Toprak gittikçe artan doğumlar nedeniyle bölündükçe bölünür ve köylüler eskisinden daha büyük sefalete düşerler.
Karışıklıklar başlar ve Çara yapılan 1866 suikast teşebbüsü sonrası üniversitelere ve adliyeye verilen tavizlerden cayar.
Herkese merhaba,
Verilen söze koşulsuz güven duyulanmayacaksa, eğer verilen söz, dünyayı bir arada tutan bağlar kadar sağlam olmayacaksa, o zaman hayata dair umut beslenemez, kainat içsel yanlışlığından ötürü kaosa sürüklenip paramparça olur. İşte biz bu yanlışlığı reddediyoruz. Kanıtı da verilen sözün kanıtını perçinleyen eylemlerimiz.
.
Kitap
"Anlamıyor musunuz? Güzellik bir hakaret olacak. Yetenek bir kışkırtma. Karakter ise bir suikast. Çünkü şimdi onlar geliyor, sürüne sürüne dört bir yandan ortaya çıkıyorlar, yüz binlercesi, belki daha da fazlası. Her taraftan geliyorlar. At hırsızı tipliler. Yeteneksizler. Karakter fukaraları. Ve güzel olanın üzerine vitriol dökecekler. Yeteneğe zift, kükürt ve iğrenç iftiralarla zulmedecekler. Ve karakter sahibi olanı bıçaklayacaklar.
Geldiler bile. Ve sayıları gittikçe artıyor. Dikkatli olun."
Devam etmesi için, efsane yapıştırıcısının işe yaraması için, epey şeyin unutulması gerekiyor diye düşündüm. 1925'te o kilisedeki suikast unutulmalı, bir darbe sonrası toplu mezarlara gömülenler ve öldürülenler unutulmalı, dövülenler, botlarla çiğnenenler, kamplara gönderilenler unutulmalı, takip edilenler, aldatılanlar, ayırılanlar, yasaklananlar, küçük düşürülenler unutulmalı... Unutulmalı. Ve unutuldukları da unutulmalı... Unutmak emek ister. Kendine sürekli bir şeyi unutman gerektiğini hatırlatmalısın. Her ideoloji bu şekilde çalışır herhalde.
Öncelikle pek umduğum gibi bir kitap olmadı. Bir roman değil; yazar orta sınıf bir savaşçıymış, efendisi öldükten sonra inzivaya çekilmiş, inziva sırasında bir katip yazarın düşüncelerini kaleme almış. Dönem hakkında ve Yamamoto'nun düşünceleri ve duydukları hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
-Batıl inançlar hat safhada. Savaşta yaralanıyorken
Kazım Karabekir 1930 sonrası yaşadıklarını anlatmış ve yaşadıklarını kısmen Gazinin etrafındaki insanlara bağlamış. İmalı ifadelerle Gazi'ye ithamda bulunmuş. Tarih yazanların kesinlikle psikolojik ve sosyolojik değerlendirmeler yapmayı bilmeleri şart.. Sonuç dediğimiz olayların sebeplerini irdelemeden geçmiş dönemleri anlamamız mümkün değil.. Tarih ikiyüzlü hale gelmiş...Genel bir kanıya varmadan olayın öncesini ve karşı tarafın savunmasını da incelemek lazım.. İddialar çok düşündürücü.iğne hep karşıya batırılmış çuvaldız ortada yok... Kazım Karabekirin söylemlerini Atatürk'e karşı kaynak olarak kullananlar öncesini de iyi analiz etmeli... Bunu söylerken ne Kazım Karabekir'i yüceltirim ne de yererim...
Merhaba arkadaşlar. Günaydın! Elveda Jack London. Paranın hem ne kadar güzel hem de ne kadar iğrenç bir obje olduğunu kanıtlar nitelikte bir kitap değil de nedir bu eser. Yine baş konumuz ‘Altın’ ve buna olan düşkünlük. Bir insanın bu konuda epey şanslı olması, zengin olması, iş kurması ve yücelmesi ama akabinde pek çok zengin gibi adeta bir
"Güzel olan herkesin şüpheli sayılacağı bir dünya geliyor.
Ve yetenekli olan herkesin.
Ve karakter sahibi olan herkesin" dedi sert sert.
Boğuk bir sesle konuşuyordu.
"Anlamıyor musunuz?
Güzellik bir hakaret olacak.
Yetenek bir kışkırtma.
Karakter ise bir suikast.
Çünkü şimdi onlar geliyor, sürüne sürüne dört bir yandan ortaya çıkıyorlar, yüz binlercesi, belki daha da fazlası. Her taraftan geliyorlar. At hırsızı tipliler. Yeteneksizler. Karakter fukaraları.
Ve güzel olanın üzerine vitriol dökecekler. Yeteneğe zift, kükürt ve iğrenç iftiralarla zulmedecekler. Ve karakter sahibi olanı bıçaklayacaklar.
Geldiler bile. Ve sayıları gittikçe artıyor.
Dikkatli olun."
Merhaba arkadaşlar. Acı dolu, mide bulandırıcı, hassas kalpleri cehennemin bile cennet olduğuna ikna edecek yaşamlarla dolu bir eseri geride bıraktık. Jack London okuma serimizin de sonlarına yaklaşıyoruz. Yaşanmış hayata dair bir anı olarak nitelendirebileceğimiz bu eser aslında çok önemli noktalara parmak basıyor. Biz de bu noktaları elden
Şeyh Ahmed Yasin, İşgal Güçleri Tarafından Şehid Edildi
Yıllarca süren tutuklamalar, esaret, cihad ve direnişin ardından, gelmesi muhtemel bir şehadete kavuştu Şeyh Ahmed Yasin...
İlkokul döneminde düşerek boyun kemiğini kırdı ve tüm vücudu felç kaldı, buna rağmen Filistin'in tamamen işgalcilerin eline geçmesiyle başlatılan tüm direniş hareketlerine öncülük etti ve aynı zamanda Hamas'ın da kurucularındandı. Bu sebeple İsrail işgal yönetimi tarafından defalarca kez suikaste uğradı. Bu girişimlerden kimi zaman yara almadan, kimi zaman da yaralı kurtuldu.
Arka arkaya gelen suikastlerden sonra Ahmed Yasin, 22 Mart 2004 tarihinde tekerlekli sandalyesiyle sabah namazını kıldığı camiden çıkarken işgalci İsrail helikopterleri tarafından atılan füzelerle şehid edildi.
İsrail işgal yönetimi, bu suikast sonrası büyük tepkiler beklese de, hiç de beklendiği gibi olmadı. Dolayısıyla direnişin yeni lideri Abdulaziz Rantisi de tam bir ay sonra yine hain bir suikastle şehid edildi.
Güzel olan herkesin şüpheli sayılacağı bir dünya geliyor. Ve yetenekli olan herkesin. Ve karakter sahibi herkesin”. dedi sert sert. Boğuk bir sesle konuşuyordu. “Anlamıyor musun? Güzellik bir hakaret olacak. Yetenek bir kışkırtma. Karakter ise bir suikast . Çünkü şimdi onlar geliyor, sürüne sürüne dört bir yandan ortaya çıkıyorlar, yüz binlercesi, belki daha da fazlası. Her taraftan geliyorlar. At hırsızları tipliler. Yeteneksizler. Karakter fukaraları. Ve güzel olanın üzerine vitriol dökecekler. Yeteneğe zift, kükürt ve iğrenç iftiralarla zulmedecekler. Ve karakter sahibi olanı bıçaklayacaklar. Geldiler bile. Ve sayıları gittikçe artıyor. Dikkatli olun.”
Eserin ön sözünde de bahsedildiği gibi ne klasik korku edebiyatında ne de klasik korku sinemasında mumya veya Mısır tarihi konusuna pek değinilip, işlenilmiyor. Gerçekten bu konuyu anlamakta güçlük çekiyorum. Nasıl bu kadar zengin bir alan görmezlikten gelinebiliyor. Mesela ben bu alan söz konusu olunca kendimi durduramıyorum; Mısır tarihi,