Gençosman Denizci, Türk edebiyatında polisiye de var dedirten ilk kitabında benim için umut vaat eden bir yazar oldu.
Tüm polisiye kitaplarda olduğu gibi zehir gibi bir polisimiz var. Başkomiser Fatih... Keskin zekası, olaylara karşı yaklaşımı sayesinde elinden kurtulan bir olay yok.
Olaylar ilerledikçe tamam sonu belli oldu, katil belli dediğiniz de Fatih rüzgarı tersine döndürüyor sizin için ve aaa!
Kitabı son zamanlarda çıkan polisiyelerden ayıran en iyi ve en güzel özelliği yazarın mekan hakimiyeti, mekan betimlemeleri. Yazar kesinlikle kitap içi bolca araştırma yapmış. İstanbul-Trabzon-Erzurum-Erzincan... Yazar tüm şehirlere, şehirlerdeki mekanlara, yörelerin fiziksel şartlarına hakim. Benim için en büyük artısı buydu kitabın. Tüm polisiyelerde kaçma, kovalamaca, öne çıkan bir polis, ajan vb var zaten. Okuduğum kitaplarda yazarların bu şekilde kitaba artı bir şeyler katmasını da bekliyor insan. Mesela Grange'i çok sevme sebeplerimden bir tanesi budur. Kitaplarını okuduğunuzda size bir şeyler kazandırdığını düşünürsünüz.
Gençosman Denizci'de benim naçizane fikrime göre mekan betimlemeleriyle bana bir şeyler kattı ve klasik polisiyelerin arasından sıyrıldı.
