Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Arkadaşlarıma bize özgü yarışlardan birini tanımlayabilmek için bir sıraya dizilip hızla koşmaya başlamamızı önerdim ve en hızlı koşanın kazanmış olacağını söyledim. Kabile halkı güzel, kara gözlerini kocaman açarak baktılar bana ve biri şöyle dedi: “İyi ama bir kişi kazanırsa, bütün ötekilet kaybetmiş olur. Bunun nesi eğlenceli ki? Oyunlar, eğlenmek içindir. Neden insanlara böyle bir deneyim yaşatıp sonra da tek bir kişiyi gerçekten kazananın o olduğuna inandırmaya çalışıyorsunuz? Bunu anlamak bizimler için çok zor. Sizin insanlarınız bunu kabullenebiliyormu?”
Sonra bir yaz, bir kış gelir. Zaman kayar, umutlar ve bekleyişler sonbahar olur. Işıklar gölgelerce uzar, eşyalar konuşma yaşına basar, anılar bardak izi, belki kırmızı. Kitaplar arasında eski takvim yaprakları, gösterdiği sayılar göç edip gidenlerin yası. Tutunduğun sıcak bir el, kahve kokusuyla tütün karışımı bir koku bir an saçılan düşleri hayata bağlar. Dünya işleri, gecikmeler, koşturmacalar, heyecanlı bekleyişler, bir kaç gülümseme, saçındaki son hüznü dağıtan akşamın turuncu rengi...Usul usul suyun hafifliğinde bir sandaldır yürek. Her batış geceyi, her doğuş güneş sevinci... Işıl Işık
Reklam
Hocam ben helal etmiyorum.
Yürek, insan ve hayvanların yaşamak için sahip olmaları gereken birkaç temel organdan biridir. Bir böbreğini alın, insan yaşar. İlaveten her iki bacağını, bir akciğerini, bir kolunu alın; insan yaşar. Belki yaşamak denmez, ama yine de hayatını devam ettirebilir. Bazı beyin işlevlerini yok edin, insan yine yaşar. Yüreği çıkarın, kişi hemen ölür.
Sayfa 179 - Ayrıntı Yayınları
Hıristiyanlığın Yunanlı olmayan yanı
Yunanlılar Homeros'un tanrılarını kendi üzerlerindeki efendiler ve kendilerini de onların altındaki köleler olarak görmüyorlardı Yahudiler gibi. Adeta kendi kastlarının en başarılı örneklerinin yansımasını, yani bir ideali görüyorlardı, kendi varlıklarının bir karşıtını değil. Akraba olunduğu hissedilir, karşılıklı bir ilgi, bir tür güçbirliği vardır. İnsan, kendine böyle tanrılar verdiğinde, seçkin olduğunu düşünür ve küçük ve daha yüksek aristokrasi arasındakine benzer bir ilişki içine koyar kendisini; İtalya halkları ise gerçek bir köylü dinine sahiplerdi, kötü ve kaprisli güç sahiplerine ve eziyet verici ruhlara karşı sürekli bir korkaklık içindeydiler o sırada. Olympos tanrıları geri çekildiğinde Yunan yaşamı da karanlıklaştı ve korkaklaştı. – Buna karşılık Hıristiyanlık insanı tamamen ezdi ve parçaladı, onu adeta derin bir bataklığa gömdü; sonra insan, tamamen aşağılanmışlık duygusu içindeyken, ansızın tanrısal bir merhametin görkeminin ışıldamasını sağladı, böylece şaşıran, inayetle sersemleşen bir coşku çığlığı attı ve bir anda tüm cenneti içinde taşıdığına inandı. Bu hastalıklı duygu taşkınlığı üzerinden, bunun için gerekli olan derin kafa ve yürek yozlaşması üzerinden etkili olur Hıristiyanlığın tüm psikolojik buluşları: yok etmek, parçalamak, sersemletmek, esrik etmek ister, sadece tek bir şeyi istemez: ölçüyü ve bu yüzden en derin anlamıyla barbardır, Asyalıdır, seçkin olmayandır, Yunanlı olmayandır.
Sayfa 91 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Bana hayalperest diyebilirsin Ama bil ki yalnız değilim Umuyorum ki bir gün sende bize katılırsın Ve dünya tek yürek olur (:
Mobbing Bank Diyor ki;
Türk Fırtınası Nereden bilebilirdim yaşamımın bir fırtına estirmeye ait bir görev olduğunu! Dokuz yaşında aldım ilk yaramı on iki Eylül sabahında! O yara büyüttü beni!
Reklam
198 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yazarın okuduğum ilk kitabı. Toplumsal gerçekçi tarzda ele aldığı bu eser, otobiyografik. Gayet akıcı, sade ve etkileyici bir dil kullanmış. Alışılan tarzda yazılan otobiyografik eserler kronolojik sırayı takip eder. Ancak yazar, belli bir başlık belirleyerek bu başlığın ona hatırlattığı anılarını yazmayı tercih etmiş. Örneğin; aklımda kalan en
Peri Gazozu
Peri GazozuErcan Kesal · İletişim Yayınevi · 20194,061 okunma
107 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Kısa özlü kelimelerle engin duygu ve düşünceleri anlata bilme sanatı diyor şair İbrahim Terzioğlu. Satırları ile küllenmiş ateşin altındaki koru açığa çıkaran satırları ile Alparslan Yige için. Bir cümlede binlerce duyguyu ifade edebilmek şairlik ve şiirler. Bu duyguların satırlarda yansımasını okurken o hislerin dehlizlerinde geziyorsunuz. Şiir sever olarak severek okuduğum kitabı tavsiye ederim. Yazarın kalemini çok sevdim diğer kitaplarını okuyacağım. Bu güzel dizeler için teşekkürler @alparslanyge BU GİDİŞLE Açtığın yaralar sızlıyor hala Kanıyor hatıralar Yenik düşecek yorgun yüreğim Korkuyorum sonum olacaksın bu gidişle Ve o nasıl bir vazgeçiş Nasıl bir gitmek öyle Bildiğim tüm terk etmeleri kıskandı bu gidişle... KALP YETMEZLİĞİ Kaybettim diyorum soranlara Kalp yetmezliği "Bu yaşta olur mu hç?" diyorlar Oldu işte diyorum Yetmedi onun kalbi Yürek olma yolunda Kesili verdi nefesi...
Tek Hece Bin Cümle Aşk...
Tek Hece Bin Cümle Aşk...Alparslan Yige · Cinius Yayınları · 201411 okunma
Bu, kötülük, dedim. Habis bir akıl. Hastalıklı bir bilgi. Kibirle zehirlenmiş bir dil. Sevgisiz. Yıkıcı. Küçülten. İnsanları içtenlikleriyle aşağılıyor. Sen, dedim, yazı yazıyorsun. Kitap okuyorsun. Harfler sadece bizim kalbimizden doğmazlar. Başka hayatların acısını, yokluğunu, heveslerini de yüklenir gelirler. Gelirler ve bize saygıyı getirirler, inceliği getirirler, kederi getirirler. Elbette huzursuzluğu da. İnsan, hastalıklı bir düşkünlükten, muhteris bir küçüklükten gelmiyorsa nasıl olur da başka hayatları, o hayatların ezik, kırık, yaralı sözlerini küçümser? Bilgi, başka insanlara götürmüyorsa nereye götürür bizi? Yazmak bir varoluş erdemi değilse nedir? Kabalık hangi kalbi iyileştirir? Küfür, nasıl bir gelecek kurar bize? İnsan nasıl bir değersizlik duygusuyla büyür ki kimseyi sevmez. Kendinden başka bilgisi olmaz. Öğrendiği her şey onu herkesten uzaklaştırır. Biliyor musun dedim, onurunu bitiriyorsun. Kendisini acısıyla var etmeye çalışan bir hayatı, kendi çaresizliğine tutunmuş bir hayatı, yürek çarpıntılarıyla boğulan bir hayatı, kendi sözüne benzetmeye çalışıyorsun. Benzemedi diye aşağılıyorsun. İnsan birisine merhaba derken bile iki cümle kurar. İkinci bir cümle kursan belki kalbin açılacak. Bu, tüketir insanı. Bu, bilgisizlik bile değildir. Güzellik, kinden doğmaz. Anlamak, nefretten doğmaz. Hiçbir büyük düşünce, hiçbir küçük akıldan doğmaz.
“Değer verilen kitapların yüreği olur ve yürek sahibi kitaplar, kendi sahipleri tehlikeye girdiğinde mutlaka yardıma koşarlar.”
Sayfa 160Kitabı okudu
Reklam
Yürek yordamıyla bulabildiğin bir kapıya elini uzattığında, karşına çıkabilecek şeylerin tedirginliği etrafı koyu bir sessizliğe boğar. Kapının arkasında asla yüzleşmek istemeyeceğin şeylerin varlığı aklına takılmıştır bir kere. Kapıyı açmak için elini uzattığında korku, endişe, utanç, merak hepsi bir araya gelip titreme olmuştur. Her şey susmuştur böyle zamanlarda.
İnsan, beyinle ve yürekle sevmemeli, çünkü yürek durur, beyin unutur. Ruhla sevmeli; ruh ne durur, ne unutur, ne de ölür. (Hazret-i Mevlana)
Değer verilen kitapların yüreği olur ve yürek sahibi ki­taplar, kendi sahipleri tehlikeye girdiğinde mutlaka yardımı­na koşarlar.
Sayfa 160 - Turkuvaz Kitap Birinci Baskı Ekim 2020Kitabı okudu
Onu gördüğüm her an yaşadığım heyecandan, mutluluktan ve yürek acısından bir şey eksilmedi...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.