Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak...
~Çile/1939
Nefs-i Emmârenin Kötü Sıfatları
1. Heva.
2. Gazap.
3. Şehvet.
4. Hirs.
5. Cimrilik.
6. Kendini beğenme.
7. Kibir.
Nefs-i emmârenin bu yedi kötü ve çirkin sıfatlarını gidermenin yolu da yedi çeşittir. Bu yedi usulü takip eden bütün ehl-i İslâm'ın gönül gözlerinin perdesi açılır.
1. Açlık.
2. Susmak, az konuşmak.
3. Az uyumak.
4. Halkın arasına karışmamak.
5. Devamlı lâ ilahe illallah demek.
6. Mürşid-i kâmilin elini tutup tövbe etmek.
7. Mürşid-i kâmilin her emrine itaat etmek.
Kalp ; konuşmaya, sual etmeye, tefekkür etmeye başladığı anda akıl ona tabi olurdu ve sesim çıkamazdı benim.
Kalp akla tabi olursa o vakit ben hükümran olurdum insana, yalnızca beni dinler, benim emirlerime itaat ederdi. İlla ki aklı tabi olursa kalbine o vakit ben varsam da yok gibiydim. Söylesem de işitmezdi. Zincire vurulmuş bir hükümdar, kendi sarayında esir bir padişah olurdum. Dilsiz bir amir, kör bir kılavuz ne işe yarardı ki?
Oysa ben insanın gözünü kör ederdim de bakar ama görmezdi. Kulağını sağır ederdim de işitir ama dinlemezdi ve lal ederdim dilini de bilir lakin söylemezdi. Ama kalp galip geldiği vakit akla ben bunların hiçbirine güç yetiremezdim.
Bil ki;insan bedeninin her bir organı kendine has olan fiili icra etmek için yaratılmıştır. Eğer o organ hastalanırsa,o zaman yaratılma maksadı olan o işi ya hiç yapamaz;ya da kısmen yapamaz. Mesela elin hastalığı tutamamak,gözün hastalığı görememek demektir. Aynen bunun gibi kalbin hastalığı da onun yaratılma maksadı olan işi icra edememesi demektir. Kalbin yaratılma maksadı ilim, hikmet,mârifet,Allah'ı sevmek,Ona ibâdet etmek,Onu zikretmekten lezzet almak,Allah'ı tüm arzularına tercih etmek,tüm şehevî arzularına karşı Ondan yardım istemektir.
Yazılarımda sık sık köyle ilgili hatıralarıma sığınıyorum. Sığınmak ne tuhaf şey. Hatıralar, derinden yaşanmış olayların pıtrak gibi gün yüzüne çıkması. Bir anda seni sımsıcak sarıp sarmalaması. Gözyaşlarının yanaklarından ılık ılık akması. Gözyaşı ne büyük bir rahmet, gözyaşı ne büyük bir nimet. Gözyaşları insana insan olduğunu gösteriyor. Gözyaşları, ben kimim? Ölüm ne demek? Sorularını burgu burgu zihnine sokarak benlik ile ölüm arasında ürpertici bir kardeşlik münasebeti örüyor. Gözyaşları insana derin bir nefs muhasebesi temin ediyor. Gözyaşları aciz olduğunun idrakini yaşatarak kalpleri yüceltiyor. Evet, yüceliyorsun. Gözyaşları bir arınma kurnası olarak bizi Rabbimizle en saf ve halis irtibata geçiriyor. Hatırlamak, insana meçhul olan ruhun bir aksiyonu. İnsan olarak aciz varlıklarız. En hoyratça alıp verdiğimiz nefesten mahrum kalsak işimiz tamam. Hatıralarıma sığınıyorum. Annem yok babam yok, amcam, dayım, dedem ve ninem yok. Sığınacak insan sayısı azaldıkça hatıralara sığınmaktan başka bir çarem yok. Hatıralarımda hayatta olsaydılar sığınacağım bütün bu sevdiklerimle birlikte olabiliyorum. Zaman ve mekân ötesi bir âlemde yaşanan bütün güzellikleri bir film şeridi gibi görüyorum.
Dervişin Teselli Koleksiyonu serisinin akabinde içsel çatışmaların insanın ilerleyiş ve yükselişinde nasıl kullanılacağının basit ve anlaşılır yöntemlerinin anlatıldığı kitapta her düzeyden insanın anlayabileceği misaller mevcut... Manevi okumalar dilerim...
HaletiruhiyeMecit Ömür Öztürk · Hayykitap · 2018490 okunma
"Hidayetin neticesi, nefs-i hidayettir. Hidayetin semeresi, ayn-ı hidayettir. Zira, hidayet haddizatında büyük bir nimettir ve vicdanî bir lezzettir ve ruhun cennetidir."
Diktiği gömleği aynı yerden defalarla söküp diken velînin:
-Nefsim beni bir şeyle meşgûl etmeden ben , onu meşgûl etmeğe bakıyorum!
Demesi... Ve başka bir velînin durmadan tesbih çekerken ne aradığını soranlara:
-Gafleti arıyorum!
Cevabını vermesi...
ANLIYOR MUSUNUZ?
Küfür, varlık ve ruh hisarımızı baştanbaşa; taş taş yokladıktan sonra, bizi en zayıf bulduğu nok- tadan vurmak istiyor. O da, kendisi- ni Müslüman sanan ve şuursuz bir şahadet kelimesi ve kalbin refakat etmediği beş
vakit namazın sesi insanları uyandırmak
altında uyuyan kabiliyetinde bir onu lekelemek, bu
adam çıkınca, oyuna kolayca
inandırmak; ve asırlar boyunca
aldatılmış ve apıştırılmış olan bu
kitleyi yine aldatıldığı vehmiyle
dağıtmak, teker teker nefs deliğine
kaçırmak, başsız ve rehbersiz
bırakmak...
Anlıyor musunuz?Allah
rızası için bu hikmeti, anlayanlar
anlamayanlara, bir kere, bin
kere, milyon kere anlatsın!
"ELEMENTAL"LER VE ETKİLERİ:
1-
Elemental, Cinnilere şeytani literatürde verilen addır. Avrupa mitolojisinde rönesans döneminde efsanevi varlıklar olarak bahsi geçer
Burada bizi ilgilendiren, cinnilerin temel unsuru olan 4 ana kategoriyi anlatmalarıdır:
Toprak, su, hava ve ateş
2-
Paracelsus ve takipçilerine göre elementallerin