Yürek ! Onu unutacağız !
Bu gece - sen ve ben !
Sen verdiği sıcaklığı unutabilirsin-
Işığı unutacağım ben !
İşini bitirdiğinde, ne olur söyle
Ki hemen başlayayım !
Çabuk ol ! yoksa sen oyalanırken
Ben onu hatırlarım !
Coşarken bilmezse yürek coştuğunu
Koşarken bilmezse ayak koştuğunu
Ve boşluklar içinde bir özlemse yaşam
Boş bakan gözler de bilmez
Hangi yaşam uğruna ve neden sustuğunu
Bir çileli yük olur taşıdığı eller
Baktığı gözler
Söylediği sözler
Sonra yalvaran sözcükler düşer diline
Kendi yüreğinden kurtulmak ister
Selamlar sevgili kitap severler.
Ben bir kitap okudum ki akıl almaz, ben bir kitap okudum ki yürek dayanmaz!
#zeynepkaçar #yalnız
Romanımız 2022 Atilla İlhan roman ödülünü almıştır. Bence çok haketmiş.
Feray lisede kız rock grubunun solistiyken, hayallerinde müzikten başka hiç bir şey yokken, daha sahnede ilk şarkısını tamamlayamadan hastanelik
Doğru ebeveynlik orta yolu bulmakla mümkün olur. Çocuğunuzu ezip ‘değersizleştirmeden’ ve her dediğini yapıp ‘arsızlaştırmadan’ el ele, yürek yüreğe yürüdüğümüz o yol; orta yoldur.
"Her gecenin bir sabahı, her karanlığın bir şafağı vardır. Edilen her dua illaki rahmet kapısında cevap bulur. "Allah..." diyen mahrum kalmadığı gibi, her şeyin ondan geldiğinin bilincinde olarak ve yine ona sığınarak sabır ve duayla bekleyenin karşısına iki yol çıkar: Ya istediği verilir, muradına kavuşur yahut da arzu ettiği şey bu dünyada verilmezse, sahibi ebediyete intikal ettiğinde karşılığını cennette alır.
Dua her halükarda kârlı bir yöneliştir. Ufukta görünen güneş her zaman ısıtır mı belli olmaz ama muhakkak aydınlatır. Dua da güneş gibi doğar, edebin gönlüne.
Kalplerin maliki olan, dilediği gibi evirip çevirirken genişletiverir birden. Ummanlar gibi olur yürek ten kafesinin içinde. Avuçlardaki muhteşem hazine ancak kalplerdeki samimiyetle yedi kat semayı aşar gider,
Kudret-i Sonsuz'a ulaşır. "
Zihin, sözcüklerin hapishanesidir, bir ritim varsa bu sözcüklerin düzensiz ritmidir; oysa yürek nefes alır, organlar arasında bir tek o atar ve bu atması onun daha büyük şeylerin atmalarıyla uyum sağlamasına neden olur.
Dostum herkes ölür, Allah her şeyi görür
Doğru tektir birdir, kader her şeyi bilir
Ve önce insan olmak gerekir
İnsan olabilmek için önce kul olman gerekir
Kulluk için yürek gerekir
Yürek köpekte de vardır
İbrahim, Adem, Yunus, Muhammed olman gerekir!
Yürek! onu unutacağız!
Bu gece - sen ve ben!
Sen verdiği sıcaklığı unutabilirsin -
Işığı unutacağım ben!
İşini bitirdiğinde, ne olur söyle
Ki hemen başlayayım!
Çabuk ol! yoksa sen oyalanırken
Ben onu hatırlarım!
Sayfa 8 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Sarı-Özek’i işgal eden Juan-Juanlar tutsaklara korkunç işkenceler yaparlarmış. Bazen de onları komşu ülkelere köle olarak satarlarmış. Satılanlar şanslı sayılırmış, çünkü bunlar bazen bir fırsatını bulup kaçar, ülkelerine dönerek Juan-Juanlar’ın yaptığı işkenceleri anlatırlarmış.
Ama asıl işkenceyi, genç ve güçlü oldukları için satmadıkları
Ruh ve yürek geçmişin türkülerini mırıldanıyor. Gözler artık geride kalmış insanların yüzlerini arıyor. Yalnızlık duygusunun ağır perdesiyle örtülü geceler, geçmişin hayalleriyle doluyor. Artık her şey şu sözde ifadesini buluyor; geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer…
İncinmiş ve mağdur olanlar der ki: “Güzellik şefkatli ve naziktir. Kendi ihtişamından yarı mahcup genç bir anne gibi dolaşır aramızda.”
Tutkulu olanlar der ki: “Hayır, güzellik kudretli ve dehşetli bir şeydir. Fırtına gibi ayağımızın altındaki toprağı ve başımızın üstündeki göğü sarsar.”
Yorgun ve bıkkın olanlar der ki: “Güzellik tatlı fısıltılardan oluşur. Ruhumuzda konuşur. Sesi sessizliklerimize teslim olur, gölge korkusuyla titreyen zayıf bir ışık gibi.”
Ama yerinde duramayanlar der ki: “Dağların arasında bağırdığını duyduk, bağırtılarıyla birlikte nal sesleri, kanat sesleri ve aslanların kükremeleri duyuldu.”
Geceleyin kentin muhafızları der ki: “Güzellik şafakla birlikte yükselecek doğudan.”
Öğle vakti çalışanlar ve yolcular der ki: “Onu günbatımının pencerelerinden dünyaya eğilmiş gördük.” Kış vakti karda mahsur kalanlar der ki: “Baharla birlikte gelecek tepelerden aşarak.”
Yaz sıcağında ekin biçenler der ki: “Onu güz yapraklarıyla dans ederken gördük, saçında da kar birikmişti rüzgârdan.”
Güzelliğe dair bütün bunları söylediniz, ama aslında ondan değil, giderilmemiş ihtiyaçlardan söz etmekteydiniz; hem güzellik bir ihtiyaç değil, coşkunluktur. Ne susamış bir ağızdır ne de uzatılmış boş bir avuç. Tutuşmuş bir yürek, büyülenmiş bir ruhtur.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sahip olduğu ilmin ne anlama geldiğini Atatürk'ü dine yamama çabalarını boşa çıkarmak için açıklamak zorundayım.
Mustafa Kemal Atatürk'ün sözlerini bilmek, öğretmek, öğrenmek aşamasını geçtik. Şimdi o sözlerin manasını öğrenerek yarım kalan devrimi tamamlama aşamasına geçiyoruz.
İlim sahibi olmak
"𝑺𝑶𝑵 𝒀𝑨𝑵𝑮𝑰𝑵"
Benim değil o eski ateş semazenleri
Şimdi viraneleri ağlatıyor tenleri
Dalgın ırmaklarını kuruttum acıların
Rengi değişti sevda ikliminin, suların
Geçmişini arayan o divane köprüler
Akşamın kollarında yıkıldı birer birer
Yağmuru anlamayan bulutlar benim değil
Günbatımına mahkûm umutlar benim değil
Âşikâr olmuş meğer tende
Yürek! Onu unutacağız!
Bu gece - sen ve ben!
Sen verdiği sıcaklığı unutabilirsin -
Işığı unutacağım ben!
İşini bitirdiğinde, ne olur söyle
Ki hemen başlayayım!
Çabuk ol! yoksa sen oyalanırken
Ben onu hatırlarım!