Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
33 kurşun
1. Bu dağ Mengene dağıdır Tanyeri atanda Van'da Bu dağ Nemrut yavrusudur Tanyeri atanda Nemruda karşı Bir yanın çığ tutar, Kafkas ufkudur Bir yanın seccade Acem mülküdür
Halide, kürsüden aşağı baktığı zaman, önünde bir sakat asker kalabalığı gördü. Hepsi itinayla giyinmişlerdi. İçlerinden bir genç grup kürsünün önünü almış, kalabalığın oraya girmesine mâni oluyordu. Bu kürsüye en yakın olan yarım insan dairesinin arasında Fransız üniformalı, yakışıklı, ince yüzlü bir adam vardı. Bu, General Foulon’du. Fransız doğan bu adamın yüreği o gün Türk’tü ve bütün Türk gençleriyle beraber onun da gözlerinden yaşlar akıyordu.
Reklam
Bu kürsüye en yakın olan yarım insan dairesinin arasında Fransız üniformalı, yakışıklı, ince yüzlü bir adam vardı. Bu, General Foulon’du. Fransız doğan bu adamın yüreği o gün Türk’tü ve bütün Türk gençleriyle beraber onun da gözlerinden yaşlar akıyordu.
Can Yayınları E-Kitap 1. Sürüm Ocak, 2014, İstanbul( 2013, 8. Basım dikkate alınarak hazırlanmıştır) pdfKitabı okudu
Halide Edip Adıvar, Türk’ün Ateşle İmtihanı, İstanbul Mitingi’nde
Nihayet, Halide, kürsüden aşağı baktığı zaman, önünde bir sakat asker kalabalığı gördü. Hepsi özenle giyinmişlerdi. İçlerinden bir genç grup kürsünün önünü almış, kalabalığın oraya girmesine engel oluyordu. Bu kürsüye en yakın olan yarım insan çemberinin arasında Fransız üniformalı, yakışıklı, ince yüzlü bir adam vardı. Bu, General Foulon’du. Fransız doğan bu adamın yüreği o gün Türk’tü ve bütün Türk gençleriyle birlikte onun da gözlerinden yaşlar akıyordu.
İngilizler şiddete meyillidir.
"Fransız yakışıklı olmasına yakışıklı ama serserinin biri; oysa İngiliz hem dürüst, hem de ondan on kat daha zengin."
Esirlerin salıverilmesinden sonra Tiflis'te çıkan Kafkas adlı ga­zetede, avulda geçirdikleri esaret günlerinin hikayesi yayınlan­dı. Gazetenin yazdığına göre "ilk akşam, tanışmayla geçti." Bu denli dehşet verici bir akşamı, sosyal kaynaşma çağrışımı yapan bir ifadeyle tarif etmeleri ilginç. Fakat Şamil, daha ilk günden esirlere
Reklam
Tsinandali'de esir alınan Prensesler ve Madam Drancy, acı ve korku dolu bir diyara doğru yol alıyordu. Başlarındaki dağlılar, esirleri kendi malı gibi görüyorlardı. Onları İmam'a teslim ettik­lerinde büyük bir mükafat alacaklardı. Fakat dağlılar, esirlerinin önemi ve konumunun farkındaydı. Son derece gaddar tavırlar sergileseler de kimse
Tiflis, savaş iklimine alışkındı. Kafkasya'daki bütün halklar gibi Gürcüler de silah sesleri ve kılıç şıngırtılarıyla büyürdü: Onlar Türkler ve İranlılarla mücadele ederken Mürit Savaşları başla­mıştı. Bu nedenle, şiddetlenen Kırım Savaşı ve Şamil'in Gür­cistan ovalarına yaptığı saldırılar, onlar için günlük hayatın bir parçasıydı. Rus
Fransız öğretmenler, Rusların evlerinde eşsiz bir konuma sa­hipti. Rusya'nın etrafını çevreleyen coğrafi, siyasi ve dil kaynaklı bariyerlere rağmen birçok Fransız öğretmen, 18. ve 19. yüzyılda buraya akın etti. Onları çok sayıda İngiliz dadı takip etti. Bu öğ­retmen ve dadılar, Rusya'nın Batılılaşmasında büyük rol oynadı. Rus eğitim ve
Tsinandali'de esir alınan Prensesler ve Madam Drancy, acı ve korku dolu bir diyara doğru yol alıyordu. Başlarındaki dağlılar, esirleri kendi malı gibi görüyorlardı. Onları İmam'a teslim ettik­lerinde büyük bir mükafat alacaklardı. Fakat dağlılar, esirlerinin önemi ve konumunun farkındaydı. Son derece gaddar tavırlar sergileseler de kimse
Reklam
Şamil'in oğlu Cemaleddin esir alınıp St. Petersburg'a getirileli on üç yıl olmuştu. Bu on üç yıl içerisinde Şamil, Zümrüdüan­ka gibi Ahulgo'nun küllerinden yeniden doğmuş ve Kafkasya'ya hakim olmuştu. Rus askerleri, akın akın bu dev gibi adama sal­dırmış ancak geri çekilmek zorunda kalmıştı. Bu on üç yılda, esir olarak St.
1837 yılının sonbahar mevsiminde, Çar'ın Gürcü başkenti Tif­lis'e bir devlet ziyareti yapacağı ilan edildi. Bütün şehri aldı bir telaş. Yerel Tsiscari -Şafak- gazetesi, daha yeni kurulmuştu ve aydınlanma yolunda bir dönüm noktası olarak görülüyordu. Gazete, artık sayfalarını yaklaşan ziyarete ayırmaya başladı an­cak Tifüs neticede doğulu
Platonik Aşk (Eflatun)
Peki platonik nedir hocam? Komşunun kızına platonik duygular beslemem caiz midir? Bir kez öpmekle kızın platoniği bozulur mu? Bunun cevabı için Platon/Eflatun’un Sympósion (“İçki Sofrası”) adlı olağanüstü güzel kitabını okumak lazım. Bu kitapta Sokrates karakteri uzun uzadıya aşktan söz eder, bunun cinsel birleşmeyle ya da soyunu sürdürme içgüdüsüyle alakasız bir acayip tanrısal duygu olduğunu savunur, hatta sonraki Hıristiyan ve Tasavvuf literatürünü anımsatan bir dille. Heyhat ki Sokrates’in bahsettiği aşk kızlara değil genç ve yakışıklı erkeklere duyulan tutkulu sevgidir, özellikle de (sonradan Atina’nın askeri diktatörü olacak olan) genç Alkibiades’e. Sokrates’e göre kadınlara karşı aşk mümkün değildir, ya da mümkünse de gerçek anlamda aşk değildir, düşük çeşididir. Nitekim Fransız ve İngiliz dillerinde 19. yüzyıl başlarına dek platonik sözcüğü daima “cinsel birleşme içermeyen eşcinsel aşk” anlamında kullanılmış. Daha sonra eşcinsellikten açıkça söz etmenin modası geçince komşunun kızı devreye girmiş.
1830 yılında Fransa’nın Cezayir’i fethetme hamlesinden yalnızca birkaç yıl önce bir Fransız âlim, Cezayir nüfusunun önemli bir kısmının kullandığı Arapçadan ziyade Berberi dilinin bir lehçesini konu­şan ülkenin Kabyle bölgesinde yaşayanların, sadece dilsel ba­kımdan değil, ırkî olarak da Arap Cezayirlilerden farklı oldukları kuramım geliştirdi. İddia ettiğine göre “Sami" Arapların aksine Kabyleliler, “mavi gözleri ve sarı saçlarıyla yakışıklı, nesilleri doğ­ rudan [Alman] Vandallardan gelen Kuzey Avrupalı insanlardı.” Ve Araplar doğaları gereği köle gibi davranan, otoriter ve fanatik insanlarken, Kabyle Berberileri eşitlikçi, özgür ruhlu ve rasyonel­ di. Sonraki on yıllarda Cezayir'deki Fransız askerlerinin -en azın­dan- bir kısmı ve sömürge memurları, hiçbir temeli olmayan bu görüşü benimsemiş ve devam ettirerek -tamamen hayal ürünü bir senaryo yazarak- Kabylelilerin aslında Müslümanlar bölge­ yi fethetmeden önce de Kuzey Afrika’da yaşayan Hristiyanların soyundan geldiklerini ve kendilerine has niteliklerini muhafaza ettiklerini iddia etmişlerdir.
121 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.