Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yalnızız işte Bir umut, diyoruz Yaşıyoruz, ne yapalım!
Sayfa 91 - Kırmızı kedi YayıneviKitabı okudu
"Alçaklıkların en rezili siyasi alçaklıktır... Buna bir de mezhep ve dini karıştırırsan, bildiğin şerefsizlik çıkar ortaya... İşte şu anda onu yaşıyoruz. Üstelik bunun bedelini bütün millet ödüyor..."
Sayfa 100 - YKY - 2. Baskı - 2019Kitabı okudu
Reklam
…Gözlerini kapatman, hiçbir şeyi değiştirmez. Gözlerin kapandı diye, hiçbir şey silinip gitmez. Bu bir yana, gözlerini bir sonraki açışında her şey daha da kötüleşir. Biz işte öyle bir dünyada yaşıyoruz, Nakata. Adam gibi gözlerini aç! Göz kapamak, korkakların işidir. Gerçeklere göz yummak çok alçakçadır. Sen gözlerini kapatıp kulaklarını tıkasan bile zaman akmaya devam eder. Emin adımlarla.”
Doğan KitapKitabı okudu
yedi milyar yalnızlık!
Cehalet bitti şükür! Bilgiyle bilgisizlik arasındaki o anlamsız ayrım kalktı! Artık herkes her şeyi biliyor. Artık herkes kendini şehvetle seviyor. Kaldıysa bir huzursuzluk, o da bilmeyenlerin bilenleri küçümsemesinden başka bir şey değil! Herkes bilgi zehirlenmesinden ölecek! İki söz arasında kir-çapak, aksırık-tıksırık, toz-pas gibi sesler duyulsa da, herkesin siyasetten iklime, aşktan ölüme, hukuktan petrole, karıncalardan kutuplara… büyük düşünceleri var! Hatta şiir, müzik, resim… bilmek ne, hepsine kendi yüksek seviyelerinden sözler, sesler, renkler ekliyorlar. Öyle yüce gönüllü ki herkes, kimse dehasını esirgemiyor. Özel gazeteleri, televizyonları, sayfaları var! En az bir milyon fotoğrafını görmedikleri kimseyi önemsemiyorlar! Bazıları “bu bir pornografi” dese de, onlara göre bu içtenlik. Hatta eşitlik. Dürüstlük. Belki biraz yalnızlıktan söz edilebilir ama dünyanın kendilerinden yapıldığını hemen görüyorlar. Yedi milyar yalnızlık olur mu hiç?.. Şükür cehalet bitti! Kimse okumuyor, herkes yazıyor. Kimse öğrenmiyor, herkes biliyor. Kimse susmuyor, herkes konuşuyor. Kimse çekilmiyor, herkes ortada. Kimse kederlenmiyor, herkes şenlik. Kimse yere bakmıyor, herkes gökyüzü. Kimse sevmiyor, herkes arzu ediyor. Kimse gözyaşı değil, herkes küfür. Kimse eşik değil, herkes ufukların ötesi. Kimse gölge değil, herkes ışık. Tevazu bitti. İncelik bitti. Hatıra bitti. Gönül bitti. Şarkı bitti. Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte… Şükrü Erbaş
Reklam
Hayat Paris’te tur rehberi bizi Eyfel kulesine çıkarttı. Çıkarken otuz, indiğimizde yirmi dokuz kişiydik. Yetmişli yaşlannda bir hanımefendi yok, eksiğimiz o. Bizi kaybetmiş ve dil bilmediği için de başkalarına sorama-mış. Tur rehberi onu almak için tekrar gitti. Yarım saat kadar bekledik. “Bu yaşta, ne turu, ne gezisi, bak sonra böyle oluyor” diye söylenenler oldu. Tekrar yanımıza geldiklerinde o yaşlı hanımefendi derin bir iç çekti ve son derece büyük bir tebessümle şöyle dedi: “Bu benim en büyük hayalimdi!” Pek çoğumuz, büyüyünce önce hayal kurmayı bırakıyoruz. Evlendik, iş güç sahibi olduk, çoluğa çocuğa karıştık, bitti, tamam. Bu kadar mıydı bütün hayallerimiz? Hele ki onlar da suya düştüyse, hayalindeki gibi bir evi, bir eşi, bir işi olmadıysa, vah mı halimize? Hayal kurmayı bırakınca teslim oluyoruz. Bir hayalim yok, bir hedefim yok, bundan sonra olan olsun... O noktaya gelince ipler kopuyor. “Ev, iş, ev, iş, nooolsun, sıradan, yaşıyoruz işte” dediğimiz hayat başlıyor. Gönülsüz bir yaşam, bitse de gitsek bekleyişi... Hayallerin olduğunda öyle olmuyor. Dimdik ayakta oluyorsun. Kollarını sıvayıp öyle başlıyorsun güne. Hayaline doğru yürüyorsun adım adım. Ben bunu görmeden veda etmeyeceğim hayata diyorsun, daha kuvvetli asılıyorsun, daha sıkı çekiyorsun kürekleri. Son nokta, Eyfel kulesinden Paris’i izliyorsun. Kaybolmuşsun, kimin umurunda.
Bir Aydın-Millet Meselesi…
COŞKUN: Ey zavallı milletim dinle! (Durur.) Şu anda, hepimiz burada seni kurtarmak için toplanmış bulunuyoruz. Çünkü ey milletim, senin hakkında, az gelişmiştir, geri kalmıştır gibi söylentiler dolaşıyor. Ey sevgili milletim! Neden böyle yapıyorsun? Neden az gelişiyorsun? Niçin bizden geri kalıyorsun? Bizler bu kadar çok gelişirken geri kaldığın için hiç utanmıyor musun? Hiç düşünmüyor musun ki, sen neden geri kalıyorsun diye durmadan düşünmek yüzünden, biz de istediğimiz kadar ilerleyemiyoruz. Bu milletin hâli ne olacak diye hayatı kendimize zehir ediyoruz. Fakir fukaranın hayatını anlatan zengin yazarlarımıza gece kulüplerinde içtikleri viskileri zehir oluyor. Zengin takımının hayatını gözlerimizin önüne sermeye çalışan meteliksiz yazarlarımız da aslında şu fakir milleti düşündükleri için, küçük meyhanelerinde ağız tadıyla içemiyorlar. Ey şu fakir milletim! Aslında seni anlatmıyoruz. Sefil ruhlarımızın korkak karanlığını anlatıyoruz. İşte onun için sana yanaşamıyoruz. Senin yanında bir sığıntı gibi yaşıyoruz. Hiç utanmıyor muyuz? Hiç utanmıyoruz.
Sayfa 51 - İletişim Yayınları
"Tevazu bitti. İncelik bitti. Hatıra bitti. Şarkı bitti. Bir aynalar pazarı ki, yaşıyoruz işte..."
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.