Merhabalar Efendim....!
Kahveler hazır mı?? Güne nasıl başladınız bilmiyoruz ama biz geldik... Bizsiz güne başlamak olur mu hiç..?
{Ç News} yine, yeniden yayında...!
Dün Orhan Veli'yi doğum gününde andık.. Yorumlara bırakılan şiirler gerçekten çok güzeldi.. Hepsini okuduk. Harika bir harman oldu. Beğenileri ve Yorumları ile bizlere eşlik eden
İskender Pala'nın usta kurgusu ile Yunus Emre'nin tasavvuf yolculuğunu okuyacağınız bu kitapta; eşi Sitare, çocukları İbrahim ve İsmail'den daha sonra dönemin Moğol saldırısından bahseder. Saldırıda Yunus Emre; eşi ve bir oğlunu kaybeder. Diğer oğlu İsmail'i arayış yolculuğunda ise yolu Hacı Bektaşi Veli ile kesişir. Asıl içsel yolculuğuna ise Tapduk Emre Dergahı ile başlar.
Tasavvuf, sevgi, aşk, samimiyet deyince akla gelen ilk isimlerdendir benim için Yunus Emre. Kitabı daha önce okuduğum Yunus Emre kitaplarından farklı kılan eşi Sitare'ye olan sevgisi ve kitaptaki anlatım diliydi. Sitare ölmesin bu yolculuk beraber devam etsin isterdim.
"Bize güzelliğinden bir nebze tattırdığı vakit koydu o sevgiyi kalbimize. Kulun bu dünyada güzele düşmesi, güzelliğin peşinde olması, güzelliğe doğru akıp gitmesi hep bu yüzdendir."(Syf. 326.)
Güzelliği ararken Leyla'yı bulma ve Mevlaya varma dileğiyle...
Kitabı, başlangıcından itibaren ele almamız gerek. Osmanlı için yazılan kitaplarda direkt olarak Padişah ve hikayelerine girişler yapılıyor ve bunu yapanların çoğunu da okurken insan ister istemez hani güzel bir başlangıç bekliyor. Bu kitap oan sahip. Güzel bir önsöz, hem Bizans, hem Osmanlı, hem Batılı hem de Günümüz tarihçileri kâle alınarak
Bugün dünyaca ünlü halk ozanımız Aşık Veysel'in ölüm yıldönümüdür. Kendisini rahmetle anarken; hayatı ve eserleri hakkında bilgi vermek istedim. Aşık Veysel, dizelerinde sevgiyi kardeşliği, doğayı, ölümü, eşsiz bir üslupla betimlemiştir.
Aşık Veysel 1894 yılında Sivas’ın hiç bilinmeyen, dünyadan kopuk bir köyünde doğmuştur. Bu yıllarda bütün
Bir Kastamonu'lu (Pınarbaşı) olarak, Koca Çınar'ın Cideli olduğunu bilir hatta Cide'ye tatile gittiğimde bile Çınar'ın evini görmeye gitmişimdir. Cide çok güzel bir ilçedir hatta kasabadır diyebiliriz. 11 - 12 km kumsalı ile Türkiye'nin en uzun kumsalarından birine sahiptir ve en önemli değerlerinden biri de Cideli kadınların taktığı, bu kitaba da
Divan edebiyatı konusunda usta olan İskender Pala, tasavvuf konusunda da kendisinden beklenen güzellikte bir eserle karşımızda.
Yunus Emre'nin tasavvuf yolunda hamlığını üstünden atıp, nasıl piştiğine şahit olacaksınız. Sizinle beraber Molla Kasım, Tapduk Emre, Mevlânâ, Hacı Bektaş Veli de Yunus'un bu yoldaki şahitleri olacak.
Yunus'u bu yola
.............Kendimizi Tanımaya Çalışalım...........
1 / Kalp Diriliği
Kalp devamlı kendi vazifesini görmek, Rabb’ini zikretmek ister. Nefis de hep uyanıktır, hiç uyumaz ve sahibine kötülükleri emretmekten geri durmaz. Kul, Allah Teâlâ’nın emirlerine kulak verdi ise ne âlâ, aksi durumda o nefis ve şeytanı dinler. Hakk’ı işitme yolunu kapatan her
Bir Aşka Vuran Güneş kitabıyla tanışmışım şairin kalemiyle ve bir not düşmüşüm incelememin altına: "Daha sağlıklı bir ruh haliyle ilerleyen zamanlarda yine geleceğim," diye. Geldim, çok bekletemedim seni. Ruhum daha sağlıklı mı bilmem ama işte karşındayım!
Hepimizi bıktırana kadar karşımıza çıkan bir soru var: "Coğrafya kader
İstanbul'da, Boğaziçi'nde,
Bir fakir Orhan Veli'yim;
Veli'nin oğluyum,
Tarifsiz kederler içinde.
Urumelihisarı'na oturmuşum;
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum:
"İstanbul'un mermer taşları;
Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları;
Gözlerimden boşanır hicran yaşları;
Edalım,
Senin yüzünden bu hâlim."
"İstanbul'un orta yeri sinama;
Garipliğim mahzunluğum duyurmayın anama;
El konuşur, sevişirmiş; bana ne?
Sevdalım,
Boynuna vebâlim."
İstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim;
Bir fakir Orhan Veli;
Veli'nin oğlu;
Târifsiz kederler içindeyim.