Bugün radyoterapimin yirmi beşinci, kemoterapimin ise beşinci günü. Bir kaç ay önce boğulurcasına öksürük nöbetleri sonrasında gittiğim dahiliye uzmanı, onkoloji servisine yönlendirdiği zaman anlamıştım bir şeylerin ters gittiğini.
"Akciğer kanserisiniz" dedi doktorum. Üzüldüm, "tahliller, tetkiklerde başka organlara yayılmamış,
Rahmetli dedem Üsküp'lü bir boşnaktı. Boşnaklar, çoğunlukla uzun boylu, sağlam yapılı, kumral ve ela gözlü olurlar. Orada doğmuş okumuş evlenmiş ve 1965 yılında Türkiye' ye göç etmişti. Üsküp, Makedonya'nın başkenti ve en büyük kentidir.
Boşnak idi. Ne midir Boşnak? Tabii güzellikleri kadar, akan kan ve gözyaşıyla kendisinden söz ettiren
Hayatımı kendi ruh haline göre bana ithaf ettiği cümleler içerisinde geçiriyor olmak pek eğlenceli. Kimin mi tabii ki de annemin. Babama sinirlendiği zaman evime gelip '' ne yapacaksın kocayı ohh en rahat sensin '' demesinin ardından babam ile ikinci bahar moduna geçince de '' ahh kızım çocuklar da gidecek, bizler bugün var yarın yokuz nasıl
Balkan Türk Edebiyatı'nın önemli yazarlarından olan İlhami Emin'in bu eseri, editörün önsözü, yazarın sonsözü ile birlikte toplam 199 sayfadan oluşmaktadır. Eser kendi içerisinde 11 bölüm bulundurmaktadır. Bu bölümleri,
1. Kendini arayan Yörük Osman
2. Usturumcalı Gül Baba
3. İsviçre Pasaportu
4. Kışta Bülbül
5. Hanımeli
6. Türbedarın
Rumeli’den İlk Göçler;
“Devam eden Osmanlı-Avusturya savaşları neticesinde, Balkanlardaki önemli şehir merkezleri zarar görmüş ve buradaki halk muhacir konumuna düşmüştü. Bu merkezlerden en önemlisi zamanında 60.000 nüfuslu Edirne’den sonra Müslümanların 2. önemli merkezi olan Üsküp şehridir. Avusturyalı General Piccolomini’nin 1689’da Üsküp’ü yakmasıyla, şehrin nüfusunun büyük bir kısmı muhacir konumuna düştü. İstanbul’a ulaşabilen bir kısım muhacirler burada Üsküp Mahallesini kurdular.”
Merhaba, bugün ilk defa Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir kitabına inceleme yazıyorum. Biliyorum haddime değil iyi ya da kötü eleştirmek. Ki öyle yapmayacağım. Kitaptan ve Atatürk’ten bahsedeceğim. Nasıl bir kitap olduğunu söylememe gerek bile yoktur zaten.
Kitabı anlatmaya geçmeden önce, Ulu Önderimizden, Atamızdan biraz bahsetmek
Ertesi gün bütün şehir halkı ve askerler Edirne'nin kara bulutlarla bezenmiş semâlarında bir düşman uçağının alçaktan uçup yere binlerce kağıt parçacıkları attığını gördü. Herkes bu
kağıtlarda ne yazdığını merak ediyordu. Şükrü Paşa da bu kağıtlardan birinin derhal getirilmesini emretti. Bildiride şunlar yazıyordu: "Ey Müslümanlar! Ey insanlar! Biz sizinle değil, kötü idare gösteren hükümetinizle savaşıyoruz. Maksadımız kan dökmek değil, sizi zalim bir idarenin elinden kurtarmaktır. Komşularımız olan dört devlet dört taraftan memleketinizi kuşattı. Kırkkilise, Babaeski, Lüleburgaz, Dimetoka, Üsküp, Priştine, Nevrakop, Kumanova ve diğer muhtelif şehirler tümüyle zaptedildi. Edirne
tamamen kuşatılmış ve İstanbul ile irtibatı kkesilmiştir. Emin olun ki Edirne'ye yardım
gelme ihtimali kesinlikle mümkün değildir. Onun için boş yere kan dökülmesi doğru değildir. Edirne etrafında tam bin topumuz var. Eğer teslim olmazsanız, Edirne bir mezara, bir harabeye dönecektir.
Ya Rab!
Mekke, Medine, Kudüs
Semerkand, Buhara, Kaşgar
Bosna, Kahire, Şam
Üsküp, Konya ve İstanbul’dan
*
“İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak etme,
Salahımızı felahımız kıl” diyerek gözyaşı döken kardeşlerimiz var!
*
Dualarımızı karşılıksız,
bizi yalnız bırakma Allah’ım!
Yusuf Kaplan Hocamız...