Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kemalizm terimini ilk kez 8 Temmuz 1931 tarihinde yazdığı "Politika" başlıklı makalesinde kullandı. Bu tarihten itibaren de Kemalist ideolojiyi yorumlamaya çalışacaktı. "Kemalist" kavramının kimleri içine aldığını ve başlıca karakterinin ne olduğunu açıklamaya çalıştı. Bu çerçevede ilk olarak bağımsızlık ilkesini ele aldı.
Ey bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması, yüzyıllardan beri seni bekliyor.
Reklam
240 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
‘Taş da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın üstüne düşse olan yumurtaya olur.’ . ‘Türk bir kaya parçası gibi oturur. Sessiz ve durgun. Azametle ve saatlerce.’ . ‘ Her şeyin bir zamanı vardır ve her zamanın bir amacı. Doğmak zamanı, ölmek zamanı; ekmek zamanı, biçmek zamanı; öldürmek zamanı, yaşatmak zamanı…’ ~ Yaseminler Tüter mi, Hala? | Alev Alatlı Yakın zamanda kaybettiğimiz kıymetli yazar Alev Alatlı’nın basılan ilk romanı olan bu kitap, Eleni olarak doğan ve Naciye olarak ölen genç bir kadının hayatını anlatır. Kıbrıs’ta geçen kitap, ideolojileri, sosyo-kültürel çatışmaları aktarırken yazarın birikimini de göz önünde tutar. Eleni henüz küçücük bir kız iken başka bir aileye verilir. Orada hizmet ederken başına talihsiz bir olay gelir. Sonrasında tekrar başka bir yere giden ve kötü damgası yiyen kız, kendisini seven Arif adlı bir Türk genci ile kaçar. Hayatının bu evresinde oldukça farklı bir yaşantı içerisinde dört evladı olur. Eleni artık Naciye olmuştur. Kitapta Rumca hitaplar bulunmakta. Ayrıca bölüm aralarındaki vakanüvisler ile tarih belirtilmekte. Bu noktada yazara hayran kaldım. Çünkü birbirine zıt iki toplumu kendi yaşam çerçevesinde olduğu gibi aktarmış. Kıbrıs olayları, EOKA, tarihsel süreçler ve kendi yaşamında söz sahibi olamamış bir kadının hikayesi bu kitap. Yasemin kokulu Eleni’nin yaşadıklarını umarım hiçbir kadın yaşamaz artık. Kitapla kalın
Yaseminler Tüter Mi, Hala?
Yaseminler Tüter Mi, Hala?Alev Alatlı · Kapı Yayınları · 2024402 okunma
"Çünkü yeni Türk genci daha saldırgan, daha dalgalı, daha istediği çok olan bir yaratıktır."
Ey Türk genci, Sen ne zaman gerçekten öleceksin, buhran ne, kıpkızıl yanmak ne, ne zaman bileceksin? Ömrün başkasının solgunluğundan sâri bir hastalık gibi kaçmakla geçti, umutsuz olduğun halde umut satanların yanında dolaşmakla geçti, yüksekten, yüceden, heybetten, fedadan korkmakla geçti. Ömrünü bir gecekondu gibi tek kat üstüne kurdun, "Benim ayağım yere değecek" deyip gemiden kayıktan, zevrakçeden bile uzak durdun, sağlığı kaymaklı yoğurtta, tadı tahin pekmez kaşıklamada, acıyı başkasında buldun, ekşilik ve kekrelik pancar pezik turşusuydu sana, dünya bu, sofrası da bu deyip uzandın ona da, adın da kanaatkar oldu, dünyaya bir şey vermemeyi kanaatkarlığınla perdeledin, vermemenin utancını bile böylelikle eledin. Düşünsene o gizlice ama pek sevdiğin Avrupa'yı, nice genç kıydı canına, asarak, vurarak değil, yaşayarak kıydı canına, Absent yeşili, afyon kızılı, şarap buharı, bira buğusu deyip geçtin, Allah sevmez haramı deyip çay üstüne çay içtin, Allah'ın ahmak sevdiğini söyle kimden öğrendin?
Descartes'i bilen ama, Gazali'yi hiç duymamış bir Türk genci düşünülemez.
Reklam
23 Nisan kutlamaları Türk Genci adayı olma yolunda yetiştirilen çocuklarımızın çehresinin nasıl olduğunu bizlere gösterdi. Malum olduğu üzere 23 Nisan sözüm ona çocuklara armağan edilen bir bayram olarak literatürde. Gazze’de 7 Ekimden bu yana öldürülen çocuk sayısı kaynaklarda geçtiği kısmıyla 12,300. Yazmak ne kadar kolay, acıyı yaşamak bir o kadar zor. Dünya da açlık ve kötü beslenme sebebi ile yaklaşık 6 milyon çocuğun da öldüğü bilinmekte. Tüm bu gerçeklikler ekseninde ülke genelinde bayram kutlamalarına bakınca, kültürümüze sonradan adapte edilen; müzik eşliğinde danslar, kız ve erkek çocuklarımızın bir araya getirilerek dans ettirildiğini yine gördük. Peki ne görmeliydik? Vicdan, merhamet ve hüzün görmeliydik. Çocuk hüzünlendirilir mi? Evet ve de hayır. Hüzünlendirilemez, merhametten yoksun bırakılarak. Hüzünlendirilir, merhamet aşılayarak. Bizim her bayramımız yanında hüznü, merhameti, hatırlamayı taşımak zorundadır. Seküler bayramlar, vicdan ve merhamet duygularını silir süpürür. Ve böylelikle merhametten uzak, akraba bilmez, komşu bilmez, din kardeşi bilmez, insanlık vicdanı bilmez çocuklar büyür yetişir ve bu gençlere ne oluyor deriz. Fıtrata ve duygulara hitap eden bayramlarda çocuklarımıza dokunma bilincine ermek duasıyla.
Ey bugünün Türk genci! Bütün bu işlerin yapılması, yüzyıllardan beri seni bekliyor.
Bir Türk genci vatanının müdafaası için göreve çağrıldığında maneviyatı bütün olarak bu göreve hazırdır ve daima da öyle olacaktır.
I Şah İsmail & Safevî Devleti'nin Türklüğü
Keza Şeyh Safiyüddin'den bahsederken “Türk oğlu” ve “Türk genci” ifadelerine yer verir. I. Abbas döneminin ünlü tarihçisi İskender Bey Türkmen de bu eseri kaynak olarak kullanır ve “Türk genci” ifadesini tekrarlar. Bununla birlikte tarihî kaynaklarda karşımıza çıkan en önemli gerçek, devletin birinci unsur olarak Türklere dayanması, ordu ve saray dilinin Türkçe olmasıdır. Bunlar hiç değilse Safevî Devleti'nin Türklüğünü görmezden gelmemizi engellemektedir.
Reklam
"...bindiğim thy uçaklarında ön sağ duvarlardaki k.atatürk imzalı "istikbal göklerdedir" yazısına ne zaman gözüm takılsa, aklıma hep anneannemin çocukken öğrenip bana da öğrettiği o şarkı gelirdi: "ey türk genci kanatlan havalarda dalgalan çünkü bak, hiç durmadan kanatlanıyor cihan!" ayağa kalkıp uçağın ön sağ tarafına baktım. yazı yoktu! kaldırmışlar! ne zaman kalkmış hiç fark etmemisim. anneanneme söylemedim üzülmesin diye. atatürk'ün denizin üzerinde uzaklaşan bir yelkenli gibi usul usul hayatımızdan süzülüp gitmekte olduğunu hangimiz fark ettik ki, anneannemden başka! bir tek şu yaşlı kadın gördü tüm değerlerimizin içinin boşaltıldığını. biz gençler, hayatlarımızın günlük dertleriyle boğuşurken bastığımız zeminin kaydığını, bizi bir başka anlayışa evirmek üzere müthiş bir toplum mühendisliği yapılmakta olduğunu göremedik.
Ocak’ta bütün gençler heyecan içindeydiler. Bir tanesi: — Cebimde otuz lira olsa hemen İzmir dağlarına çıkacağım, dedi. O günlerde dağa çıkmak isteği hepimizin içinde vardı. Bundan hemen sonra, ne Padişah’ın zavallı siyaseti ne de İtilâf orduları bir sürü genci İzmir’e gitmekten men edebilirdi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.