sanıyordum ki
rüzgâr her sözü süpürmeden anlayacaktım:
herkes ölüm kınaları sürünüp beni unutacak
âh ve ay'la görünecek görünmeyen
etimde sınanan bir veda ki
içimden o kelâm-ı kadîm akacak:
beni herkes en son gördüğüyle hatırlayacak
Sevgi neden insanlığını kaybetmemiş insanların yüreğine ekildi?
Çünkü GADDARLIK dünyada hüküm sürüyordu. Yaratan varsa neden bu zulmü görmüyor diyen us ve duyuncu felç olmuş çaresizliğin pençesine düşmüş insanlar yüzünden bu gaddarlık hüküm sürüyordu.
Zulme karşı çıkan o zulmü insanlık adına durdurabilirdi.
Ve Mobbing Bank kitabının ilk
çık gel sonra
gel birlikte ulusa seslenelim
hacerü’l-esved’im benim
uyuyalım sükunlu bir yer yanağında
kesek yiyelim acıkınca
korkaklaşınca şeytan taşlayalım
ağladığımızda allah’ı anlayalım gel
naz olur biricik, sana bayılmak az olur
yani dedimdi ki
bende bu felekle derdim bakidir
ne müftü ne hekim çarem sakidir
ne bir zorlamadır ne
Hayalin Derinlikleri anlamına gelen güzide bir kitap. Şehbenderzade Filibeli Ahmet Hilmi'nin bu kitabı, edebiyatımızda bence sıkça gözden kaçan eserlerden biri. 1910 yılında basılmış. Yazarın vefatından sonra da 1. ve 2. kısım birleştirilip yayımlanmış. Kitap; roman, şiir ve eski edebî geleneklerin beraber mayalandığı bir eser tadı veriyor.
Kitabı spoiler vermeden özetleyecek olursak varlık-yokluk, madde-mânâ, ruh-beden, elif-nokta gibi mefhumların arasında sıkışmış ve kafası karışmış isimsiz kahramanımız bir gün mezarlıkta dolaşırken oradaki bir kulübede Aynalı Baba isminde derviş bir zatla tanışır. Gün gün o adamın yanına gelir. Kahve içerler. Ney dinlerler ve kahramanın ruhu bu anlarda yolculuklara çıkar, rüyalara dalar.
Birinde kendini Hint padişahının oğlu olarak görür; birinde Ayasofya Camiinin müezzinidir; birinde Çin'dedir; birinde Zerdüştlükteki iyilik ve aydınlık tanrısı Hürmüz'ün (Ahuramazda) ordusunda askerdir; birinde Anka kuşunun sırtındadır; birinde Antik Yunan filozoflarıyla sohbettedir.
Kitapta kadim doğu bilgeliğiyle batı bilgeliği harmanlanmış görünüyor. Modernleşme krizi ve savaşlar sonrası yıkılış devrine giren Osmanlı İmparatorluğu, hakikati yine geçmişte aramakla yüzleşmektedir. Kitapta dindarlık taslayanlar da eleştirilir. Sosyal meselelere de değinilir. Eski masalsı hikâyeleri, ezoterik unsurları seviyorsanız bu eseri de seversiniz. Dil açısından da lezzetini pek yitirmemiş bir dil kullanılır. Güzel gazeller ve şiirler de mevcut. Bu eserin, edebiyatımızda hak ettiği yeri pek bulamamış bir eser olduğunu düşünüyorum.
A'mâk-ı HayâlFilibeli Ahmed Hilmi · Kapı Yayınları · 201116,8bin okunma
Yasin Pişgin
Aşk, akıl için bir sırrı kadim,
Maşuk, aşık için bir ism-i azim,
Sekarat girdabındaki bir derviş gibi,
Aşık, maşukun adını tesbih eder de, eder…
"Bir denklem düşür sonra
İki bilinmeyenli bir şehre
Çatlaşın göğsü bir aşığın
Kadrinin kadim ağrısı
Zarf-i yara olarak kalsın
Dilinde adım
Zülfünden yaralar eksilt
Dizelerimden..."
İbrahim Kılıç
~•~
Gökyüzüne bak ve denize, dağlara bir de. Yavaşla biraz. Bulutları dinle, yapraklara anlat, dalgalarla dertleş. Yağmur yağarken ellerini iki yana aç, başını göğe tut, bir şiir oku. Kar yağarken de vaziyet aynı, şiir üç olacak.
~•~
Ey yâr-ı kadîm-i bî-mürüvvet
Senden edeyim biraz şikâyet
Reddetmek için aratma hiç laf
Yok sende birazcık insaf
Sen bizden utanma mektubunu kes
Biz bekler iken gârib ü bîkes
Yaz sonra da bir buçuk sahife
Envâ'-ı bahâne vü lâtife
Benden yana bakma hiç kusûra
Ben burada yabancıyım şuûra
Ünsiyet edince Avrupayla
Sarhoşluğa başladım birayla
Deryâ gibi raksa rağbet ettim
Kızlarla temâsa rağbet ettim
Bir bar köşesinde postumuz var
Birkaç sarı saçlı dostumuz var
;)
Hasan Hüseyin Şiiri'ne Giriş*
*
*Bu yazı, derginin şu sunu yazısıyla yayımlanmıştır:
''Kardeş saydığımız bir dergide, dergimizin sürekli yazarları arasında bulunan Hasan Hüseyin üstüne bir polemik yazısı yayınlandı. Bunu bir sorun yapmadan, ama tarihin yargıcına inanarak, bu uzun incelemeyi derginin dar olanakları içinde Hasan