Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.36
Cyrano de Bergerac - Unutulmaz Tirat, Unutulmaz Karakter
Eğer meşhur tiradı konuşacaksak Sabri Esat Siyavuşgil'in çevirisine ve Rüştü Asyalı'nın seslendirmesine ayrıca parantez açmamız gerek.
"Ne yapmak gerek peki?
Sağlam bir arka mı bulmalıyım?
Onu mu bellemeliyim?
Bir ağaç gövdesine dolanan sarmaşık gibi
Önünde eğilerek efendimiz sanmak mı?
Bilek gücü yerine dolanla tırmanmak
252 syf.
9/10 puan verdi
Yazmanın dayanılmaz acısı! Virginia yazarken acı çektiğini biliyoruz, özellikle bazı eserlerinin yazımında bu acıyı derinden hissetmiş, Varolma Anları’nda da buna değiniyor. Bir taraftan bu anılarını yazarken diğer taraftan başka eserlerin yazımı devam ediyor; ilk yazmaya başladığında masasında Roger Fry’in biyografisinin yazımı var ve sık sık da
Carrie
Carrie (Göz), Stephen King'den okuduğum üçüncü kitap (lisedeyken yazarın bir iki kitabını okumuştum ama onları saymıyorum). Aynı zamanda, yazara şöhret yolunu açan ama zamanında da birçok yayıncı tarafından reddedilen ilk kitabı (On writing de bahsediyor). Kitabı @gozluklutosbagaa tavsiyesi ile okudum ve kendisine çok teşekkür ediyorum
️ Carrie çocukluğundan beri gerek fiziksel özellikleri gerek akıl sağlığı yerinde olmayan annesinin yetiştirme tarzı yüzünden sürekli alay edilen, küçümsenen ve yaşıtları tarafından psikolojik/fizyolojik şiddete maruz kalan bir kız. Romanda Carrie'nin yaşadıkları sonucunda bir nefret ve intikam makinesi haline gelişini okuyoruz. Tabi ki, doğa üstü yeteneği de buna eşlik ediyor.
️ Kitap bence oldukça tedirgin ediciydi hatta geceleri okuduğum için sonrasında kabus görmekten korktum Daha ilk sayfalardan kitabın sonunu biliyorsunuz, yazar bunu hiç saklamıyor ve buna rağmen merakla okumaya devam ediyorsunuz
️ Çok kolay okunan ve bence başarılı bir ilk kitaptı. Stephen King'i okumaya It yerine bu kitaptan başlasam muhtemelen devam etmezdim ama yazarın ilk denemesi olduğunu bilerek okuyunca gerçekten yeteneğinden etkilendim. It uslüp olarak daha edebi tat vermişti bana ama tabi ki, her yazar gibi King de yazdıkça kendini geliştirmiş. Bu gelişimi hissetmek de bir okur olarak bana haz verdi. Dolayısıyla iyi ki okumuşum dediğim bir kitap oldu.
Çağının İlerisinde Bir Bilimkurgu: Yıkım’a Giden Adam
“Ama gerçek olan da zihindir. Siz düşündüğünüz şeysinizdir.“ -Alfred Bester.
İlk olarak 1971 yılında Okat Yayınevi’nden “
Anarşist” adıyla, sonrasında ise Aralık 1983’te 
Selma Mine’nin çevirisiyle, Deniz Kitaplar Yayınevi’nden “
24. Yüzyılda Cinayet” ismiyle çıkan Alfred Bester’in başyapıtı The Demolished Man, 1999 yılında ise Altıkırkbeş Yayıncılık tarafından
DİKKAT! SÜRPRİZBOZAN İÇEREBİLİR!
Sevinç Çokum dili ve anlatımıyla çok beğendiğim bir yazar. Eserlerinde insanı, doğayı, dünyayı öyle güzel anlatıyor ki okurken o dünyaya dalıp gitmemek mümkün değil.
Rozalya Ana, 10 öyküyü barındıran bir eser.
1.Rozalya Ana:
İkinci Dünya Savaşı’nda Kırım’dan Özbekistan’a sürülen Türklerin durumu Rozalya Ana
George Orwell’e şöhret kazandıran eseri olan Hayvan Çiftliği’ni ikinci kez okudum. Animal Farm olarak tanışmıştık İngiliz Edebiyatı dersinde. Fabl tarzında bi şölen sunar Orwell bu siyasi hiciv tarzı romanıyla ; kapitalizmi eleştiren tarzıyla.
Kendilerine zulmeden, emeklerini sömüren çiflik sahibine başkaldırışıdır çiftlik hayvanlarının.
Eşit bir hayat için mücadelerini aktarır bize. Ve Orwell’in öngörüsü ile günümüzü, kokuşmuş düzeni, sömürüyü...
Kendinizi içinde bulacağınız akıcı bir dil veçevirisiyle bir çırpıda okuyacağınız bir eser.
Can yayınlarına teşekkürler.
Hamlet (İnceleme)
Zannederim lisede okumuştum, yıllar sonra yeniden okumak nasip oldu.
Shakespeare, iktidar, şehvet, güç, şöhret, iki yüzlülük, gibi tutkuların insanın sonunu nasıl hazırladığını okuyucuya muhteşem bir sonla sunuyor, tüm bu duyguları (duygu demek ne kadar doğru) Hamlet aracılığıyla oyun içinde sahnelenen oyun'la (Hamlet'in kurguladığı tiyatro) vermesi zannederim tiyatrodan bağımsız bir tiyatro düşünülemez yargısıyla bağdaşıyor, şu noktada herkesin malumu bir eser dolayısıyla ne kadar anlatılırsa anlatılsın buraya sığacağını düşünmüyorum, hem bazı şeylere anlatılmaz yaşanır deriz ya biraz da Shakespeare'in oyunları için geçerli bu çıkarım sanırım :)
Ama yine de Hamlet'in şu efsane olmuş sözünü anmadan olmaz, "to be or not to be" yani "var olmak ya da var olmamak" :))
Herkese keyifli, mutlu okumalar :))
#shakespeare #hamlet #kitap #book #oyun
Başka bir deyişle egolu bir bayanın çöküş öyküsü de diyebiliriz :))
Kitap oldukça kısa bir kitap, tek solukta okuyup bitirmelik.
Açık ve anlaşılır bir dili var. Zweig burda da özlü bir anlatım tercih etmiş az sözle bir çok şeyi yansıtmış, bu yüzden severim kendilerini :) bu konuda tam bir usta resmen ♡
Kitabın konusunu da şu şekilde özetleyebilirim;
Paris’ten sürgün edilen, Saray ahalisinden biri olan Bayan De Prie'nin İç bunalımlarını anlatan eser, gözden düşen bir kadının düştüğü boşluğu bu düşüşün sebep olduğu ruhi bunalımın ve çaresizliğin insana neler yaptırdığını dile getiriyor.
Burjuvazi bir hayat içerisinde devamlı beğenilmiş, kadınlar tarafından kıskanılmış, şan ve şöhret sahibi ola De Prie’nin, kral tarafından kovulmasının ardından yaşadığı çöküşü ele alan kısa bir öykü.
Öyküdeki karaktere arada bir gıcık da olmadım değil , bu durum öykünün zihnimde kalıcı olacağını gösterir ,unutmam artık herhalde:D
Okumadıysanız okuyun derim Zweig'in bu harika eserini de:)
Şimdiden keyifli okumalar dilerim sevgili kitap sever dostlarım ❤
Kudüs kanayan yaramız . İslam'ın kutsal saydığı üç şehir vardır:Mekke ,Medine ve Kudüs . Kudüs ,Hz.Ömer (r.a) zamanında fethedilmiş ve bizzat bu büyük İslâm halifesi tarafından Hristiyan papazlardan teslim alınarak İslam devletine katılmıştı. Daha sonra 15 temmuz 1099 'da Kudüs 'ü ele geçiren Haçlılar, seksen sekiz yıl müddetle bu mukkades beldeye
“İnanılmaz olan ne biliyor musunuz ? Sizi her gün daha fazla seviyorum, sanki bu mümkün olabilirmiş gibi.”
Bu eseri Uğultulu Tepeler’in hemen ardından okuduktan sonra ilk 50 sayfa bana çok çok yavaş geldi ve okurken adeta sıkılmıştım, lakin bu sayfalar aktıktan sonra fark ettim ki roman tamamen realizm akımının etkisinde yazılmış ve biraz araştırmadan sonra Dostoyevski’nin hayatından izler barındırdığını gördüm.
“Hayat kumarında herkes biraz kumarbazdır.”
🗒Dostoyevski ilk gençlik yıllarından beri kumara tutkun bir adamdı. İlk gençlik yıllarında başlayan bu tutkusu sürgün ve ceza günlerinin bitiminden sonra yeniden başlamak zorunda kaldığı askerlik hizmetinden terhis edildikten sonra da devam etmişti. Nitekim 1859'da ordudan terhis edilerek Moskova dışında küçük bir yerde kalmaya zorlanmıştı.
Suç ve Ceza romanının sağladığı şöhret ve imkanlar sayesinde Avrupa turuna çıkmış, bu tur sonrasında kumar yüzünden de oldukça borca girmişti. Yayıncılardan aldığı avansları da kumarda kaybeden yazar Kumarbaz romanını yayıncıların zorlaması ve onlarla yapmış olduğu sözleşme gereği sipariş üzerine yazmak ve bu romanını 25 gün içinde bitirmek zorundaydı.
👁Aleksey İvanoviç'in başarısız ilişkileri ve kumara düşkünlüğüyle harcanan hayatını anlatıyor.
Ne kadar aşk ve başka konular eklense de genel olarak kumarın getirdiği hırs, heyecan, karamsarlık gibi konular işleniyor.
Çok akıcı buldum. Asla ağır bir klasik değil.
Kitabın sonu beni hiç üzmedi ve beklediğim bir sondu başka bir sonda bitse muhtemelen realizmin dışında olurdu.
İçsel Huzur İyi Yaşamın Kapısını Açar
Sahip olduğun her şeye gerçekten sahip misin? Yoksa sahip olduğunu sandığın şeyler sadece bir düşünceden mi ibaret? Ölüm gerçekten korkunç bir olgu mu? Ya asıl korkunç olan şey ölüm değil de ölümle ilgili kanılarımızsa. Kanılarımızı ve düşüncelerimizi değiştirdiğimizde aslında insanları da değiştiriyorsak. Mutluluk için de aynı şey geçerli.
Mutluluğu şan, şöhret, güzel bir vücut, bize gösterilen hoş davranışlar zannediyorsak, servet sahibi olduğumuzda zorunlu olarak saadete ereceğimizi sanıyorsak. Büyük bir yanılgı içerisindeyiz. Çünkü asıl mutluluk dış koşullardan bağımsızdır. Şu söze kulağımız aşinadır. "Mutluluk yalnızca içimizdedir. " Peki dışımızla ilgilendiğimiz kadar içimizle ilgilenmeye zaman ayırıyor muyuz? Yani ruhumuzu hiçbir şeyin engel olamayacağı kadar güçlendirdik mi? Ya da ruhumuz hiçbir şeyin bulandıramayacağı kadar berrak oldu mu? Şikayetleri, öfkeyi ve sızlanmayı hayatımızdan kovabildik mi?
İşte bütün bu ruhani erdemin ruhsal gelişimin cevaplarını veren çok keyifli ve huzur dolu bir kitap herkese okumasını tavsiye ederim.
"Buralara nereden geldiğimi biliyorum, gidecek daha çok yolum olduğunu da biliyorum ve gerekirse dizlerimin üstünde sürünerek de olsa oraya gideceğim" Martin Eden
Martin Eden ; kendisine hayran bırakan bir azim, kendine inanmanın ne kadar görkemli bir şey olduğunu bizim kalbimize yerleştiren ve insanın öğrenmek için azimle okumanın, kitapları incelemenin, objektif yorumlamalarda bulunmanın okuldan daha önemli olduğunu ispatlayan bir karakter.
Kitabın arka kapağına göz attığımda aşk romanı olabileceğini düşünmüştüm...Açıkçası beni çok çeken kitap türü olduğunu söyleyemem... Martin Eden kesinlikle bir aşk romanı sayılamaz... Evet aşk başarıya ulaşmasını körükleyen yegane unsur oldu Martin'in hayatında... Ancak kitap bize burjuvazi hayatı, sınıf farkını, sınıf farkının insanın önüne nasıl geçtiğini ve aslında içine işleyerek kendisini de yargılattığını gösteriyor. Ancak Martin en başından beri kendisine güvendi, başarısızlıklarından pes etmedi aksine daha fazla öğrendi...Zorluklara, açlığa ve etrafındaki insanlara rağmen kendine inandı... Ancak hedefine ulaştığında hissettikleri aslında kitabın temel teması benim için....
Dostluk, arkadaşlık, yardımlaşma, mutluluk... Şöhret yokken, parasızken, açken yaşadığı hayat ve düşünceleri ve insanların bunları yakaladıktan sonra Martine davranışları...
Martinin beyninde yankılanan "Ama o kitaplar yazılmıştı" sözü ve bu sözün yarattığı psikolojik yıkım...
Keyifli okumalar dilerim
Dünya klasiklerinin çoğunda aşk ya da aile ilişkilerinin arasına yerleştirilen iğnelemeler hep dönemin sıkıntılarını yansıtmaktadır. Ve bu sıkıntılar hep soyluların soysuz diye ayırdıkları insanları para, şöhret ve kültür yönünden ezmesidir.Buna bu eserde de rastlıyoruz.Kaldı ki anne Msr. Bennet kızlarının bunlara maruz kalmaması ve dolaylı olarak kendilerininde kalmaması için soylu ( paralı ) birileriyle kızlarını evlendirmenin derdinde.Kızlar zengin erkekle evlenmek için balodan baloya koşuyor.Fakat işin enteresan tarafı 15 16 yaşlarındaki kızlar bile bu dertte.Acaba o dönemin şartlarında cocuk denilecek yaşlarda evlilik normal miydi.Kaldı ki 20 den sonra evlenmeyene evde kalmış gözü ile bakıldığını göruyoruz. Yaşlar küçük olmasına rağmen konuşma şekilleri gayet aklı başındalık taşımakla beraber çok düzgün bir kanuşma hakimiyetine sahip karakterler.Günümüzle kıyaslar bu çok şaşırtıcı :) .Peki evlilikler böyle olunca bu evlilikler gerçekten aşk evliliğimi oluyor yoksa para evliliğimi.Bugüne kıyasla boşanmaların ozaman daha fazla olması gerekiyor.Dikkatimi çeken bir diğer konu ise karakterlerin çok çabuk ölüp bitecek kadar aşık olup çok çabuk vazgeçebilmeleri.Bu ya çok saçma gerçeğe oturmamış.Kitabı dramatik içerikli sanıyordum ama drama rastlamadım.Bir de hitap şekilleri (MR, Mrs,) bunlar sizi çok boğacak ve o kadar cok isim var ki ilk başta anlamayacak hatta karıştıracaksınız. konu ayırmadan dünya klasikleri sevenlerin severek okuyabileceği bir kitap.Ama konuya ilgisi olmayanların sıkılabileceği bir kitap.
