Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yaşam budur işte, tarafımca büyük kısmı sınanmamış bir deney, ne var ki yarar sağlamıyor başkalarının denemeleri de. Eğer değerli bulduğum bir deneyime sahipsem, eminim bunu akıl hocalarımdan öğrenmediğimden.
Notos KitapKitabı okudu
“Siyonizm, 1880’lerin başında Bulgaristan’da, bir ulus olarak Osmanlı boyunduruğundan kendilerini kurtardıklarında ortaya çıkmış, Avrupalı Yahudileri Kutsal Topraklar’a göndermeyi planlayan, politik bir hareketti. 1895 yılında yayınlanan Plovdiv’deki ilk Siyonist gazetesi Yahudilerin “hayatlarını Suriye ve Filistin’de tarlalarda, tarımsal işlerde kurabileceklerini” öne sürmüştü.” Yukarıdaki kitabın 113. Sayfasından bir alıntıdır. Sadece bu alıntıya ulaşan kişiler tarafından okunup birçok kişinin bilmediği ve tarafımca bilinmesi gerektiğini düşündüğüm bu alıntı, belki akıllarda bir kaç “doğru” soru yaratır diyeydi. Ama kendime defalarca kez sorduğum ve hali hazırda araştırmasını yaptığım soruları da eklemek istedim: Nazi oluşumu mu daha acımasızdı yoksa İsrail oluşumu mu? Yahudiler neden kendi yaşadıkları tüm acıları göz kırpmadan başka bir topluma yaşatabildiler? Yahudiler ve Arap kökenliler Filistin’de kardeşçe yaşıyorlardı da, birbirlerine üçüncü kişiler tarafından mı düşman oldular?
Reklam
Bu alıntı noktasına kadar tarafımca yaşanmışlık içerir;
“Elbette ki, ‘Bu kadar çok okursan seninle kim evlenmek ister’ nutkunu çeşitli şekillerde dinledim. Ama aynı zamanda, o kan dondurucu, ‘Normal insanlardan farklı olacağım diye bu kadar uğraşma’ lafına da katlanmak zorunda kaldım.”
Sayfa 114 - Budala KitapKitabı okudu
“Çocuğumuzla oyun oynarken televizyon, bilgisayar, tablet, telefon gibi bizi meşgul eden uyaranların olmadığı sıcak ve samimi oyun ortamları oluşturmaya özen gösterelim” Not: Alıntı yspılan orijinal cümledeki anlatım bozukluğu tarafımca düzeltilmiştir.
Hilafet makamının korunmasında dini ve siyasi yarar ve zorunluluk bulunduğunu sanan bazı kişiler, sunduğum kararların alındığı son dakikalarda hilafetin benim tarafımca üstlenilmesi önerisinde bulundular. Bu gibilere hemen olumsuz yanıtı vermiştim. Büyük Millet Meclisi hilafeti kaldırdığı zaman Antalya milletvekili, din bilginlerinden Rasih Efendi, Kızılay adına Hindistan'da bulunan bir heyetin başkanlığındaydı. Rasih Efendi Mısır'a uğrayarak Ankara'ya döndü. Benden görüşme isteyerek şu açıklamada bulundu: Gezdiği ülkelerdeki İslam topluluğu benim halife olmamı istiyormuş... Yetkili İslam heyetleri, Rasih Efendi'yi bana bu konuyu bildirmek için vekil etmişler... Rasih Efendi'ye verdiğim yanıtta, Müslümanların bana olan yakınlık ve sevgilerine teşekkür ettikten sonra dedim ki: "Din bilginlerindensiniz! Halifenin devlet başkanı demek olduğunu bilirsiniz. Başlarında kralları, imparatorları bulunan halkların bana ilettiğiniz istek ve önerilerini ben nasıl kabul edebilirim? Kabul ettim desem, bunu o halkın başındakiler kabul eder mi?! Halifenin emir ve yasakları yerine getirilir. Beni halife yapmak isteyenler, emirlerimi yerine getirmek gücüne sahip midirler? Dolayısıyla, anlamı ve işlevi olmayan asılsız bir sıfatı takınmak gülünç olmaz mı?" Açık ve kesin söylemeliyim ki, Müslümanları hâlâ bir halife hayaliyle oyalamaya ve aldatmaya çabalayanlar, yalnız ve ancak Müslümanların ve özellikle Türkiye'nin düşmanlarıdır.
Günümüzde çoğu zaman tercih edilmeyen, tarafımca çok sevilen, karı kelimesinin, aslında oldukça iyi bir anlamı vardır, şöyle ki: Anadolu'da dağlara koca derler, tepelere değil, yüksek dağlara. Dağın yüksekliği, ululuğu tepedeki "kar"ı ile ölçülür. Kar kocanın süsüdür, karı olmayan koca koca değildir. "Koca" ve onun "kar"ı birbirini tamamlar, yüceltir...
Reklam
Hissettiğim tüm acının ruhumda yer bulup yerleşmesine müsaade ediyorum. Gözyaşlarımın kirpiklerime ulaşmasına mâni olan tüm engeller tarafımca yok ediliyor ve ben geçmişte attığım tüm çığlıkların yanlılarına kulaklarımı tıkamayı bırakıyorum.
Rahim içi mutluluk, daha sonra tüm hayatımızdaki en travmatik deneyimlerden biri haline gelir ve hızlı bir şekilde son bulur. Rahim, birkaç saat içinde sıcacık bir yuva olmaktan çıkar ve gerilip sıkışan bir kas kesesine dönüşür. Dünyaya gelen bebek, çaresiz bir işkence kurbanının gergin yüz ifadesini yansıtır. Çığlıkları, aslında kör paniğin vahşi çığlıklarından ve yakın vücut temasından aniden koparılmasından başka bir şey değildir. Bebek, ilk nefesinin ardından beş ila altı saniye sonra ağlamaya başlar. Sonraki otuz dakika boyunca surat asma, bir yerleri kavrama ve çığlıklarla durumu protesto eder ve bitkin halde uzun bir uykuya dalar. (Tarafımca sadeleştirilmiştir)
Augustinus’ta: Amo: volo ut sis [Seni seviyorum: var olmanı istiyorum]. Var olan şeyin ya da kimsenin tarafımca olumlanması, nasıl olursa olsun zaten var olanla ilişki kurmamı sağlar, keza, onu yadsımamla beraber ona yabancılaşırım. Bu anlamda dünya dilectores mundi, dünyayı sevenlerdir. Ya da dünya sevgisi benim için dünyayı oluşturur, beni dünyaya yerleştirir.
Sayfa 261Kitabı okudu
44 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.