Kuşaklar, dönemin gerçekliklerine karşı tutumlarına bakıldı- ğında ikiye ayrılır: dominant (baskın) kuşaklar ve resesif (çekinik) kuşaklar. Bunlar dönüşümlü olarak dünyaya gelir, çünkü kuşak geçişlerini sosyal yaşamdaki gelişimlere veya ani değişimlere verdiğimiz tepkiler belirler. Yani tarih kuşakları, kuşaklar da tarihi şekillendiriyor. Kuşak çalışmalarında aslolan yaşam ve zaman arasındaki sembiyotik (birlikte varoluş) ilişkidir..
Sayfa 27 - Mundi KitapKitabı okuyor
Condorcet tarihi pozitif yapmak istemişti.
Fakat 1815-1840 yıllarını kapsayan dönemin Fransası'nda yeni bir siyaset bilimine olan ihtiyacı bilhassa acil yapan şartlar söz konusuydu. Devrim başarısızlığa uğramış ve onu yönlendiren ve haklı gösteren politik felsefe iflas etmişti. 1789 ve 1815 yılları arasında Fransa en az on farklı anayasa kabul etmiş, denemiş ve ilga etmiştir. Ancak bu dönemde Saint-Simon'un belirttiği gibi toplum ve onu oluşturan insanlar değişmemişti.
Sayfa 10Kitabı okuyor
İstek değil ihtiyaç.
Türk Sosyoloji Tarihi - 3 Bayram Kaçmazoğlu pdf var mıdır?
RT yaparsanız sevinirimm:)
Deliliğin Tarihi kitabını anımsattı
" Kadınların bedenini uysal üreme makinelerine dönüştürmek zorlama, korku ve toplumsal denetim gerektirdi. Bu denetimi sağlayan kurumlar arasında hapishane, okul, hastane, akıl hastanesi yer alıyordu. Cinsellik ve cinsiyetse hem kamusal hem de özel alanda şiddet kullanılarak ve utandırma yoluyla idare ediliyordu.
Sapkın kadınlar doğadaki yerlerini hükme bağlayan düzenin üstünde, doğaüstü yaratıklar olmakla suçlandı. Cadılara, yeni düzene karşı koyanlara, burjuvazinin dışında kalıp kılavuzların içerdiği talimatları okuyamayan ve direnişe kalkışabilecek kadınlara 'Pedagoji' adıyla tüyler ürperten umuma açık işkenceler uygulandı."
Savaş çıktığında, bir sigorta pazarlamacısı roket atıcısına, bir tezgahtar radarcıya dönüşür; bir kadın dul ve bir çocuk da yetim kalır. Dolayısıyla, her ikisi birlikte ele alınmadan ne bir bireyin yaşamı anlaşılabilir ne de bir toplumun tarihi.
Tarihin tek değişmezi, her şeyin değiştiğidir.
Sayfa 89 - Kolektif Yayınları | 17.Baskı 2019Kitabı okuyor
Din ve bilim insanlığın geleceğinin iki mükemmel rehberidir.
Sayfa 47Kitabı okuyor
Çıkacağımız yolculuğun ilk durağı, yaşadığımız toprakların tarihi olmalıdır. Çünkü insanlar da ağaçlar gibi doğduğu toprakların ürünüdür ve onların özelliklerini taşır. Günümüzde ölümcül bir silah haline gelen inanç kavgalarının, fikir ayrılıklarının, kavram kargaşalarının yatağı yaşadığımız topraklardır. Anadolu toprakları tarih boyunca insanların her türlü düşüncesinin beşiği olmuş, inançlar, kültürler ve değerler bu topraklardan yayılmıştır. Ve bugün anlaşılmıştır ki tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji ve edebiyat insanlığın kan kardeşidir.
Sayfa 44Kitabı okudu
İnsanların özlemle andığı yüzyıllarda zina yapan kadının burnu kesilebiliyor, yedi yaşındaki çocuklar iç etek çaldıkları için asılabiliyor, tutsak aileleri "demirlerin gevşetilmesi" için para ödemek zorunda bırakılıyor, cadılar ortadan ikiye bölünebiliyor ve denizciler öldüresiye kırbaçlanabiliyordu. Çağımızda yaygın ahlaki inanışlar olan köleciliğin, savaşın ve işkencenin kötü olduğu düşüncesi, o zamanlar sulu göz duygusallık, bugünkü evrensel insan haklan düşüncesi kavramı da abuk subuk gevelemeler sayılırdı. Tarihi kayıtlarda soykırım ve savaş suçlarından söz edilmemesinin tek nedeni, o zamanlar kimsenin bunları önemsememesiydi. Yirminci yüzyılın ilk yarısındaki savaşların ve soykırımların üzerinden neredeyse yetmiş yıl geçtikten sonra geriye dönüp baktığımızda, bunların daha kötü bir geleceğin habercisi ya da giderek kanıksanan yeni dünyanın normal olayları olmadığını, engebeli bir inişteki yüksek bir nokta olduğunu görüyoruz. Ve bunların gerisinde yatan ideolojilerin modernitenin dokusuna işlenmediği, bunların tarihin çöp tenekesine atılan bir atavizm olduğu ortada.
Sayfa 761Kitabı okudu
O halde, şiddetin azalmasında -kadınların doğrudan siyasi açıdan güçlenmesi, namus ve şerefini koruma gibi erkekçe değerlerin gerilemesi, kadınlara söz hakkı tanınan evliliklerin teşvik edilmesi, kız çocuklara doğma hakkı verilmesi ve kadınların doğurganlık kapasiteleri üzerinde denetim sahibi olmaları gibi- farklı birkaç feminizasyon tipi etkili oldu. Bu tarihi yürüyüşün gerisinde kalan bölgeler, aynı zamanda şiddetteki azalmada da geride kalan yerler. Ama dünya çapındaki araştırma verileri en karanlık ülkelerde bile kadınların güçlendirilmesi yönünde önemli boyutlarda bir bastırılmış talep olduğunu gösteriyor ve çok sayıda uluslararası örgüt bu süreci hızlandırmaya çalışıyor (6. ve 7. bölümler). Hemen sonuç vermese bile, bunlar uzun vadede dünyadaki şiddete dayalı çatışmaların daha da azalacağı yönünde umut verici işaretler.
Sayfa 755Kitabı okudu