— Eğer içimizde Freud’un zaten var olduğunu söylediği şiddet duygularını susturmak istemezsek bunu bizim yerimize kimse susturamaz. Ne yasalar, ne ayıplar ve günahlar bununla başa çıkamaz. Hepimizin içinde bir suçlu yattığına ben de gönülden inanıyorum ama insanoğlu bir yandan da bu suçluyu bulup bir an önce uslandırmak istiyor. Bunu da yine kendi isteği ve arzusuyla yapıyor. Yani insanoğlu suçlu olduğu kadar da masum ...
Hiç kimsenin masum olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz, oysa herkesin suçlu olduğunu kesinlikle onaylayabiliriz. Her insan başkalarının suçuna tanıklık eder
"Kaldı ki, hiç kimsenin masum olduğunu kesinlikle söyleyemeyiz, oysa herkesin suçlu olduğunu kesinlikle onaylayabiliriz. Her insan başkalarının suçuna tanıklık eder, inancım ve umudum bu benim."
Bir kişi masum iken onu suçlu diye yakalamak acaba gönül coğrafyasında nasıl yırtılmalar oluştururdu? Bir kimse eğer başkalarının insafına bırakılmışsa, yalnızca bedenine değil, yüreğiyle de üşüyen bir hüzün abidesinden başka ne olabilirdi ki?
Yazı insanın hayatını karartabilir, onu suçlu gibi gösterebilir,hatta onu mahvedebilirdi. Aynı şeyi bir belgesel görüntü yapamazdı mesela. Çünkü onu seyreden insanlar, bu buluşmadaki sıradanlığı, yüz ifadelerini, dostça şakalaşmaları görebilir ve her şeyin masum bir buluşmadan kaynaklandığını anlayabilirdi. Ama yazı insanların düşgücünü harekete geçirip, en masum hareketlere olmadık anlamlar yüklemesine sebep oluyordu. Gazetelerin ve polisin elindeki en korkunç, en yıkıcı güç de buydu.
Aşkta masum yalanların suçlularından daha tehlikeli olduklarını, daha doğrusu, en iyi niyetli, fakat gizli tertiplere dayanan yalanın, masum veya suçlu hiçbir çeşidine aşkın tahammülü olmadığını anlattım.