Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İçimizde iki farklı kuvvet olduğunu anlamıyor musun? Ruhun kuvveti ve bedenin kuvveti, yani bir hareket ve bir düzenleyici.Ruh yaşamın temel unsurudur, dolayısıyla harekettir.Bu hareket ister ağırlık, ister bir zemberek, isterse uhrevi bir güç tarafından meydana getirilsin, kalp için de aynı şey geçerlidir.Ama beden olmazsa, bu hareket eşitsiz,düzensiz,imkansız olurdu ! Bu yüzden beden ruhu düzenler ve tıpkı sarkaç gibi düzenli salınımlara tabidir.Üstelik bu o kadar doğrudur ki,yeme,içme,uyku gibi bedensel işlevler doğru dürüst yerine getirilmezse insan hastalanır.
Sayfa 16
O kadar basitleşmiş ve yıpranmışız ki. Sadece yeme içme, uyku, aptalca lüks, pahalı kıyafetler ve eğlence peşindeyiz. Hiç kimsenin maneviyata ilgisi yok. İdealizm kaybolmuş.
Sayfa 47 - Koridor yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Gerçekle ilişkiyi kesmek amacıyla yapılan her şey bir tutkunluk­tur; gerçek acı verici olarak algılanır, ondan kaçılmak istenir; acı veren algılamayı değiştirecek tutkunluklar kişinin yaşamında en ön sıraya geçer. Kişi, zamanla bütün enerji ve zamanını bu tut­kun davranışa harcamaya başlar ve gerçekle ilişkisini tümüyle ke­ser. Tutkunluk türleri yeme-içme, duygu-heyecan, düşünce ve faa­liyetle ilgili olabilir.
Yeme içme konusunda açgözlü olmamalı, şehvet, altın, gümüş ve benzeri şeyleri küçümsemeye dönük tabii bir eğilime sahip olmalıdır.
Beynin Bağlantı Kurma Dürtüsü
Bağlantı için temel çabamızı düşünün. Bağlanma dürtüsü biyolojik yapımızın derinliklerindedir. Beyin sürekli kendini aşanla ilişki kurmaya çalışan bir organdır. Her türlü dürtüye sahibiz: yeme, içme, seks yapma ve hayatta kalma dürtüleri gibi hayatta kalma kaynaklı biyolojik dürtüler. Biyolojimizde ne zaman bir dengesizlik olsa, fizyolojimiz devreye girer ve bizde eksik olanı ararız. Örneğin yeterli suyumuz yoksa susarız ve su bulmak, su içmek için psikolojik ve fiziksel olarak motive oluruz. Vücut, içsel fizyolojik süreçlerin çoğunda sürekli olarak bir denge durumu veya "homeostaz" sağlamak için çalışır.
328 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
"Yazılı kaynaklarının büyük oranda Çince yazılmış olmasından dolayı Asya hunlarının tarihini okumak zordur." Yazı. Tarih dediğimiz şey yazı ile başlıyor, yazının tek hali harfler değildir. yakın zamanda Anadolu Medeniyetler Müzesi'ne gittik. Orada insanın aklı duruyor. Çünkü bu insanlar senden benden akıllı, daha doğrusu gelişmiş
Hunlar
HunlarAhmet Taşağıl · Yeditepe Yayınevi · 2020191 okunma
Reklam
TAKVA ELBİSESİ ...
Hadisi Şerif :  « Ateş ehlinden iki Sınıf Vardır, Henüz Onları Görmedim : Yanlarında Sığır Kuyruğu Gibi Kamçılar Taşıyıp Onu İnsanlara Vuran İnsanlar Ve de Giyinmiş, Çıplak Kadınlar ki, Bunlar Allah'a İtaatten Dışarı Çıkmışlardır. Bunlar , Başkalarını da Baştan Çıkarırlar . Başları Deve Hörgücü Gibidir . Bu kadınlar Cennete Giremezler
Medeniyet bakımından Türk tarihi için çok önemli bir devlet olan Harezmşahlar, Moğollar tarafından Maveraünnehir havzasına itildiler. Kullandıkları dil hemen hemen Anadolu Türkçesidir. Devletin merkezi olan ve bugün Özbekistan sınırları içinde bulunan Hiva’ya gittiğiniz zaman nefis bir şehirle karşılaşırsınız. Orada bir anda Özbek Türkçesinden Anadolu Türkçesine geçilir. Bu ilginç durumun bir benzerine Sincan’da, Doğu Türkistan’da da rastlarsınız. Dil, yeme-içme ve çarşı-pazar âdetleri, iyi gelenek-kötü gelenek ve âdetler Anadolu’ya çok benzer...
Sayfa 269 - TimaşKitabı okudu
Taşrada yaşamak demek küçük bir köyde ya da uzak bir mezrada yaşamak değil.insan Paris'te de taşrada yaşayabilir.cunku bunun anlamı tüm dış etkenlerden uzak olmaktır.tasrali beyni önemsiz dedikodularla dolu biri demektir; yeme içme,uyuma ve para kazanmaktan başka birşey bilmez; tütün içmekten başka bir eğlencesi olmayan bir aptaldır.............taşrada yaşasa da genç bir insan doğayı sevebilir ve büyük düşünürlerle iletişim halinde olursa taşralı hakaretini kesinlikle hak etmez.
Sayfa 183 - flipper yayınları 2.baskıKitabı okudu
Cevabı bulana helal olsun♡
Biz dünyaya yeme, içme, uyku için geldiysek İNEKTEN farkımız ne???
Reklam
Av. Bekir Berk Mehmet Cemal Çiftçigüzeli 1960 YILININ karlı bir ocak ayında Gaziantep kitapçılarında, okunacak bir eser arıyordum. Ortamektep son sınıf talebisiydim. Kilis’e götüreceğim eser, kimsede olmamalıydı! O yıllarda bütün arkadaşlarım bir edebiyat arayışı içine girmişti. Bunda öğretmenlerimizin de payı büyüktü. O günün modası olan ve
Kahve ve Emperyalizm
“Sosyolojik imgelem bizden, her şeyden önce, kendimizi gündelik yaşamlarımızın bildik sıradanlığından, yeni bir bakışla ‘uzaklaştırarak düşünmeyi’ gerektirir. Sıradan bir şeyi, bir fincan kahve içmeyi ele alalım. Hiç de ilginç görünmeyen böylesine bir davranış biçimi hakkında, sosyolojik bir bakış açısıyla söyleyecek ne bulabiliriz? Pek çok
İnsanlar tabiatları gereği yeme, içme ve çiftleşme dışında herhangi bir konuda ciddi ola­mayacak biçimde yaratılmışlardır.
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.