Bence okunması gereken bir kitap. Uzun uzadıya mektuplaşmalardan oluşan ve bir anzak askeri ile Türk askeri arasında geçen inanılası güç bir hikayeyi anlatan bir roman.
Yazar " Yine de bu kitabın son satırını sen yazacaksın... " demiş. Mutlu sonları sevdiğim için ben de öyle yazdım her ne kadar ana karaktere sinir olsamda. Kitap ilginç başladı hatta Dexter gibi bir karakteri konu alıyor sandım ama değilmiş :) İnsan hayatının ister üzerinde uzun uzadıya düşünülerek ister ani kararlarla olsun sonunda kaçınılmazın yaşanacağını, yaşamların nasıl bir anda altüst olabileceğini veya herşeyin yoluna gireceğini konu alan bir kitap. Sağlam bir kurguyla daha güzel olabilirdi.
Derin bir ah çektim. Ah Feyza, Ah Bilal. Bu kitabı yorumlamak bence çok haddim değil. Kitabı kesinlikle ön yargısız okumalısınız. Taraflı bakarsanız bu kitaptan alacağınız keyfi sürmeniz mümkün değil. Uzun uzadıya yazmak ta istemiyorum ama Türk Edebiyat tarihinde bence "mihenk taşı" olabilecek bir romandır.
Evliya Çelebi, Bursa çeşmelerinden uzun uzadıya bahsettikten sonra sözü "Velhasıl Bursa sudan ibarettir." diyerek bitirir. Canım Evliya! Sade bu iki cümlen için benim hafızamda adın Bursa ile birleşiyor.
Anadolu insanını anlatıyor, onun ikircikliklerini anlatıyor, psikolojinin derinlerine iniyor, etkilenmemek elde değil. Ustayı eleştirmek bize düşmez fakat bunu uzun uzadıya yapıyor.
OrtadirekYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20182,639 okunma
Viktor HUGO; Sefiller de, Bir İdam Mahkumun da ve bu eserinde de izlediğim şu ki: Yaşadığı dönemin ve çok daha öncesinden Orta Çağın hukuk, yargı, yaşam, toplum düzenini bir hikaye etrafında mükemmel bir yargılamaya yatırıyor. Bu eserini 1831 de yayımlamasına karşıt 1400 lü yılların gerek Fransa nın gerek Avrupa nın hukuk düzenini mükemmel
Birçok satırın altını çizmeden geçemeyeceğiniz bir yapıt. İçinde üzerinde uzun uzadıya düşünülmesi gereken birçok mesaj barındırıyor. Biraz karmaşık bir yapısı olması kitabın sürükleyiciliğini yaralamış olsa da okunmaya değer.
İnsanın bir kez ortaya attığı fikirden vazgeçmesinin ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. İşte bunun önüne geçmek için hızlı değil, uzun uzadıya düşünülmüş kararlar almayı tercih ediyorlar.
Yazara dünyaca meşhur bir isim olmanın kapılarını açan eseri Cemile’de ise dibace, “İşte yine o mütevazı çerçeveli tablonun karşısındayım…” cümlesiyle olmaktadır. Burada anlatıcı şahıs, yıllar evvel kendisinin çizdiği bir tablonun karşısına geçmiş ve ardından tabloda yer alan iki kişiyi uzun uzadıya anlatmıştır. Yengesi olan Cemile’nin ve onun aşığı Danyar’ın el ele tutuşarak köyü terk etmelerini resmetmiştir ve aslında hikâyenin daha başlangıcında, dikkatli okurlar için final sahnesi ortaya konmuştur.
Sultan Murat'ta ise savaş nedeniyle boşalan köydeki bütün işleri omuzlamak zorunda kalan çocukların hikayesi yine nefis bir üslupla anlatılıyor.
D. Macomber genel olarak bence pembe dizi tadında uzun uzadıya gündelik olayları anlatan, kahve bardağını dolaptan çıkarıp da iki eli arasında içişine kadar yarım sayfa yazıp sayfa dolduran bir yazar. Ancak kabul etmek gerek ki bunu ustalıkla yapıyor ve sizi sıkmıyor. Bu kitapta da insanlar çokça kahve içti. ( Nerden baksanız toplam da 5-6 sayfa eder :)) Son bölümüne kadar pek de keyif almadan okuduğum, kendimce mantık hataları bulduğum, fazlasıyla zayıf karakterli baş kahramanın varlığı ile baş karakteri anlatan ancak yazarın diğer kitaplarından farklı bir kitaptı. Fakat kabul etmek gerek ki final tatmin ediciydi. Yazarı seviyorsanız bu kitabını da alın ama mutlaka okumanız gerekmez.