Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
ne fark eder demişim
bilmeden farkı istemişim.
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim
Nehrin uğultusu da olur, dalların hışırtısı da
Gözyaşı, çiğ tanesi, gizli dert veya verem
Ne fark eder demişim
Bilmeden farkı istemişim
Merhabalar sevgili kitap severler.
Bugün size kısa bir okumada biten #yeraltındannotlar #fyodordostoyevsky kitabından bahsedeceğim.
Dostoyevski Yeraltından Notlar’ı verem hastası olan karısı Mariya’nın başucunda yazmış. Bu yüzden satırlar ıstıraplı, haşin ve kasvetli.
“Ben hasta bir adamım... Ben kötü bir adamım...” diye başlıyor ilk bölüm. Doğru mu okudum diye bir daha bakıyorsunuz satırlara. Kurgusu, dili insanı silkeleyen bir roman. Kitabı okudukça ağır darbeler alıyorsunuz zihnen. Çok farklı yorum.
Elbet biraz karmaşık, ama düşününce, o derinliğe inince anlaşılması güç değil. Akıl kurcaladığı bir gerçek.
Bu kısacık roman, felsefi ve siyasal bir tartışma metni, aynı zamanda toplumsal bir hiciv ve sorunlu bir kişiliğin kendini sorgulaması. Kötülüklere bir çığlık, cesur bir isyan.
Bir başyapıt olan eser hayatınızın bir noktasıyla mutlaka kesişir. İnsanlığınıza karşılık alamadığınızda, iyilikten vazgeçmek zorunda olduğunuzu düşündüğünüz anlarda, insanların sadece omuzlarındaki şeytanı dinlediğini anladığınızda, ‘çıkar’ kelimesinin gerçek anlamını öğrendiğinizde kitapla ortak bir yer yakalıyorsunuz.
Mutlaka okunası bir kitap.
Çünkü kötülük var!
Çünkü insanlar var!
Okuyun derim.
Gün doğarken bir ölüm rüyasıyla uyandım,
Baş ucumda gördüğüm şu satırlarla
yandım!
Garibim namıma Kerem diyorlar
Aslı'mı el almış haram diyorlar
Hastayım derdime verem diyorlar
Maraşlı Şeyhoğlu Satılmış'ım ben
Faruk Nafiz Çamlıbel
II. Dünya Savaşı yılları...
Milli Şef çok sıkı savaş tedbirleri almıştır. Tasarruf için Milli Koruma Kanunu çıkarılmıştır. Varlık Vergisi çıkarılmıştır. Aşar Vergisi yeniden getirilmiştir. Temel ihtiyaç maddeleri karneye bağlanmıştır. Başta gıda maddeleri olmak üzere bir çok şeyin kıtlığı görülmektedir. Hal böyle olunca hayat pahalılığı ve kara
Bunların hepsi de yaşlı, hasta, verem, sıracalı, kambur, kör ve topal mıdır ki sesleri yalnız ah vah perdesinden yükseliyor? Sevgilileri onları kovuyor, nişanlıları bırakıyor ve su, gece ve mehtap kendilerini durmadan ölüme çağırıyor?
Bu sarayda oturanın ne gibi iyilik yaptığını sorup soruşturdum. Bu adam sağlığında çok zengin bir fabrikatörmüş. Çok büyük bir verem hastanesi yaptırmış dünyada, işte bu iyiliğine karşılık, Cennetiâlâ'daki en güzel parseli ona vermişler.
Görüyorsun ya Eşekarısı, cennete girmek için iyilik yapmak, iyilik yapmak için de zengin olmak gerekir.
beni hiç anlamadın,
anlamayacaksın...
aslında o kadar da farklı değiliz,
farklı bakıyoruz sadece,
farklı düşünüyoruz.
senin sözde doğruların var;
benim kalpte yanlışlarım.
senin gitmeyen korkuların var;
Birkaç ay önce (11 Şubat 2024) hayatını kaybeden aynı zamanda senarist ve yönetmen olan Füruzan, İlk kitabı “Parasız Yatılı”yla Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan ilk kadın yazarımızdır. Vefatından bir yıl önce ve 90 yaşında yayımladığı son öykü kitabı “Akim Sevgilim”de üç öykü var: Akim Sevgilim, Sesi Olmayan Türkü, Varoşlarda.
Hepsinin
Mahalle hekimi, hastanın odasından çıkınca Adnan'ı bir köşeye çekti. Ve o yaz Heybeli'de mutlaka ev tutmalarını söyledi. Adnan acı acı güldü. Adada ev tutmak için verem olmak kafi miydi? Bu doktorlar insanları hasta olunca zengin oldu sanıyorlardı. Bir anda fukaralığından ziyade hekime düşmandı.