Birbirimizde rahatsız olduğumuz şeylerin, ifade edemediğimiz ve beyhude sorular sorduğumuz, anlaşılmadan kalan, üzen şeylerin aşkın kendisi, aşkın ilk evresi olduğunu biliyor.
HAMM Eski soruları severim. Ah, eski sorular, eski yanıtlar! Onlar gibisi yoktur! Baba oldum ben sana.
CLOV Evet. Öyle oldun sen bana.
HAMM Yuva oldu evim sana.
CLOV Evet. Öyle oldu burası bana.
HAMM (Gururla) Ben olmasam (kendini göstererek) baba yok? Hamm olmasa (etrafını göstererek) yuva yok?
CLOV Seni terk ediyorum.
evet..18 yaşımı dolduralı 2 hafta gibi bir süreç geçti ve ben bu kitabı okudum. Kitap elimin altındaydı ama sanırım okumak için depresyonumun en beter hali , hasta olmam, kusup ağlamam sonrası yalnızlık, umutsuzluk gibi negatif hislerim gerekliydi.2 günde bitirdim, 1 günde de biterdi ama ders çalışmam gerekti. Tüh! Kendimle ilgili bir öz
Churchill Japonlar henüz savaşa tam olarak katılmadan önce Japon hükümetine gönderdiği mektupta sorduğu sorular çok önemlidir:
1. Eğer ABD İngiltere'nin yanında savaşa girerse, iki devletin deniz gücü yönünden Mihver GÜçlerini bertaraf edip, sonrasında Japonya'ya yönelemez mi?
2. İtalyan donanması kağıt üzerindeki kadar güçlü mü?
3. Alman ordusu ve Gestapo tarafından baskı altında tutulan birçok halk, Almanları daha çok sevmeyi öğrenecek mi, yoksa yıllar geçtikçe daha mı az sevecek?
4. 1941 yılında ABD'de çelik üretim 75 milyon ton, İngiltere'de ise 12 milyon ton iken; eğer Almanya savaşı kaybederse Japonya'nın yıllık 7 milyon tonluk çelik üretimi tek başına savaşı yürütmek için yetersiz kalmayacak mı?
Sayfa 817 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, çev. Süha SertabiboğluKitabı okudu
Direkler konuşmaz, konuşan sizsiniz. Duvarla konuşan insanlar gibi. Düşünün, duvar onlara cevap veriyor mu? Ama onlar konuşmaya devam ediyor. Çünkü kurgu kendi içlerinde, içlerinde yürütüyorlar diyaloğu. Sorular, verilen cevaplar, hepsi sizde, farkında değil misiniz?
Eğer kendine sorular soruyorsan aşk yoktur. Ruhunla bir hesaplaşma demelisin buna. Ruhunu bir yere sürüklüye sürüklüye götürüp onarmalısın. Bir ruhun aynasından yansımıyorsan kendini bekle...
“Sorular insanların akıllarına, cevapların olduğu yerden gelirdi. İnsan, yaman bir tilki avcısının iz sürmesi gibi sabırla sorularının peşinden gitmeli; yakaladığında da o tilkinin kuyruğunu asla bırakmamalıydı.
Kullarının sırtına taşıyamayacağı hiçbir yük yüklemeyen Allah, akıllarına da cevabını bulamayacağı, bulduğunda da anlamayacağı bir soru getirmezdi.”
Yaşamaktan öte özür bulamayınca aşka
sonuçları bir bir gözden geçiriyorum
pulluklarla devrilen toprağın ıslaklığındaki can
madenlerin buharından elde edilen büyü
bazı yasak kitapların verdiği dinç duygular
nelerse ki yaşamak sözünü âsi kılan
nelerse ki lekesiz, umutlu ve budala.
Denedim. Soğuk sular dökünüp fırladım sokaklara
sorular sordum nice kara sıfatları üstüme alaraktan
ipte boynum, ağzım şehvet yalaklarında
çapraştım, and içip ayna kırdım
doğadan bir vahiy bekledimse boşuna
baktım akşam herkesin kabul ettiği bir akşamdı
hiçbir meşru yanı kalmamıştı hayatımın.
Sözlerimin anlamı beni ürkütüyor
böylesine hazırlıklı değilim daha.
Bilmek. Bu da ürkütüyor. Gene de biliyorum:
Kapanmaz yağmurun açtığı yaralar çocuklarda.
Serinin ilk kitabında kafamda oluşan tüm o sorular bu kitabın büyük bir kısmında cevaplandırılmak yerine daha fazla soru işaretleriyle dolduruldu. Birkaç cevaplanan soru ve açıklığa kavuşan durum var fakat onlar bile yerini yeniden karışıklığa bıraktı.
İlk kitabı okurken anlam veremediğim bir gerilim duygusu, ikinci kitapta ise yine anlam veremediğim kafa karışıklığı ve merak duyguları hakimdi. Şimdi ise bir an önce üçüncü kitaba başlamayı istiyorum.