neyin delilik sayılacağını, devlet tarafindan tedavi ruhsatı verilen resmi şifacilar, psikiyatristler belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor.
Delilik, günümüzün gelişen totaliter devletinin bir parçası. Neyin delilik sayılacağını, devlet tarafından tedavi ruhsatı verilen resmî şifacılar, psikiyatristler belirliyor. Deliler, deliliklerinin özgürlüğünü yitiriyor.
''Tek bir insanda, hepsi kendi değer, amaç ve araçlarına sahip bir sürü başka varlık mevcuttur. Bazı psikolojik yaklaşımlar, bu varlıkları yakalayıp onları saymamızı, adlandırmamızı, çaresizlik içinde sürünürcesine yürüyen köleler halıne gelene kadar onları boyunduruk altında tutmamızı önerir. Ama bunu yapmak bir kadının gözlerindeki vahşi ışıkların dansını aksatacaktır; onun kızgın şimşeğini kesintiye uğratacak ve tüm kıvılcımlarını söndürecektir. Bizim işimiz kadınların doğal güzelliklerini bozmak değil, içlerindeki sanatçılar yaratabilsin, sevgililer sevsin, şifacılar şifa versin diye, bütün bu varlıklar için vahşi bir kırsal alan inşa etmektir.''