Zayıf zihinleri diz çöktürüp itaat ettiren yaltakçı ön yargıların yol açtığı bütün korkuları üstünden at. Mantığı sandalyesinde düzelt ve her olay ve düşünce için onun mahkemesine başvur. Tanrı'nın varlığını cesurca sorgula: Çünkü eğer bir tanrı varsa, mantığa olan saygıyı gözü kapalı korkudan daha çok takdir edecektir.
Her yerde hazır ve nazır olan yüce Tanrı'nın gözü gece gündüz üzerimizdedir, yaptıklarımızı, düşündüklerimizi her saat, her dakika, her saniye kaydeder, bizi asla rahat bırakmaz, bir saniye bile kendi başımıza kalmamıza izin vermez. Gizleri olmayan bir insan nedir? Kendisinin, sadece kendisinin bildiği düşüncelere ve arzulara sahip olmayan biri mi? İşkenceciler, engizisyon dönemindeki ve günümüzdeki işkenceciler bilirler; kendi kabuğuna çekilmesini engelle, ışığı hiç söndürme, onu hiç yalnız bırakma, uyumasına sakın izin verme konuşacaktır. İşkencenin ruhumuzu çalması şu anlama gelir: soluduğumuz hava kadar ihtiyaç duyduğumuz şeyi kendimizle kalmamızı olanaksız kılar. Gemlenemez merakı ve uğursuz tecessüsüyle ruhumuzu hem de ölümsüz olması gereken ruhumuzu çaldığını düşünmedi mi Yaradanımız, Tanrımız?
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı'nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah.. dedim sonra
Ah!
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor...
İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Üzerinde ”EN GÜZELE” yazılı, altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zekâ tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta
"Ömrümde ilk ve son kez, tanrı bilimsel bir sonuç çıkarma gözü pekliğini
gösterdim: Ama gerekli olan bir varlık, tümüyle olası olana karışmış olarak nasıl
var olabilir? Öyleyse, Tanrı'y la evrendeki ilk kargaşa arasında ne fark var?
Tanrı'nın kendi seçimlerinde mutlak bir her şeye-gücü-yeterliği ve mutlak bir
özgürlüğü olduğunu doğrulamak, Tanrı'nın var olmadığını kanıtlamak anlamına
gelmez mi?"
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı'nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah.. dedim sonra
Ah!
Hikayemiz bu ileti altından yürütülecektir.
Katılımcı sırası ve yorumlar için: #11646309
NigRa
Saat gece yarısını çoktan geçmiş "yarım" diye belirtilen 12.30'u göstermekteydi. Akreple yelkovan iki ayrı uçtaydı, kavuşamayan iki aşık gibi diye düşündü. Sonra aklı yine yarım kavramına kaydı. 24'ün yarısı 12
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı'nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah.. dedim sonra.
Ah!