Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tecrit yalnızlığa göre ne ise, dilsizlik de sessizliğe göre odur.
Türk milliyetçiliği Türk’e, Türklüğe, Türk vatanına, İslâm dünyâsına ve insanlığa hizmeti bütünlüklü bir felsefî anlayış hâline getirmedikçe en başta Türkiye ve Türklükten bile tecrit edileceğini kavramak zorundadır!
Reklam
Karmaşık ve güçlüklerle dolu olan bu durum, tam bir evrim içindedir. Bunu, halkın ve kadroların genel görünüşünde oluşacak değişiklikler izliyor. Eğer, gereken hazırlık ve önderlikte eksikleri olursa, bunu fikir ve eylem düzensizliği izler. Şu hatalar olabilir: Sol sapma; sürekli zaferlerimizle sarhoş halde bulunan halk, neye mal olursa olsun savaşa devam etmek isteyecek ve sonuna kadar savaşacaktır. Ormanı değil sadece ağacı gören bir insan gibi, onlar düşmanın manevralarını değil çekilişini görecekler: onlar Amerikalıları değil Fransızları görecekler; onlar hep askeri hareket lehinde olacaklar ve diplomatik hareketin önemini küçümseyeceklerdir. Onlar silahlı mücadeleye paralel olarak, bizim aynı amaç için uluslararası konferanslarda mücadele uyguladığımızı anlamayacaklardır. Onlar birçok sağ kanat bildirilerinden biri olarak gördükleri yeni sloganlara muhalefet edecekler; anlaşmaları kötüye yorumlayacaklar. Düşman tarafından kabulü mümkün olmayan aşırı koşullar ileri sürüyorlar. Onlar her şeyi birden bire olsun istiyorlar, barış mücadelesinin çetin ve karmaşık olduğunu anlamıyorlar. Eğer biz bu çeşit solculuğa teslimiyet göstersek tecrit edileceğiz, halkımızdan ve dünya halklarından kopacağız, bozguna uğrayacağız.
Sayfa 117Kitabı okudu
Balkan Harbi’nden sonra, felâketin verdiği dehşete, memleketin istikbali için bütün benizleri sarartan endişeler de karışınca, hasta adama her biri kurtarıcı birer deva koşturmak derdine düşen fikir sahipleri arasında bütün meseleleri ortaya döken münakaşalar başgöstermişti: Türk tarihi Sultan Osman’dan mı başlar, daha evvelden mi? Timurlenk bizden sayılır mı, sayılmaz mı? Osmanlı İmparatorluğu’nun banileri Türk müdürler, değil midirler? Cengiz mi daha büyüktür, Yavuz mu? Tanzimatçılık taklitçi ve zararlı bir ruh mudur, değil mi? Medrese kalmalı mı, kalmamalı mı? Turan mı, irfan mı? Tesettür ve taaddüdü zevcad kalkabilir mi, kalkmaz mı? Ulema sınıfından bu memlekete ziyan mı gelmiştir, fayda mı? Şiîlik mi, Sünnîlik mi? İslam terakkiye mani mi, değil mi? Lâtin harflerini alalım mı, almayalım mı? Arap ve Acem kültürlerinden tecrit edilen bir Türk’ün medenî bir kıymeti kalır mı, kalmaz mı?
Winnicott
Ergen temelde kendini tecrit eden kişidir. Ergenlik çağındaki bir kız ya da oğlan çocuğu, sonuçta çeşitli ilişkilere dönüşebilecek bir şeyleri tecrit konumundan çıkış yaparak yaşar...Ergen, temel bir bebeklik evresini yineler; çünkü bebek de, en azından tılsımlı denetiminin dışında kalan nesnelerle iyi geçinme kapasitesini geliştirene dek tecrit konumunda sayılır. Bebek, bebeğin bir parçası olmayan nesnelerin varlığını tanıma ve bu varlığı iyi bir biçimde karşılama becerisini edinir; bu ise bir başarıdır. Ergenlik çağındaki çocuk bu mücadeleyi yineler."
Wisconsin Madison'daki bir primat laboratuvarında, Harlow tecrit edilerek büyütülen maymunların zihinsel ve sosyal olarak dengesiz olacaklarını ispat etmiştir. Daha sonra bir grup içine bırakılan bu maymunların harekete geçmedikleri, becerilerini sergilemedikleri ve her türlü sosyal etkileşimden kaçındıkları gözlenmiştir. Şu anda Harlow'un araştırmasının bilimsel etiğe uygunluğu konusunda ne düşünürsek düşünelim, yapmış olduğu araştırma, beden temasının engellenmesinin memelilere göre bir şey olmadığını açıkça ortaya koymuştur. Zamanla, bu tarz araştırmalar düşünce akışının yönünü değiştirmiş ve insan yetimlerinin geleceklerine olumlu yönde katkıda bulunmuştur. Bir istisna, dönemin Romanya Cumhurbaşkanı Nicolay Çavuşesku tarafından kurumlarda bakılan binlerce yetim bebeğin alınmasıyla oluşturulmuş duygusal bir gulag (kamp) olmuştur. Dünya, bu ayırıp büyütme kâbusunun sonuçlarını ise Demir Perde'nin yıkılmasının ardından, Çavuşesku'nun yetimhanelerinin açılmasının ardından görmüştür. Yetimlerin gülmeye ya da ağlamaya bile güçleri kalmamıştı. Günlerinin büyük bir kısmını oldukları yerde öne arkaya sallanıp durarak ya da cenin pozisyonunu alıp kollarını kendi bedenlerine dolayarak geçiriyorlardı. Nasıl oyun oynayacaklarına dair en küçük bir bilgileri bile yoktu çünkü oyuncaklarla aralarına aşılmaz duvarlar örülmüştü. Bağlanma, türümüz için hayati bir önem taşır ve bu dünyada bizi en mutlu eden şeydir.
Sayfa 28 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Reklam
(...) bizzat "vecd" bir iletişimdir, tecrit edilmiş varlığın yadsınmasıdır; bu varlık bu şiddetli kopma içinde kaybolurken kendini sınırsızlığa açacak kadar tecridini kıran şeyle kendinden geçtiğini veya "zenginleştiğini" ileri sürer _aslında bütün iddialar karşı çıkılması için ifade edilmiş gibidir: Tecrit edilmiş varlık bireydir, ve birey bir soyutlamadan, sıradan liberalizmin aciz kavramının kavradığı şekliyle varoluştan başka bir şey değildir. İnsanları, birbirlerinden ayırarak sakat bırakan bir pratikten ve bir teoriden çıkarmak için "vecd" kadar sınırlarının belirtilmesi güç bir fenomene başvurmak belki zorunlu değildir. Siyasal eylem vardır, felsefi denebilecek bir amaç vardır, etik bir arayış vardır (bir ahlak talebi Georges Bataille'ı Sartre kadar meşgul etmiştir, şu farkla ki bu talep Bataille'da bir önceliğin talebiydi, oysa ki "Varlık ve Hiçlik"in yükünü taşıyan Sartre'da bu talep ancak arkadan gelebilir, hizmet edebilir ve dolayısıyla daha baştan tabi olabilirdi.)
Anlatılar bir topluluk yaratır. Buna karşın storytelling yalnızca topluluğun metalaştırılmış bir biçimi olarak geçici bir toplum ortaya çıkarır: Bu toplum tüketicilerden oluşur. Hiç bir storytelling, insanların birbirine hikayeler anlatmak için etrafında toplandıkları ateşi yeniden alevlendiremez. Bu ateş çoktan sönmüştür. Onun yerini, insanları bireysel tüketiciler olarak tecrit eden, ayıran dijital ekran almıştır. Tüketiciler yalnızdır. Bir topluluk oluşturmazlar.
Bir sınıf olarak işçiler, iktisadi efendilerinin eliyle giderek daha fazla tecrit ediliyorlar.
Sayfa 134Kitabı okudu
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.