Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
_Eğer birinin ruhunu görmek istiyorsanız, ona hayallerini sorun. _İnsan doğasındaki en derin prensip, "takdir edilme" isteğidir. _Alaycı tiplerin aslında acılarını gizlemeye çalıştığı gerçeği doğrudur. _İnsanın dünyadaki durumu, kedinin kitaplıktaki durumu gibidir; görür ve duyar ama hiç bir şey anlayamaz. _Yanlış anlayanlar tarafından
Reklam
_Eğer kadınların sesleri bastırılacaksa, eğer kadınlar insanoğlunun doğal haklarından mahrum bırakılacaksa, haksızlık ve tutarsızlık suçlamasını boşa çıkarmak için, öncelikle kadınların aklı olmadığını kanıtlamanız gerekmektedir – aksi takdirde YENİ ANAYASA’nızdaki bu büyük kusur, erkeğin şu ya da bu şekilde, bir tiran gibi davranması gerektiğini
Niçin "Yaratıcı Yazarlık" değil de "Yaratıcı Yazma" dediğimi sanırım anlamışsınızdır. "Yazarlık," bir hedefe odaklanmayı çağrıştırıyor. Oysa "yazma," bir süreçtir. Bana göre "yazarlık" diye özel bir mertebe falan yok. Ayrıca, "yazar" sadece "öykü yazarı" "roman yazarı" vs değildir. "Yazar" ile "yazan" arasındaki fark, olsa olsa, "yazar"ın işler kötü gitse de pes etmemesi, sürekli yazması, sürekli egzersiz yapmasıdır - bazen de bunu iş edinmesi. Yazmak, "sıfır noktası"ndan baktığımızda öyle basit ki - iş bir defter, bir kaleme bakıyor. Yazıyorsak 'yazan'ız, hiç yazmıyorsak 'yazmayan'ız, hepsi bu! Önemli olan, "Ben şimdi müthiş bir öykü yazacağım" değil de; "amaçsızca, istediğim gibi yazacağım ve canım öyle istiyorsa, dünyanın en berbat metnini de yazabilirim!" deme hakkına sahip olduğumuzu hiçbir zaman unutmamamız.
Sayfa 261 - Alfa Yayınları, 2. Basım, Nisan 2018Kitabı okudu
_Tanrıları, tıpkı insanlar gibi sevgi ve nefretle harekete geçen, armağan ve kurbanlarla etkilenen duygulu ve zeki varlıklar diye biliriz. İşte, dinin kökeni budur. Dolayısıyla, puta tapıcılığın ya da çoktanrıcılığın da kökeni budur. Tanrısal varlıkları yetkinliğin en son sınırlarına değin yücelte yücelte, sonunda birlik ve sonsuzluk, yalınlık ve
IRKÇILIK-TURANCILIK DAVASI DOLAYISIYLA Bu kitap, 1944 yılında, İstanbul'da Bir Numaralı Sıkıyönetim Mahkemesi'nde görülen utanç yüklü bir davanın özeti gibidir. Bazı vatansever kişiler, 1944 yılında suç işledikleri, suçlu oldukları için değil; Türk oldukları, Türkçülük idealine aşkla bağlandıkları için büyük zulümlerden, işkencelerden
Reklam
Sizi En Çok Ne Mutlu Ediyor? Bu incelemeyi sizin yorumlarınız yazacak. Nasıl mı? Kitabın yazarı Frankl'a göre her insanın anlam arayışı kendisine özgüdür. O zaman size soruyorum: Kendi anlamınızı nerede arıyorsunuz? Gelecek için bilinçli çocuklar yetiştirmekte mi? Allah'a inançta mı? Kitap okumakta mı? Hayvan sevgisinde mi? Belki de hiç
Padişahtan aldığı davet üzerine payitahta gelen İtalyan Ressam Gentile Bellini, 1479-1480 yıllarını İstanbul’da geçirmiş ve Fatih’in portresiyle birlikte başka resimler de yapmıştır. Fatih Sultan Mehmed’i resmettiği tablo günümüzde Londra’daki National Galery’de sergilenmektedir. İtalyan Angiolello da sarayda Bellini’yle karşılaştığını yazar.
16 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.