Kitap kulübümüz ile aralık ayının kitabı olarak belirlemiştik eseri. Henüz daha basılmamıştı biz seçerken, ön sipariş ile aldık. Ve daha kapağını açmadan o yeni basılan kitabın kokusu geldi burnuma, efsunlu, açmadan büyülendim...
Gelir gelmez okumaya başladım ve yine başladığım gün bitirdim. Muhtemelen kitabın ilk okurlarından biriyim, en azından
Yıl 1943. Cani Hitler ve Nazi canavarları Polonya' nın, Auschwitz toplama kampında. 15 Nisan 1934 doğumlu, 9 yaşındaki Schmuel' de bu kamptaki esirlerden sadece biri. Ne tesadüf ki yine 15 Nisan 1934 doğumlu, 9 yaşındaki Bruno' nun, Nazi güçlerinde asker olan babası da görevlendirmeyle bu kampa gönderileceklerden.
Babasının bu
Neresinden tutarsanız tutun, Selahattin Demirtaş' ın Seher' i ve Devran 'ı, Türk Edebiyatı' nda çok önemli bir yer edindi kendisine ve hikayeciliği yönüyle zamana direnip yarınlara kalmaya devam edecektir. Bu basit bir ideolojik düşünceyle açıklanacak bir durum değildir. Tabi ki siyasi ideolojilerin canı cehenneme. Edebiyat alemi öyle bir alemdir
ARTHUR SCHOPENHAUER …
Bir deha, edebi dili harika olan düşünür... Yazdıklarını okurken illaki kendinizden tespitler bulacaksınız.Arthur belki insan sevmez ama insanı çok iyi tanıyıp ve yerinde tahliller yapan bir şahsiyet.Ona hayranım.Her ne kadar katılmadığım noktalar da olsa. Açık sözlülüğü, yapmacıktan uzak olması beni en çok çeken şey.Şunu
1) GOGOL' UN RAHATSIZLIĞI VE BUNUN ÖLÜ CANLAR KİTABIYLA BAĞLANTISI
Gogol'un "Manik depresif psikoz" diğer adıyla "Bipolar bozukluk" adındaki bir hastalığı vardı. Bu hastalığın gerek akademik gerek sosyal hayatı ne kadar ciddi bir biçimde etkilediğini hepimiz biliriz. Gogol da bu hastalıktan çok çekti; Manik
Devney Perry / Juniper Tepesi
Küçük bir kasabada geçen ve birbirine bağlı bir aile olan Eden’ların tanıtıldığı serinin ikinci kitabı #JuniperTepesi. #IndigoDağı kitabında Griffin ile tanışmış aynı zamanda kasabaya yeni gelen polis şefi Winn’in gizemli cinayetleri çözmesine tanık olmuştuk. İlk kitapta, Griffin’e verdiği tavsiyeler ve gizemli
Bir yönüyle şiir, her şairin kendi içine bir yolculuğudur. Yaşadığı acıları, umutları, aşkları, sevdaları, yalnızlıkları ve hayallerini dile getirdiği bir yolculuktur bu. O nedenle her şairin yüreğinden kelimeler bazen bir çığlık olur, bazen de sessiz bir su gibi akar. Bu kelime yağmurunda bazen coşar, bazen de sessiz sessiz düşünce ve hayallere
Bir çocuğun anne özlemi etrafında hayatı izleyişinden nereye varabiliriz ki? Proust, Swann’ların tarafı veya Guarmantes tarafından bakarak bize ne söyleyebilir?
Aslında anlatılan hikâyelerin hangi tarafta olduğunun bir önemi yok. İnsana, davranış biçimlerine, davranışın özündeki tutarsızlıklara dair bir sorgulama izleyeceğiz birlikte. Hangi
Şimdiye kadar hepimiz ‘Yarın’ kelimesi ile başlayan milyonlarca cümle kurmuşuzdur, ama hiç biri bu kadar anlamlı olmamıştı:
‘Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz’.
Klişe bir söz ama kitabın ismini ilk gördüğüm an, bunu bugün okumam gerektiğini düşündüm. Nutuk üzerinden alınan metinlerle yazılmış bir eser. Dili Eski Türkçe olduğundan biraz zorlayıcı ve ağır. Cumhuriyetimiz 100 yıl önce bugün müjdelenirken, o kulis arkalarında neler yaşandığını, başlıktaki o ‘Yarınlar’ kurulurken hangi ideallerle, ne gibi kararların verildiği, kimlerin bunlara ve neden karşı çıktığını, tüm şeffaflığıyla anlatıyor. Çok zor mücadelelerle kurulduğunu her fırsatta hatırlamamız gerek.
“Ey yükselen yeni nesil, istikbal sizsiniz. Cumhuriyeti biz kurduk, onu yükseltecek ve yaşatacak olan sizlersiniz!" diye 100 yıl önce hepimize seslenen Ulu Önderimiz
Mustafa Kemal Atatürk’ü saygı ve minnetle anıyorum…
Cumhuriyetimiz kutlu olsun, Türkiyem.