Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tam anlamıyla “kendi işini kendin yap” tarzında yeni teknolojilerin etkileşim niteliği hemen herkesin sanat yaratmasını ve yaymasını mümkün kılıyor….Bu da bizi şunu sormaya yöneltiyor: “Neye sanat denir?” Trans-estetik ortamı; neyin iyi neyin kötü, neyin güzel neyin çirkin, neyin zevkli neyin kaba olduğu hakkında estetik yargıda bulunmayı zorlaştırıyor.
Sayfa 26 - Kolektif KitapKitabı okudu
" Weitzenhoffer adındaki bir psikolog der ki, 'İnsanların yapılan önerilere eleştirel bakmadan uydukları her yerde trans vardır. Bu anlamda hipnotik ve uyanık durumlar arasında fark yoktur. Eğer bir kişi, başka birinin dediğini süreçlemeden, eleştirmeden olduğu gibi kabul edip yapıyorsa, orada trans vardır. Birinin dediğinden yeteri kadar etkilenerek onun dediğini yapmak hipnozun etkisi altında olmakla aynı şeydir."
Reklam
"Kullandığımız çekirdek dilin ekmek kırıntılarının etrafımızı nasıl sardığını fark etmeyiz. Bunlar sesli söylediğimiz sözcüklerde ve sessizlikte söylenen cümlelerde yaşarlar. Tıpkı bir saatin alarmı gibi aklımızdan devamlı geçen sözcüklerde yaşarlar ancak bunların bizi nereye götürdüğünü görmek yerine bu sözcüklerin, içimizde yarattığı trans hâli tarafından paralize olmuş duruma gelebiliriz."
Sayfa 70
Bununla birlikte yüksek glisemik indeksli yiyecekleri, içecekleri ve işlenmiş bütün gıdaları (glisemik indeksleri yüksektir ve trans yağ içerirler) hayatımızdan çıkardığımızda yağlarımız giderek azalır. Depo yağlarımızın yıkılarak azalması sonucu kilo verirken aynı zamanda dinçleşiriz, yorgunluk ve halsizlik hissetmeyiz, uykularımız da düzene girer. Karaciğerimiz sağlıklı çalışmaya başlayacağı için bütün hormonlarımızla birlikte kan yağlarımız da sağlıklı düzeylere iner. Yükselmiş olan kan basıncımız da normalleşir.
alıntıdakini demiyor niye kaçıyorsun israil dölü diyor lütfen..
Erdoğan arabasından indi, önüne gelene fırça atmaya başladı. “Gel gel yüzüme söyle!” “Kaçma ulan İsrail dölü!” sözleri Soma’nın acılı havasında yankılandı. Erdoğan öfkesini yenemiyor ve hışımla bir markete giriyordu. Markette olanlar önce bir sırdı. Çünkü medya biat ayininin en trans halindeydi ve herkes korkudan susmuştu. Ta ki bir amatör kamera görüntüleri ortaya çıkana kadar. O kamera görüntülerinde Erdoğan “Yuuh!” sesleri arasında bir markete giriyor birini tokatlıyordu. Sonra da korumalar tekme tokat saldırıyordu.
Sayfa 221Kitabı okudu
Psikanalizin Doğuşu
Alman doktor Franz Mesmer, hastalarının "canlı manyetizmasının" dengesini geri kazandırmak için mıknatıslar kullanarak yaptığı terapisiyle, on sekizinci yüzyıl sonlarında üne kavuştu. Daha sonraları "hipnotizma" olarak bilinen tedavisi sırasında, hastalarından bazıları trans benzeri bir duruma geçip bu durumun semptomlarını rahatlattığını iddia ettiler. Mesmer'in çağdaşlarından olan Portekiz-Goalı rahip Abbe Faria, buradaki esas meselenin mıknatıslar "bilinçli rüya görme" olduğunu fark etti. Artırılmış duyarlılığa sebep olan zihinsel durumu tetikleyen teknik, daha sonrasında cerrah James Braid tarafından "hipnoz" olarak isimlendirildi ve on dokuzuncu yüzyılda hem terapi hem de bir eğlence biçimi olarak oldukça ilgi uyandırdı. Önde gelen sinirbilimcilerden Jean-Martin Charcot, hipnozu, histeri kendisinin ardından öğrencileri Josef Breuer ve Sigmund Freud kullanmaya devam ettiler. Freud, hipnoz kullanımından yola çıkarak "konuşma tedavisi" yöntemini ve bilinçdışı ve psikanaliz teorilerini geliştirdi.
Sayfa 14 - HipnozKitabı okudu
Reklam
Eski zamandaki yoklar listesine dikkatli bakarsanız “yok” olan şeylerin ortak noktası: Şeker ve trans yağlar.
"Doymuş yağ ve trans yağlar, kötü yağlar olarak -kolesterol düzeyini ve kalp krizi riskini arttırdıklarından dolayı- kötü yağlar olarak tanımlanmaktadır... Yiyeceklerde kullanılan trans yağlar, bu yiyeceklerin ömrünü uzatmakta kullanılan aracılardır." (Sayfa 328) "Ne tür bir diyet uyguladığınıza bakılmaksızın şeker ve trans yağ tüketimini azaltıp, çoklu ve tekli doymamış yağ asiti tüketimini artırmanız gerekiyor." (Sayfa 333)
Sayfa 328 - Spor Yayınevi ve KitabeviKitabı okudu
Kanımızdaki gayzer eylemine hazırlanın -trans kromatik uçakların denizaltı düzeni, imgelerin sıçrayışında hücrelerle şifrelenmiş metaller üstünde Güzelliğin kuralları ve onun kontrolü
Amerikalı entelektüel Ruth Gilmore, ırkçılık sözcüğünün kendisi için ne anlama geldiği sorulduğunda, ırkçılığın, bazı toplumların erken ölüme maruz bırakılması olduğunu söylüyor. Bu tanım erkek egemenliği, eşcinsellere ya da trans bireylere duyulan nefret, sınıfsal tahakküm, her türlü toplumsal ve siyasi baskı için de geçerli. Siyaseti, canlıların başka canlılar tarafından yönetilmesi ve seçmemiş oldukları bir topluluk içinde yaşayan bireylerin varlığı olarak tanımlayacak olursak, demek ki siyaset korunan, teşvik gören, desteklenen toplumları, ölüme, işkenceye, cinayete maruz bırakılan toplumlardan ayıran şeydir.
Reklam
* Devletler, birbirlerine saldıramadıkları ya da birbirlerini yok edemedikleri anda, devletin kendi doğal göndermesine karşı savaşı olan bir tür sivil savaş, iç savaş içinde, neredeyse otomatik olarak kendi halklarına ya da kendi topraklarına yönelirler (Anlam taşıyan ve temsil eden her göstergenin, her makamın yazgısı kendi doğal göndermesini ortadan kaldırmak değil midir?) Bu, her halükarda politikanın iç yazgısıdır; ve temsil edenler gibi temsil edilenler de bunu, örtük biçimde olsa da çok iyi bilirler. Hepimiz farkında olmadan Makyavelciyiz; çünkü temsilin diyalektik bir kurgu olduğuna dair belirsiz bir bilince sahibiz; ve bu diyalektik kurgu, muhtemel ifadesini insanın gönüllü kölelik içinde kendini yitirmesinde bulan Öteki'nin kaybı istenci ile güç istenci arasındaki bir ölüm kalım düellosunu gizler: Her iktidar, Prens'in Hakimiyeti ve Halkın Kurban Edilişi'ne dayanır. Dolayısıyla artık ne temsil edilen halk vardır ne de yasal hükümran. Bu politik görünüm yerini bundan böyle toplumsal anlaşmanın söz konusu olmadığı bir düelloya, totaliter biçimde kendine göndermede bulunmayı amaçlayan bir makam ile ironik ya da boyun eğmeyen, bilinemezci ve çocuksu (Artık konuşmuyor, ama gevezelik ediyor) bir kitle arasındaki trans-politik bir düelloya bırakıyor. Kendi organlarını yutan bedenin hastalık hastası durumudur bu. Terörizmin Aynası
Sayfa 76 - AyrıntıKitabı okudu
Kanser nedeni olan trans yağlardır. Kırmızı etin kanser yaptığını bildiren çalışmaların yapıldığı ABD gibi ülkelerde, ülkemizde olduğu gibi, kuzu, keçi, koyun ve dana etleri tüketilmez. ABD’de aşırı miktarda sığır ve domuz eti tüketilir. Sığır ve domuzların beslenmeleri, kesilmeleri (kan akıtılmaz), etlerinin saklanıp pişirilme ve de tüketilme yöntemleri de tamamen bizim yöntemlerimizden farklıdır. Hayvanlarımızın kanı akıtılarak kesilmesi, etlerimizin hazırlanması ve pişirme yöntemlerimiz onlardan tamamen başkadır. Ülkemizde (kıyma şeklinde) son derece az miktarda sığır eti tüketilir.
Stilbestrol gibi büyüme hormonu ile büyütülüp, suni yemlerle aşırı şekilde yağlandırılan yaşlı ve iri sığırların adaleleri içinde zararlı bir yağ olan ‘stearik asit’ oluşmakta ve depo edilmektedir. İşte kırmızı etleri zararlı hale getiren, adalelerin içinde aşırı miktarda birikmiş olan bu ‘stearik asit’ yağıdır. Kızartma ve mangalda ızgara yapılan etlerin stearik asidi, hemen trans yağa dönüşür. Kırmızı etleri sağlığa zararlı hale sokan trans yağlardır.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.