Unuttun mu beni, her şeyimi
Sildin mi bütün izlerimi
Hiç düşmedim mi aklına
Hiç çalmadı mı o şarkı
O sahil, o ev, o ada
O kırlangıç da mı küs bana
..
Ne yaptıysam olmadı, ne çare Unutamadım, gitti!
Unuttun mu beni, her şeyimi
Sildin mi bütün izlerimi
Hiç düşmedim mi aklına
Hiç çalmadı mı o şarkı
O sahil, o ev, o ada
O kırlangıç da mi küs bana
Sanırdım ki aşklar ancak
Filmlerde böyle...
Ben hâlâ dolaşıyorum avare
Hani görsen, enikonu divane
Ne yaptıysam olmadı, ne çare
Unutamadım, gitti!
Ey aşk! Neredesin şimdi
Sen de mi terk ettin beni
Ne hata ettiysem, affet!
Büyüklük sende kalsın, e mi
Sen de olmazsan eğer,
Batar artık bu gemi
Ben hâlâ dolaşıyorum avare
Hani görsen, enikonu divane
Ne yaptıysam olmadı, ne çare
Unutamadım, gitti!
Unuttun mu beni, her şeyimi
Sildin mi bütün izlerimi
Hiç düşmedim mi aklına
Hiç çalmadı mı o şarkı
O sahil, o ev, o ada
O kırlangıç da mı küs bana
Sanırdım ki aşklar ancak
Filmlerde böyle ...
Ben hala dolaşıyorum avare
Hani görsen, enikonu divane
Ne yaptıysam olmadı, ne çare
Unutamadım, gitti!
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA
Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir.
Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Gazze'deki savaş yeni sona ermişti. Fotoğraf çekmek ve insanlarla sohbet etmek için tek başıma Gazze sokaklarında dolaşıyordum. Bir ara gözlerim kumlar üzerinde neşeyle oynayan çocuklara takıldı. Çocuklara doğru yürürken fotoğraf çekmek için makinemi de çantamdan çıkardım. Tam bu sırada dört veya beş yaşlarındaki bir kız çocuğuyla göz göze geldik. Yüzü korkudan sapsarı kesilen çocuk birden, "Anne, anne!" diye bağırarak koşmaya başladı. Küçük kız koşarken iki kulağını da parmaklarıyla kapatmaya çalışıyordu. Öyle hızlı koşuyordu ki terlikleri ayağından fırlamıştı. Ben telaşla fotoğraf makinamı çantamın içine yerleştirmeye çalışırken küçük kız Gazze'nin daracık sokakları arasında kaybolup gitti. Küçük kız günlerce süren bombardımanın ve kurşun seslerinin etkisiyle fotoğraf makinemi silah sanmıştı. O berbat sesleri bir daha duymamak için de kulaklarını kapatmaya çalışmıştı. Beş hafta kaldıktan sonra Gazze'den Türkiye'ye döndüm. Fakat yıllarca fotoğraf makinemi silah sanıp korkuya kapılan Gazzeli küçük kızın o korku dolu bakışlarını unutamadım.
Köşeye sıkıştım.
Nasıl çıkacağım ben buradan? Birini unutmak bu kadar zor olmamalıydı. Giden, gidiyorsa gitmeli.Gidince de benim unutmam gerekirdi. Bu işte terslik oldu galiba. Çünkü giden gitti ama ben unutamadım.
Bilge ağlıyordu, Hikmet susuyordu. Bilinmeyen bir süre geçtikten sonra birden kapı vuruldu. Hikmet, dalgın gözlerle kapıya yürüdü. Ne yaptığını düşünmeden kapıyı açtı. Sevgi içeri girdi. Sevgi? Dalgınlığından kurtulamadı. İşte bir olay, diye düşündü. Başım ağrıyor. Sevgi, Bilge’yi görünce bir an gözlerini kapar gibi oldu. Başını çevir, bakma.
Birincisi o incecik, o dal gibi kız.
Şimdi galiba bir tüccar karısı.
Ne kadar şişmanlamıştır kimbilir.
Ama yine de görmeyi çok isterim,
Kolay mı? ilk gözağrısı.
………………… çıkar
………………. dururduk mahallede
……………………. halde
……..adlarımız yan yana yazılırdı duvarlara
………………… yangın yerlerinde.
Üçüncüsü Münevver Abla, benden büyük
Yazıp yazıp