Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
Savaş kanlı çizmeleriyle insanları kırk yıl çiğneyip ezebilir, onları öldürebilir, her şeyi yakıp yıkabilirdi ama, insan denen varlığa baş eğdiremez, değerini düşürüp onu gerçek anlamda mağlup edemezdi.
1936’da Selanik’teki bir mülteci kampında doğan Andreadis’in hem anne, hem baba tarafından kökeni Trabzon. “Pontos’taki Evim”de, kampta geçirdiği çocukluk yıllarında büyükannesinin kendisine anlattığı aile tarihini ve 20li yaşlarının başında dinlediği bu hikayelerin peşinden köklerini aramak amacıyla Karadeniz bölgesine gelişinin hikayesini
Ey hırçın genç, ey güzel kız! Bırakın yası…
Yeter temiz gönüllerin bizi anması…
Toprak ana uyuturken koynunda bizi,
Yarinkiler biçecektir ektiğimizi,
Yeşermesi ektiğimiz tohumun haktır,
İşte o gün ruhlarımız şad olacaktır!
Toprak Ana onu ihmal edenleri affetmez. ama ona yönelir ve onun dizlerine kapanmayı bilirsek, bize sıcak bağrında bize gene de yer verir.çünkü hiçbir ana,toprak kadar ebedi ve onun kadar kucaklayıcı değildir.
"toprak" derdi. Tutkusunu toprağa, çelesi toprak içindi. Bütün değer kavramlarını toprak timsalleştirmişti. Vatan, millet, ana, iyilik, sabır, güç, bereket, emek, hak... Ve hepsi adına; Toprak!