Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ünlü bir şehir efsanesidir; bir orman yangını sonrasında küle dönmüş ağaçların arasında balıkadam kıyafeti içinde bir ceset bulunur. Haliyle ilk başta, yanmış bir ormanın içinde bir dalgıcın ne işi olduğu pek anlaşılmasa da, basit bir akıl yürütmeyle işin aslı anlaşılır. Yangın söndürme uçaklarından biri, deniz suyuyla birlikte zavallı dalgıcı da deposuna almış ve yanan ormana atmıştır. Açıkçası ben her zaman, hikâyeyi dinleyenler için trajikomik diye nitelendirilebilecek bu hadisenin dalgıcın bakış açısından nasıl görünmüş olabileceğini düşünmeyi çok daha ilginç bulmuşumdur. Denizin altında tatlı tatlı süzülür, türlü deniz canlısını incelerken, birden kendisini metalik bir hapishanede buluveren bu adam o an ne düşünmüştür? Rahmetli, sudan alınıp ormanın tepesine kadar taşındığı o süre içinde işin aslını anlayabilecek kadar derin bir kavrayış ve soğukkanlılığa sahip değil idiyse –ki takdir edersiniz bu hiç de kolay bir şey değildir–, herhalde müthiş bir korku ve panik yaşamış olmalıdır. Daha da enteresanı, neye uğradığını anlayamadan kendisini cayır cayır yanan bir yere doğru düşerken bulduğunda, aklından neler geçmiştir? Eğer korku ya da basınç farkı gibi bir nedenle ölmeyip bunu yaşadıysa, sanırım öldüğünü ve cehenneme postalandığını düşünmüş olması kuvvetle muhtemeldir
11. BölümKitabı okudu
Trajikomik
"- Səncə, bunların içində dinləmə cihazı var ? - Yox, əşi, – dedi, – layihənin o qədər büdcəsi olsa, hər məktəbə on şagirdin dostu qoyardı. Nəzarət üçün də əlli koordinator götürərdi. - Məntiqlidi. Sağ ol. – Sancağı yaxasına taxdı."
Parlaq İmzalarKitabı okudu
Reklam
Bu gün kapitalizmin istilasına uğramış bedenlerin “benim bedenim benim kararım” demesi trajikomik bir olgudur. Kapitalizmin demir çarklarının işlemesi ve kapitalizm tarihinin başlangıç noktası insan bedeninin sömürgeleştirilmesiyle başlamıştır dersek yanılmayız.
Sayfa 135Kitabı okudu
Beckett 'varoluş'u olumlama yolundaki çabaların boşuna olduğunu üç farklı sahne dili kullanarak anlatmıştır. Godot'da, trajikomik ikili, Gogo ve Didi'yi kimse anımsamaz. Bu durumda, değil varoluşlarını olumlamak, varolup olmadıklarını bile belirlemek olanaksızdır. Her akşamüstü ıssız bir yol kenarında buluşarak güneş batana dek Godoť'yu bekleyen —bunu insanlığın başlangıcından bu yana sürekli olarak yapmış olmalarına ve söz verip de gelmeyen Godot'nun maskarası olmanın ötesinde sonuç alamamış olmalarına karşın, randevularını bir gün bile aksatmayan— Gogo ve Didi, 'herhangi bir yer' olarak tanımlanabilecek bir 'uzam'ın ve 'herhangi bir akşamüstü' niteliği taşımanın ötesine gidemeyen bir 'zaman'ın belirsizliğine tutsaktırlar. Yoldan geçerken her seferinde Gogo ve Didi ile karşılaşan Pozzo efendi ve kölesi Lucky ise 'toplumsal zaman' ve 'toplumsal uzam'ın belirleyiciliği altındaki varoluş süreçleri içinde ortaya 'olumlu eylemler' koyabildikleri 'avuntu'suna sığınabilmişken, 'uzam'ın ve 'zaman'ın belirleyiciliği azaldıkça —insanlar dünyasında 'başarı' adı verilen eylemlere güçleri yetmemeye başlayınca— yaşamları boyunca 'aldanış'lara tutsak olduklarının bilincine varacaklardır.
Beckett'in “kurduğu” ve sahneye çıkartıldığı an tiyatro tarihine geçen “oyun” Godot'yu Beklerken'dir. Bu oyunda karakterler “gösteri” dünyasının “komik ikili”leri, özellikle de birbiriyle itişerek güldürü üretirken, bir yandan da insanın trajik konumunun altını çizen sirk palyaçoları model alınarak düzenlenmiştir. Oyunun kahramanları, oyun boyunca “oyun” kurarlar sahnede. Sanki hiç yetenekleri yokken, ya da tüm yeteneklerini yitirmişken zorla sahneye çıkartılmış (dünyaya fırlatılmış) birer beceriksiz oyuncudur onlar. Onlar, “dünya bir sahnedir” diyen büyük Shakespeare'in “oyuncu”larıdır: sahneye itilivererek yaşama oyununa zorlanan, “Macbeth”te dile getirildiği gibi, rolleri bitince de sahneden indirilip unutuluveren “insan”… Beckett'in Godot’u Beklerken’deki oyuncuları her gün, sonsuza dek sahneye çıkmak zorundadır; çünkü —belki de biri “beden”i, öteki “ruh”u simgeleyen— bu “trajikomik ikili”, tıpkı palyaçolar gibi tüm insanlıktır. Onlar “Şarlo'”nun yakın akrabalarıdır. Onların da “Şarlo” gibi “sahne isimleri” vardır: Gogo ve Didi; oyun boyunca, “sahne ismi” “Godot” olan, onları bekletip de gelmeyerek onlara “oyun oynayan” bir başka “oyuncu”yu beklerler...
Samuel Beckett Yüz Yaşında/Ayşegül YükselKitabı okudu
Mızrağı elime alıp havaya kaldırdığımda gözyaşlarına boğuldum. Bambu mızraklara karşı atom bombası! Ah, bambu mızraklara karşı atom bombası! Trajikomik! Bu savaş olamaz. Savaş bu değil. İnsanlarımız sırf öldürülsünler diye vatan topraklarında sıraya diziliyordu. Bu ortadaydı.
Sayfa 60 - Ithaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
“her şeye yetebilen korel, kalbine yetemiyor. trajikomik.”
Sayfa 363Kitabı okudu
Geceyi seven insanların daha mutsuz olduğunu keşfettiğimden beri sabahlamayı bırakmıştım. Her gün düzenli olarak saat 06.00'da uyanıyor ve güne zorlanmadan uyum sağlıyordum. Taze sıkılmış portakal suyu ile yapılan kahvaltıların kesinlikle mutlulukla alakası vardı, aslına bakılırsa kahvaltı yapmanın doğrudan kendisi bedava bir mutluluktu. Ki
Trajikomik
“İnsanların bu kadar komik duruma düşmesi çok kötü, değil mi?”
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.