Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biliyor muydunuz?
Namaz vakitleri geldiğinde ezân-ı Muhammedî'nin okunması sünnettir. Ezan'ın, Hicret'in birinci senesinde Medine-i Münevvere'de inşa buyurulan Mescid-i Nebevî'nin tamamlanmasından sonra Sevgili Peygamberimiz'in (s.a.v.) emriyle ilk defa Bilal-i Habeşî (r.a.) tarafından okunmaya başladığını...
Çorbanın tarihi yazılmamıştır ama eğer yazılsaydı kadınların payı da bilinirdi. Çünkü çorbayı kadınlardan başka kimsecikler düşünemez. Ambarı, kileri, torbayı kazıyıp da kalan kırıntılardan yemek yapmayı becermek yalnız kadınların başarısı olabilir. Tarih boyunca da üretim kadınların, tüketim erkeklerin işi olmamış mıdır?
Reklam
78 syf.
·
Puan vermedi
·
64 günde okudu
Yedikita ayrıcalığıyla
*YAZIHANE "HİÇBİR ZAMAN HÁLÍM, SÖZÜMÜ YALAN ÇIKARMADI..." *DÜNYANIN İLK ÇEVRE NİZAMNAMESÍ *JOHN WARD NAM-I DİĞER YUSUF REIS *ÂNIN HİKÂYESİ SESTEN HIZLI BİR UÇAK *OSMANLI'DA DAMLA SAKIZI ALINAMAZ, SATILAMAZ, MÜLK EDİNİLEMEZ! *TEBEASININ AYAKKABISINI DAHİ DÜŞÜNMÜŞ *TARİH AMBARI *HİZMETİ MÜSTECAB, İSMİ UNUTULMUŞ BİR ÇANAKKALE KAHRAMANI MÜSTECİB ONBAŞI *BİR ÇANAKKALE KAHRAMANININ KÖYÜNDEYDİK. Mevzularıni öğrendik
Yedikıta - Sayı 175
Yedikıta - Sayı 175Yedikıta Dergisi · Çamlıca Basım Yayın · 202315 okunma
Namazından Tanıdı
Maliye Nazırı Saffetî Paşa, zaman zaman namazda imamete kendisi geçer, namazda ta'dîl-i erkânda mübalağa eder, kıraeti de çok uzun yapardı. Bir gün, Yeni Cami'de son cemaat yerinde imamete geçti. Cemaatin çoğunun esnaf ve vakitlerinin sınırlı olduğunu düşünmeden mutat olduğu üzere namazı uzattı. İlk rekâtın bir türlü bitmediğini gören, diğer rekâtların da uzayacağını düşünen cemaatin çoğu, münferiden namazını kılıp gidiyordu. Paşaya uyarak cemaat olmuş Fatih müderrislerinden âlim bir zât, namazdan sonra kendisine yaklaşarak sordu: "Hazret, siz Saffetî Paşa mısınız?" Saffetî Paşa: "Evet, nereden bildiniz?" diye sorunca, şöyle cevapladı: "Namazınızdan..."
Bin Kişiye Bedel
Fatih Sultan Mehmed Han devrinin ileri gelen âlimlerinden Muhyiddin Mehmed Efendi (Manisazâde), İstanbul'da Ayasofya Medresesi'nde ders görmüş, sonrasında Molla Hüsrev Hazretleri'nin hizmetinde müderrislik yapmıştır. Manisazâde, talebeliği sırasında medresenin üst katındaki bir odada kalırdı. Büyük bir azim ve gayretle ders çalıştığı için kandili seher vaktine kadar hiç sönmezdi. Sultan Mehmed Han, Saray-ı Amire'den o ışığı görür, ama odada kimin kaldığını bilmezdi. Padişah bir gün Molla Hüsrev'e en faziletli talebelerinin kimler olduğunu sordu. Molla Hüsrev: "Manisazâde'dir." deyince sultan: "Ondan sonra en makbulünüz kimdir?" diye sordu. Tekrar "Manisazâde'dir." cevabını alınca sultan: "Bunlar iki ayrı kişi midir ki benim iki defa sualime de aynı cevabı verdiniz?" dedi. Molla Hüsrev: "Padişahım! Manisazâde iki değil, bir kişidir. Lakin bin kişiye bedeldir!" diye cevap verdi. Bunun üzerine Fatih Sultan Mehmed Han: "Bu talebe filanca odada mı kalıyor?" diye sorarak, her gece ışığı yanan odayı tarif etti. Molla Hüsrev: "Evet, odasının ışığı yanan kişi, budur." dedi.
Mustafa DedelerKitabı okudu
Reklam
171 no'lu küçük istasyonda ayakta kalabilen yapılar, on iki köy evi, itfaiye ambarı ve yüzyılın başlarında sapkın kayalardan yapılmış alçak ve uzun bir hangardan ibaretti. Son bombardımanda su kulesi de yıkılmış olduğundan trenler artık hurda durmaz olmuşlardı. Al­manlar bile istasyona hava saldırılarım kesmişlerdi, ama yine de her gün istasyonun üzerinde tur atıp durdukları için komutanlık ne olur ne olmaz diyerek hurda iki uçaksavar takımı tutuyordu. 1942 Mayısıydı. Nemin yoğun olduğu gecelerde ağır top uğultu­larının duyulduğu Batı yönünde, her iki taraf da iki metreyi bulan mevzilerinin içine çakılıp kalmışlar, bir adım olsun ilerleyemiyorlar­dı. Doğuda Almanlar, kanalı ve Murmansk yolunu gece gündüz de­meden bombalıyorlardı. Kuzeyde deniz yolları için acımasız bir savaş sürerken, Güneyde, kuşatılmış Leningrad'ın direnişi kırılamıyordu.
Mümkün olduğunca demiş. Mümkün değil. Konu kapandı.
Rus Çarı 1. Petro'nun vasiyetnamesi, Rusya'nın Osmanlı Devleti'ne yönelik politikalarını en iyi anlatan ve özetleyen belgedir. Söz konusu vasiyetnamenin 9. ve 11. maddeleri şöyledir: Madde 9: Mümkün olduğunca İstanbul ve Hindistan'a yaklaşmak gerek Bunlara egemen olan güç, tüm dünyaya da egemen olacaktır. Sürekli olarak bazen Türklerle bazen de Perslerle savaşa girilmeli. Karadeniz üzerinde üsler kurulmalı ve yavaş yavaş bu denizin tümüne egemen olunmalı. Hızla İran'ın zayıflaması sağlanmalı ve bu suretle Basra Körfezi'ne inilmeli. Suriye ile ilişki kurup, Levant (Doğu) ticareti ele alınmalı, Dünyanın ambarı Hindistan'a doğru inilmeli, oraya vardıktan sonra İngiltere'nin adalarına yaklaşılmış olunur. Madde 11: Avusturya ile ilgilenip, Türkleri Avrupa'dan atmalarına yardımcı olmak ve onun İstanbul üzerinde oluşabilecek isteklerine gem vurmak gerek Bunun için de Avrupa'nın başka devletleri ile aralarında bir savaş çıkartmak, ya da kendisine daha sonra geri alınabilecek bir savaş fetih payı, ganimet verilmeli.
Sayfa 21 - Türk Tarih Kurumu YayınlarıKitabı okudu
Gün olur, bırak patates ambarına çevirmeyi kapısından bile geçemezsin.
1945-1948 yıllarıydı. Ben ilkokula gidiyordum. Lisi Köyü'nden Galli, çok zengin bir Rum'du ve patates sökmek için amelelerini hep bizim köy olan İnönü'den (Sinde) temin ediyordu. Ben de annemle patates toplamaya giderdim. Galli, hemen her gün köyümüze gelirdi. Bir keresinde, benim de hazır bulunduğum bir sırada, 1958'de şehit olan Ali Yorgancı'ya, köyümüzde camiyi göstererek "Re Ali, bu cami olsa olsa ancak patates ambarı olur re. Gün gelecek ben bu camiyi patates ambarı yapacağım" demişti ama biz o zaman onun manasını anlayamamıştık.
Sayfa 42 - Anı'yı anlatan: İsmail SadıkoğluKitabı okudu
Bu nedenle Atatürk doğum gününü kendisi seçmiştir. 19 Mayıs Dolayısıyla Gazi’nin dünya görüşü meselere bakışı hatta karakteri üzerinde Selanik gibi bir şehirde doğup büyümüş omak etkili olmuştur. Uzak bir Anadolu köyünde doğup büyüse belki bu imkanlara sahip olamayacağı için köyde kalır veya tamamen farklı bir meslek edinirdi. Binaenaleyh
Reklam
352 syf.
8/10 puan verdi
Paranın tarihsel süreçteki işleyişi
İnsanlığın avcılık-toplayıcılık anlayışından evrilerek yerleşik hayata ilk geçildiği, tarımsal üretimin başlayıp ve medeniyetlerin ortaya çıkması itibariyle bugün güney ırak ile İran bölgesinde yaşamış olan Sümerler MÖ 4000 yılları başlarında sınırları kanallar veya sınır taşları ile belirlenmiş olan ve (site) adı verilen yaklaşık 12 şehir
Para
ParaDursun Ali Yaz · Timaş Yayınları · 2020314 okunma
1938 Davası'nın Erkin Gemisi'ni, Örnek Aldı Amerikalılar
Erkin gemisinde erlerin apteshanesine attılar. Apteshanenin lumbozlarını kapamışlar. Yer bir karış sidik ve pislikler yüzüyor sidikte. Bir koku, bir de sıcak... Apteshaneden akşamüstü çıkardılar. Süngülü iki erin ve bir de gediklinin arasında. Dar, demir ve kıvrıla kıvrıla inen merdivenler. Demir bir kapıyı açtılar, ittiler karanlığa. Kapıyı kapadılar. Sintine ambarı.
İLK SERALAR VE BİR HATIRA
Tarih Ambarı MUSTAFA DEDELER İLK SERALAR VE BİR HATIRA Cennetmekân Sultan Mahmud Han zamanında Dârüssaåde Agası Hacı Besir Aga'nın meclisinde, yeni devlet ricâlinden servet ve zenginlik sahibi bir aga oturuyormus. Bu esnada Beşir Aga'ya, Üsküdar'da memleketin ilk kışlaklarını (seralarını) yaptıran Yemiscibası Hacı Ahmed Aga bir
Şark üstünde çıplak esirlerin aç geberdiği toprak! Şarklıdan başka herkesin ortak malı olan toprak! Açlığın kıtlıktan öldüğü diyar! Ağzına kadar buğdayla dolu ambar! Avrupa'nın ambarı!
Sayfa 175 - Coğrafya kader!Kitabı okudu
38 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.