Zarifoğlu'nun "Düşünün bakalım; televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihat etmek, acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır" sözü halimizin izahı mı?
Yine hayatını Kudüs'e adamış olan Nuri Pakdil "Bize lazım olan soylu bir öfkedir" diyor. Beş-on yıllık kredi borcuna girmiş, alacağı yeni kanepe takımını düşünen, yarın giyeceği kombini düşünen, reels izlemekten beyni uyuşmuş, hayattaki tek ideali sosyal medyada takipçi ve beğeni toplamak olan, takip ettiği dizinin yeni bölümünü sabırsızlıkla bekleyen bir kişide öfke veyahut farzı ifa edecek bir güç kalmış mıdır?
Yavuz Bahadıroğlu genç yaşlarında Üstad Necip Fazıl'a ofisinde yardım ederken bir husus dikkatini çeker ve sorar;
Üstadım niye bu kadar öfkelisiniz?
Üstad: Sen değil misin?
Yavuz Bahadıroğlu "Değilim" diye cevap verince,
Üstad "Senin keyfin var çocuk. Benim derdim var. Derdi olanın öfkesi olur"...
27 Rebi-ul Âhir 1445