Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Şeyh, son olarak bütün ömrümüzü, kendimizi sevmemek adlı trajedinin başrolünü oynayarak geçirdiğimizden bahsetti. Kendimizi sevemiyorduk, zira ebeveynimiz hoşlarına gitmeyen şeyler yaptığımızda bizi sevmekten vazgeçmişti. Kendimizi sevmiyorduk zira kendimizi bir an için iyi ve kötüye dair ikinci düşüncelere boğmuştuk. Kendimizi sevmiyorduk zira ana babamızın, dedemizin, büyükannemizin, arkadaşımızın ya da büyük bir muhabbetle sevdiğimiz bir başkasının beklentilerini karşılayamamıştık... Çoğu kimse zanneder ki, insanın kendisine olan sevgisinin en nefsî ve hodperest tarifi, insanın başkaları yerine kendisini sevmesidir. "Oysa nefs, bizi kendimizi sevmekten alıkoyan şeyin ta kendisidir aslında" dedi Şeyh. "Zaten kendimizi sevmediğimiz için nefs inatla car olmaya devam eder."
Bilişsel Dayanıklılık
Uzun bir süre, kesintisiz bir şekilde, kendine meydan okuyan nefs terbiyesi (tapas) yaklaşımları, cinsel feragat/oruç, bilgi ve inanç eşliğinde, üstelik doğru adanma ile uygulanırsa Çalışma/Uygulama güçlü ve sarsılmaz bir hâle gelir. Bu şu demektir, artık herhangi zihinsel bir dalgalanma ya da çalkantılı bilinçaltı zihinsel izlenimleri altında hedef kolaylıkla kaybolmaz, dağılmaz.
Reklam
Her binanın bir temeli vardır. İslam’ın temeli de güzel ahlâktır.
"Kötü huy öyle bir günahtır ki, onunla beraber işlenen öok sevap faydasız olur. İyi huy da öyle güzelliktir ki, onunla beraber islenen çok günah zarar vermez."
"Insan güzel ahlâki sayesinde çok ibâdet eden biri olmasa da, cennetin ulvi mertebelerine ulaşır. Buna mukabil çok ibâdet eden biri de kötü ahlâk sebebiyle cehennemin en altina yuvarlanabilir."
Reklam
Sonra dedi nefs; Oysa ben insanın gözünü kör ederdim de bakar ama görmezdi. Kulağını sağır ederdim de işitir ama dinlemezdi ve lâl ederdim dilini de bilir lâkin söyleyemezdi. Ama kalp galip geldiği vakit akla, ben bunların hiçbirine güç yetiremezdim.
Hikmet, Allah’ın varlıklar üzerindeki tecellisidir. Hikmet ilahi yasalardır. İlahi yasalara uyulduğu sürece Allah’ın insanlar üzerindeki tecellisi de olumlu olarak değişecektir. İnsanların çektiği acıların kaynağı egoları ve nefsleridir. Hz. Adem’den bu yana tüm insanlığın çektiği çileler egoları ve nefsleri yüzündendir. Egoları ve nefsleri yüzünden bulundukları konumdan aşağı indirilirler. Ego ve nefs, ilahi yasaları çiğneterek Allah’ın sizin üzerinizdeki tecellisini olumsuza çevirerek acılar çekmenize neden olur. Böylece aslında kendi nefsinize zulmedersiniz. Allah kimseye zulüm murat etmez. Ne kadar Allah’a göre iyilikler yaparsanız dünyanız ve sonsuz yaşamınız o kadar iyi olur. Yapılan iyilikler ve kötülükler tohum hükmündedir, ne kadar çok iyilik tohumu ekerseniz o tohumlar olgunlaşır ve hayatınız belli dönemlerinde o kadar iyilikler karşınıza çıkar. Tam tersi olarak da ne kadar Allah’ın kötü dediği şeyleri tohum olarak ekerseniz, dünyanızda ve sonsuz yaşamınızda o kadar zorluk çekersiniz. İmtihan konusu başka bir başlıktır.
Rabbimiz bir kudsi hadiste şöyle buyurur:Ben göklere ve yerlere sığamam ama mümin kulumun kalbine sığarım.
Kıyamet Sûresi 14. “İnsanın hakikati “
بِسْــــــــــــــــــمِ اﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم “ Doğrusu insan kendine karşı bir kalp gözüdür “ İnsan, ne yaptığını bilmeyecek bir bedenden ibaret değil, kendini bilen, kendi vicdanından duyan bir basiret, diye anlatılmıştır ki nefs-i nâtıkayı yani insanın canlılar arasındaki yerini belli eden cevheri bildirir. İnsanın hakikati, böyle kendine karşı bir basiret, bir kalp gözü olduğu için insan olan, kendinde olup biten, yani ruhuna, bilincine ilişmiş bulunan her şeyi duyar. Yaptığı bütün fiil ve hareketlerine kendi vicdanında kendisi tanık bulunur.
Reklam
İhvân-ı Safâ’nın Îsâgûcî’sinden aktarımlar.
Nutk, “fikrî” ve “lafzî” olmak üzere ikiye ayrılır. Lafzî nutk, insan bedeninin bir organı olan dilden kaynaklanarak, bedenin diğer bir organı olan kulağa ulaşan ses ve hecelerden oluşur; dolayısıyla cisim ve duyularla ilgilidir. Bu yüzden kelâmın ne olduğu, nasıl oluştuğu, anlamı nasıl gösterdiği (delâlet) vb. konuların mantık çerçevesinde incelenmesine Dil Mantığı (İlmu’l-Mantıki’l-luğavî) adı verilir. Fikrî Nutk ise insan zihninin (nefs) varlıkların anlamını özleri itibariyle tasavvurundan başka bir şey olmayıp ruh ve akılla ilgilidir. Bu bağlamda zihnin varlıkların anlamlarını özleri itibariyle idrâk edişi, ilham ve vahyin keyfiyeti gibi konuların mantık çerçevesinde ele alınıp incelenmesine de Felsefî Mantık (İlmu’l-Mantıki’l felsefî) denir.
Sayfa 38 - türkiye bilimler akademisi, 2016, ankara
Güneşin kara balçıklı bir gözede batması, insanın balçıktan ve çamurdan yarattığını belirten âyetlerle ilişkili olmalıdır. Bu âyetlerde insanın maddi bağlan çamur ve balçıkla, metafizik yönü de üflenen ilâhî ruhla izah edilmiştir. Sûfî yoruma göre, Güneşin doğduğu yer, insanın nefs-i natıkasıdır. Zülkameyn'in doğuya yolculuğu ruhlar âlemine ulaşmayı sembolize eder. Nitekim orada güneşi maddî bağlardan soyutlanmış bir toplum üzerine doğarken bulmuştur.
-Peki asıl mesaj neydi? İshak neyi sembolize ediyor olabilirdi? -Hayatlarımız boyunca neye tutunuruz? Neyimizi korumak adına birbirimizi kırarız? Neyimizin üstüne kıyafetler giydirip, maskeler takarız? Nedir ölesiye savunduğumuz, en değerlimiz?? Ve aynı zamanda O’ nunla aramızdaki en büyük engelimiz? -“Nefs”ti…İbrahim’ e rüyasında, Rabbi ile
Nefs...
...insan bana karşı koydukça daha çok musallat olurum onun başına. Beni durdurmaya çalıştıkça hilelerim daha sinsi ve daha bilinmez olur.
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.