Alexandre Dumas'ın yazmış olduğu Kamelyalı Kadın hukukçu Armand ile kamelyalarla tanınan Marguerite adındaki bir yosma arasındaki aşkı anlatıyor.
Kitabın aşk dışında da vermek istediği mesajlar çok güzeldi. Özellikle başrol kadın karakterin yaşadığı duygular çok güzel anlatılmıştı. Mesleği yüzünden yaşadıkları güzel bir bakış açısıyla dile getirilmişti. Başka insanların kendilerini nasıl gördüğünü de şöyle açıklamıştı "Bizim de bir yüreğimizin olması yasaktır, yoksa yuhalanırız, bize duyulan güven yıkılıverir. Kendi kendimizin değilizdir artık. Birer yaratık değil, birer nesneyizdir. Onurlarında ilk yeri, saygılarında son yeri tutarız." Özellikle son cümlesi beni çok fazla etkiledi. Bir kere daha bilmediğimiz hayatlar hakkında önyargılı fikirlere sahip olmamam gerektiğini hatırlattı bu kitap bana. İnsanlar bizden farklı şartlar altında farklı hayatlar yaşıyorlar. Meslekleri, yaşadıkları hayat ne olursa olsun başka birine zarar vermedikleri müddetçe yargılanmamalılar bunu bir defa daha anlamış oldum. Kitabın son cümlesinde de dediği gibi "Günahın savunucusu değilim, ama duasını duyduğum her yerde, soylu acının yankısı olacağım."
Kitap dil açısından da çok sadeydi, sürükleyiciliği yüksekti. Bazı yerlerde tamam artık hadi ne olacaksa olsun dediğiniz zamanlar oluyordu ama genel olarak insanı bunaltmıyordu. Aşk romanı olarak iyi, genel roman olarak ortalama bir kitaptı bence. (Hikayenin gerçek olduğu söyleniyor doğruluğu tartışılır)