Doğum gününde intihar eden bir kız, Betül. Olayın gerçekten intihar olup olmadığını araştıran Ankara cinayet büro. Büronun başkomiseri Behzat Ç. Belki de büronun en eskisi hatta kendi deyimiyle ben cinayetin kendisi oldum diyen İsmet, bilinen adıyla Akbaba. Her an her yerden çıkabilen, başkomiserden bile birkaç adım önde olan Hayalet olarak tanınan, asıl adı tüm emniyette unutulan diğer adam Sabri. Cinayet büronun gülü, tek kadın çalışanı Eda. Büronun kaba kuvveti, deli oğlanı, Eda’nın en büyük aşığı Harun. Ziraat mühendisinden dönme polis Cevdet. Eda’yı paylaşamadıkları için Harun’un nemesisi olan Selim. Türkiye’nin ezelden beridir gerçeği olan liyakatsiz müdürler, amirler, üst kapalı sanılan ama herksin bilip konuştuğu torpiller, yükselmek için girilen yarışlar ve oyunlar. Sağ sol çatışması, terör, nefret suçu, namus cinayeti… Tüm bunların bir kitapta, ana tek bir vaka ve diğer yan vakalarla beraber bir satır olarak bile olsa işlenmesi harika. Küçük bir Türkiye özeti gibi. Benim için en zevkli olan kısımlardan biriyse şu an yaşadığım şehirde Ankara’da geçiyor olması. Bütün bu soruşturma esnasında ekiple beraber Ankara sokaklarında koşturuyoruz. Bildiğim yerleri okumak, tüm o görsel canlandırma, çok güzel bir okumaydı.