Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sevgilinin Yüzüne Bakmak
Aşk u alaka bahsinde aşkın başlangıcı "görme", sonucu da "bakma"dır. İlk görüş anında başlayan ilginin sırasıyla sevgiye, bağlılığa, kalbin erimesine, tutkuya, özleme ve nihayet aşka dönüşmesinin bir tek gayesi vardır; sevilenin yüzüne bakabilmek, o ilk görüş anının lezzetini ve hazzını derece derece artırarak kemale erdirebilmek. Görmekten bakma derecesine yükselebilmek için aşkın binbir türlü tecellisi, sayısız çile durakları, firkat, hicran ve hasrete adanmış elemleri vardır ki bunların her biri âşıkı kabalıklardan yontar, ruhunu arıtıp billurlaştırır ve en son noktada doya doya "bakma" eylemi için onu hazırlayıp sevgili huzuruna çıkartır. 
Sayfa 9 - Kapı Yayınları
geç kalınmadan anlaşılması gerekenlerden
İslamcılar bugün ya­şamakta oldukları parçalanma tehlikesine son vermedikleri zaman, İslam'a ve onun ümmetine düşman olan güçlerin ze­hirli dişleri ve pençeleri onları parçalayacak ve toptan yenile­cekler, grup grup, akım akım bölünecek ve sonunda hepsi helak edilecek. Şayet bugün ümmetimizin okyanusun bir ucundan öbür ucuna kadar yayılmış olan büyük gücünü bir araya toplayamıyorsak, en azından, İslami bilince sahip olan, diyaloga girilebi­lir ve anlaşılabilecek büyük grupları bir araya getirmek için ça­lışalım. Bu da pürüzleri ortadan kaldırmak, aşırılıkları azalt­mak, anlayışları birbirine yaklaştırmak, tavırları ahenkli hale getirmek, devam etmekte olan problemler hususunda tek saf halinde durmakla ve görüş birliği bulunan konularda herkesin birbirine yardım etmesi, ihtilaflı konularda ise herkesin birbi­rini hoşgörmesi ile olur. Böyle bir anlaşma, yardımlaşma ve birlik kurma, dini bir yükümlülük ve hayati bir zorunluluktur. Şayet bizi tek fikir birleştirmezse elbette ortak sıkıntı bir araya getirecektir.
Reklam
Saltanat devrinden Cumhuriyet devrine geçebilmek için, herkesin bildiği gibi, bir geçiş devresi yaşadık. Bu devirde, iki fikir ve görüş, birbiriyle mütemadiyen mücadele etti. O fikirlerden biri saltanat devrinin devam ettirilmesiydi. Bu fikrin taraftarları belli idi. Diğer fikir, saltanat idaresine son vererek cumhuriyet idaresi kurmaktı. Bu bizim fikrimizdi. Biz, fikrimizi açık söylemekte mahzur görüyorduk. Ancak görüşümüzün uygulanma kabiliyetini saklı tutup münasip zamanında tatbik edebilmek için, saltanat taraftarlarının fikirlerini tatbik sahasından uzaklaştırmak mecburiyetinde idik. Yeni kanunlar yapıldıkça, bilhassa Anayasa yapılırken, saltanat taraftarları padişah ve halifenin hak ve yetkilerinin belirtilmesinde ısrar ederlerdi. Biz, bunun zamanı gelmediğini veya lüzum olmadığını bildirerek o ciheti söylemeden geçmekte fayda görüyorduk. 1927 (Nutuk II, s. 838-839)
Anne ve baba çocukların eğitimini ilgilendiren tüm sorunlarda görüş birliği içinde olmalıdır. Gerek anne, gerek babanın çocuklardan birini kayırdığı hissini ötekilerde uyandırmaktan kaçınması son derece önemlidir. Böyle bir kayırmanın sakıncalarını ne kadar abartsak yine azdır.
Nasıl ki küçük cisimler, gözümüze yakın tutulduklarında görüş alanımızı sınırlar, tüm dünyayı örterlerse; en yakın çevremizdeki insanlar ve olaylar da, son derece önemsiz ve değersiz olsalar bile, dikkatimizi ve düşüncelerimizi gereğinden çok, üstelik de hoş olmayan bir biçimde meşgul ederler ve önemli düşünceleri ve olayları uzaklaştırırlar. Bu durumu önlemeye çalışmak gerekir.
Aydınlanma Etiği
Aydınlanma sosyal alanda, genel bilimciliğine ve ilerlemeciliğine koşut olarak, bilimin doğada varlığım saptadığı düzeni sosyal hayata da genellemiş, ve etikte de buna bağlı olarak öncelikle birey ile bireylerden oluşan toplum, bireyin öz-çıkarı ile genelin mutluluğu arasında bir ahenk bulunduğunu varsaym ıştır. 250 İnsan doğası söz konusu olduğunda, Aydınlanma düşünürleri arasmda iyimserler, zaman zaman insanın doğası itibariyle iyi olduğunu, ve dığerkamlığın mutluluğa götürecek en sağlam yol olduğunu öne sürerlerken; bazen de insanda, biri diğerine ağır basacak şekilde iyi ve kötünün, erdem ile mutluluğun bir karışımının bulunduğu söylenmiştir Bununla birlikte, Aydınlanmada bu bakımdan daha ağır basan ve kendisine daha sık rastlanan görüş “aydınlanmış çıkar” düşüncesine, yani kişinin kendi doğrudan öz-çıkartndaıı genelin iyiliği adına vazgeçmesini™, ona toplum içinde kendini tam olarak gerçekleştirme imkânı vererek son tahlilde daha büyük bir mutluluk sağlayacağı tezine dayanan görüştür.
Reklam
Platon Diyaloglarında Kuramsal Tekrarlar
(1) Yunan polislerine hâkim bir rejim olan demokrasi ile oligarşinin eleşti risi (Gorgias, Devlet, Yasalar) ve köklü siyasi-toplumsal reform konusunda iki varyasyonlu bir öneri (Devlet, Yasalar); (2) ruhun, kısımlara ayrıldığına ve ölümsüzlüğüne ilişkin teori (Phaidon, Devlet, Phaidros, Timaios, Yasalar); ahlaki adaletin, mutluluğu elde etmek için gerekli ve yeterli olduğunu öngören eudaimonia [mutluluk] ahlakı; (3) duyumsanabilir gerçekliğe göre paradigmatik olan, salt düşünülür ebedi nesneler anlamında eidos teorisi (Phaidon, Devlet, Parmenides, Sofist, Timaios); (4) eidosu tanıma ve gerçekliği düzenli şekilde anlama yöntemi olarak diya lektik anlayışı (Devlet, Phaidros, Parmenides, Sofist); (5) son olarak, kesin bir kuramsal bileşenden ziyade kapsamlı bir düşünce ya pısı olarak, Platon'un olma, düşünme ve eylemde bulunma alanlarını yüksek ve alçak olmak üzere iki düzeye ayırma eğiliminden söz edebiliriz. Bu eğilim tene linde olma/oluş, bir/çok, ebediyet/zaman, hakiki/sahte, bilgi/görüş, iyi/kötü gibi kutupsal çiftler oluşur; bu çiftlerin unsurları sistematik olarak bir araya gelme eğilimi gösterir, dolayısıyla örneğin ebediyet, hakikat, bilim ve iyi sadece olmakla bağlantılı olabilirken, zıtları olan unsurlar sadece oluşla bağlantılı olabilir.
Sayfa 177 - Alfa yayınları, 2015Kitabı okudu
Kairova gibi dağınık, dengesiz ruh yapısında olan biri için çok ağırdır! Bu yükü kaldıramazdı, burada ezilen birinin çığlığı duyuluyor gibidir. Sonra cehennem gibi on ay, akıl hastaneleri, bilirkişiler, oraya buraya sürükleyip durdular, üstelik kadın bir katildi, tamamen suçluydu; aslında burada kendiliğinden ortaya çıkan, öylesine ciddiyetten
“Tarihi Buda bir insan olarak algılanmıştır, tanrı olarak değil ve yaşamını psikolojik sıkıntıları azaltmaya adamıştır. Budist geleneğe göre özgürlüğün yolunu keşfettiğinde öğrendiklerini diğer insanlara aktarmaya karar vermiştir. Toplam 45 yıl fakir ve zengin birçok öğrencisine bildiklerini öğrettiği söylenir. Onun dört temel düşüncesi vardır. 1. İnsan olmak acıyı beraberinde getirir. 2. Olayların nasıl olduğu ile bizim onların nasıl olmasını istediğimiz arasındaki çelişki bu acının sebebidir. 3. Acı, hoşa gitmeyen yaşantılara karşı olan tutumumuzu değiştirmemizle azaltılabilir, hatta yok edilebilir. 4. Acılara son vermek için kullanılan 8 temel strateji vardır: - Doğru görüş (her şeyi olduğu gibi görmek) - Doğru niyet (doğru amaç) - Doğru söz (doğru iyileştirmek ve eğitmek için kullanılır, asla zarar verme ve bölücü amaçlar için kullanılmaz) - Doğru eylem (öldürmemek, çalmamak, cinsel olarak yanlış davranmamak, zararlı maddelere düşkün olmamak) - Geçimini doğru yollardan sağlama - Doğru çaba - Doğru bilinçli farkındalık (dikkatini özenli ve düzgün bir biçimde olaylara olduğu gibi yönlendirme) - Doğru konsantrasyon (düzenli meditasyon bu 8 stratejinin temelidir.)”
Sayfa 83 - İnkılâp Kitabevi
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.