Oğuz Atay'a AİT DEĞİLDİR...
#Biliyor musun Olric
Neyi efendimiz?
Onunla ne zaman lades oynasak hep o kazandı.
Neden efendimiz?
Kalbimdeyken nasıl aklımda derdim?
Bu bataklığın suyu da çamuru da;
-Delikanlılıkla elikanlılığı bir tutan.-
-Her şeye hakkı/m var koca zihniyeti ile
-Namus etiketini sadece kadınların alnına yapıştıran, namusu apış arasına sıkıştıran,
-Ve bunca kötülük dururken, öpüşmeyi ayıba, sevişmeyi ahlaksızlığa yakıştıran zihniyetten gelir.
-Bazılarının gözünde, kadının çörek otu kadar
Hadi itiraf edin!
Hepiniz en az bir defa ölmeyi düşünmüşsünüzdür hayatta.
Kim bilir, belki buna kalkışan, kıyısından dönenler de vardır aranızda!
Geçenlerde bir haber gördüm, "Dünyanın en mutlu ülkesinde intiharlar neden artıyor?" Farklı zaman diliminde ise ülkemize dair bir haber gördüm: "İntihar oranlarında artış %50'lere
Ölmek istiyorum diye ağladığım tüm geceler için kendimden özür diliyorum. Hayatta kalmak için karda yalınayak koşup soğuğu hissetmedim. Yaşamak istiyormuşum demek ki. 6 şubat hayatımın en kötü günü olarak aklımda olacak hep. Umarım kimse böyle bir şey yaşamaz.
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
"Sevgili Bilge,
Bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanmadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz
Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var, beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın, değil mi?
İnsan bir kere sever.
Kalp sevdiğini bir kere söyler.
Tıpkı yaşamak ya da ölmek gibi.
Tıpkı yanmak ya da sönmek gibi.
Kül olmak ya da savrulmak gibi.
Canın çıktığı bedene dönmediği gibi.
Külün tekrar yanıpta sönmediği gibi.
İnsan bir kere sever.
Görünürde iyi bir hayatı olan Veronika'nın da olan her şey ruhunda oluyor... Kitap, genç ve güzel bir kadın olan Veronika'nın intihar girişimi ile başlıyor.
"11 Kasım 1997 günü Veronika kendini öldürme zamanının geldiğine karar verdi." kitabın ilk cümlesi.
Veronika başarısız intihar girişimi sonrası gözünü bir akıl
O güzel atlara binip giden o güzel insanlardan biriyle, Aziz Nesin'le ve onun kıymetli bir eseriyle tekrar beraberiz sevgili okur dostlarım...
Son günlerde 'timeline'larımızın bu değerli aydınımız ve onun eserleriyle dolup taşmasına vesile olan #28388406 etkinliğini tertip eden
”Olgunlaşmamış insanın özelliği, bir dava uğruna soylu bir biçimde ölmek istemesidir, olgun insanın özelliği ise bir dava uğruna gösterişsiz bir biçimde yaşamak istemesidir.”
Değer vermeden değer bilmeden yaşıyoruz. Oysa daha kaç hayat var ki önümüzde? Başka kaç yaşam ihtimalimiz var? Belki de bu ihtimalin olanaksızlığı üzerine düşünmemiz gerekiyordur...
Sevmeli, her yönüyle yaşamalıyız bu hayatı. Acısını da sevincini de iliklerimize kadar hissetmeliyiz bence. Umut etmeli bugünü yarından farklı kılacak işler yapmalıyız.
Bir amacın olmalı bu hayatta, uğrunda yaşama hevesi uyandıran bir amaç. Ve insanlara faydan dokunmalı. Benim için yaşamak budur. Başkasının yüzünü güldürebiliyorsam, başkasına faydam dokunuyorsa yaşadığımı hissediyorum.
Hayatını, yaşamını, bugününü, yarınını sorgulatan bir kitap...
Veronika Ölmek İstiyor okunmalı dediğim kitaplar arasında kendine yer buldu . Şimdiden okuyacaklara keyifli okumalar dilerim...