Tarihi bir roman Taif'te Ölüm, kurgu bir eser. Ancak tarihi gerçeklikler, fotoğraflı belgeler üzerine inşa edilmiş. Ahmet Mithat Paşa, I.Meşrutiyet'in kurucularından, Kanun-i Esasi adı verilen ilk anayasa denemesinin hazırlayıcısı bir devlet adamı, sadrazam. Abdülhamid'in baskı dönemi hakkında bilgi edinebilir, günümüzde ilişkilendirebilecek noktalar yakayabilirsiniz. Ne demişler tarih tekerrürden ibarettir.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu nun okuduğum ilk eseri olan hüküm gecesini çok ama çok beğendim. Bağlı bulunduğu döneme siyasi yönüyle gazeteci bir kahramanın gözünden egilen bu kitapta hem o döneme ışık tutan önemli bir şaheser hem de dikkatli okursanız içinde bulunduğumuz siyasi egilimlere de parelellikler görebilirsiniz.tarih tekerrürden ibarettir diye boşuna dememişler. Gazeteci ahmet kerim in ağzından 2.Meşrutiyet yıllarını dönem partileri arasındaki çekişmeleri bir yandan da karakterlerin üzerinde yapılan psikolojik tahlilleri ben sıkılmadan bir çırpıda zevkle okudum herkese tavsiye ederim. (Ayrıca meraklısına iletişim yayınlarından okudum bu da beni dil konusunda hiç zorlamadi. )
Hüküm GecesiYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 2022737 okunma
Öykülerini kaleme aldığı günden günümüze yarım asırdan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen güncel siyasi ve
toplumsal sorunlara parmak basıyor olması ''Tarih tekerrürden ibarettir.'' sözünün kanıtı.
Unutulmaz kalem ustasını saygıyla anıyorum.
Kitapta Osmanlı devletinden bahsedilmektedir. Daha doğrusu 700. yıl kavramı daha çok geçmektedir, kitapta. Osmanlıdaki kültürün bugününe yansıyışı resmedilmektedir sanki. Deyimlerin o günkü manaları. O günkü olan hikayelerin, bugüne göre düşünülmesi. Muhtemeldir ki tarih tekerrürden ibarettir. Yani sözü deyimiyse tarih sürekli kendini tekrar etmektedir. Yıllar önce olan kültür bugün de yerini almaktadır. Yazarımızda o günlerdeki eserlerden kesitlerle, deyimlerden açıklamalarla bugüne bir bakış atmıştır. O günkü beyitlerin de bazıları yorumlanmış şekilde kitapta mevcuttur.
Ne derler bilirsiniz, tarih tekerrürden ibarettir. Gerçi bu cümlede bahsedilen "onların" kim olduğunu hiç çözememişimdir, o gizemli bilge kişiler her kimse, iş zaman yolculuğuna geldiğinde kesinlikle haklılar.
Kitabı okurken yapacağım değerlendirmeyle ilgili zihnimde birçok cümle oluşmuştu. Kitabın konusu, ana fikri bakımından okuduğum zaman, birkaç gündür yaşananlara denk gelmesi daha farklı etkiledi. Derin bir acı ve umutsuzluk içindeyim. Bu sebeple tüm cumlelerim kayboldu. Romanın baş kahramanı gerçeğe, akla ve mantığa olan inancını, umudunu asla yitirmiyor. İşlenen bir suçun etrafında akıl, gerçek, bilim ve mantığa karşı hurafe, körü körüne bir inanç, yalan, çıkar ve daha birçok şey... Emile Zola 19,yy. sonlarında yazmış bu romanı ve bir kez daha bana tarih tekerrurden ibarettir dedirtiyor yaşananlar.
Nasıl bir cümleyle başlasam diye düşünürken şöyle başlamamın daha doğru olacağını düşündüm; ‘’Bu kitabı çok çok çok sevdimmmm!’’ Gerçekten de zarif bir insan tarafından yazılmış, bana yeni ufuklar açan bir kitap oldu. Kitap en sonunda bittiğinde bir dostumu kaybetmişim gibi hissettim… Kısa kısa denemelerle tarih tekerrürden ibarettir sözünün ne kadar doğru olduğunu anladım. Yazıların birçoğu 1980’li yıllarda yazılmış ve o zamanlarda yaşanan olaylara baktım da Suriye hala aynı, insanlar hala aynı, düşmanlar hala aynı. Resmen bir film şeridi gibi tarihte yolculuk ettik zarif insan Cahit Zarifoğlu’yla. Kitap 312 sayfa olması sebebiyle hacimli bir kitap. Bir günde okunacak bir kitap değil, sindire sindire okunması gereken bir kitap. Sindire sindire okuyup yeni ufuklarda ve tefekkürde buluşmak dileğiyle.
Orhan Pamuk ile tanışmam ilk bu kitap ile oldu ve kitabı bitirdiğimde bu tanışma bu kadar olduğu için içten içe kendime kızdım. Çok yalın, anlaşılır ve sade dili kitabın daha akıcı gitmesini sağlıyor. 80'lerdeki Türkiye yi yüzeysel bir şekilde kahramanlarla göz önüne seriyor. Orhan Pamuk kitabında Sophokles'in Kral Oidipusu, Firdevsi'nin Şehnameyi farklı dönemlerde farklı coğrafi bölgelerde ele almış olmalarına rağmen aslında bu eserlerin çok eskilerde kalıp unutulmadığını, günümüzde sadece isim ve sıfat değiştirerek halâ aramızda yaşadıklarını bize hatırlatıyor. Unutulmaya yüz tutmuş, gerçekliğinden kaçtıkları olayları insanlara tekrar hatırlatmış. Kitapta yer alan Mahmut Usta'nın anlattığı kıssadan hisseleri de kitaba renk katıyor. Başta büyük bir puzzle'ın parçaları gibi başlayan kitap, ilerledikçe geçmişi şimdiye katarak bir çığ halini alıp sonunda bir bütün olarak karşımıza çıkınca aslında anlıyoruz ki şunu hatırlatmak istiyor; Tarih tekerrürden ibarettir ve insan kaderinden kaçamaz. Baba-oğul ilişkisi, insanın doğasındaki bireycilik güdüsü çok başarılı bir şekilde ele alınmış. Halâ okumadıysanız geç değil.
Keyifli okumalar! :)