Bir huzursuzluk sabahı. Bu kitabı değerlendirmek için daha uygun bir an olamaz sanırım. Bu ülke ve insanına olan ufacık bir inancım vardı, onu da yitirdim artık. Etrafımızda sağduyusuz, yobaz, aptal, hırsız, vurdumduymaz milyonlarca kişinin olduğunu ve onlarla birlikte yaşadığımızı unutmamalıyız.
Neyse kitaba gelirsek; anladığım şu ki: adam hüzünlü, yalnız, hayalperest ve bizlerin de böyle olmasını salık veriyor. Altı yüz sayfa yazmaya gerek var mıydı bunun için bilemiyorum. Edebiyat böyle bir şey tabii ki. Ancak hep aynı şeyi farklı cümleler ile söylemek gerçekten bir sanat mı? Eminim benim anlamadığım birkaç ince nüansı vardır. Ben böyle düşünürken yazar da kitabın ortalarında “yazdıklarıma dönüp bakıyorum da çok boş şeyler, hiç yazmasaymışım daha iyiymiş” dediği yerde de bıraktım okumayı. Anladığım bir şey var ise o da şu: adam hüzünlü, yalnız, hayalperest ve bizlerin de böyle olmasını salık veriyor!!!