Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
273 syf.
·
Puan vermedi
Kurt Kanunu, Kemal Tahir'in okuduğum ilk kitabı oldu ve içtenlikle söyleyebilirim ki daha önce böylesi tat aldığım pek az yazar olmuştur. Kelime ve deyim haznesi, olay anlatımında okuyana aksettirilen duygu, olayın örgüsü ve dizini kısaca bir romanda olması gereken tüm matematik bu eserde mevcut. Kurt Kanunu Gazi Paşa'ya yapılmaya çalışılan mevhum İzmir Suikasti'ni konu almakta. İttihat ve Terakki'nin eski kallavi subaylarının düzenden duydukları rahatsızlık ve eski komitacılık günlerinden kalma alışkanlıkları yüzünden sürüklendikleri durumu Kemal Tahir müthiş bir dizaynla anlatıyor. Kitabın baş karakteri Kara Kemal ve Filinta Kerim olarak anılan eski İttihatçı subaylardan nam salmış Abdulkerim. Kara Kemal, Cihan Harbi sırasında İaşe Nazırlığı yapmış yeni devletin kurulması esnasında da kurmuş olduğu karakol teşkilatı ile büyük destek vermiş Küçük Efendi olarak bilinen namlı isimlerden. Suikaste adının karışmasıyla Abdulkerim ile girmiş oldukları geri dönülmez yolda çoğu kez iç hesaplaşmalarına ve hatalarını açık bir yüreklilikle anlatmasına tanıklık ediyoruz. Mevzu kimine göre flu kimine göre berrak ki yazarında zaten kendi bakış açısıyla yazmış olduğunu her aklı selim okuyucu fark edecektir.
Kurt Kanunu
Kurt KanunuKemal Tahir · İthaki Yayınları · 20184,439 okunma
Aslında roman [ novel] her zaman yenidir [ novel] . "Novel" sözcüğü Fransızca nouvelle sözcüğünden gelir, bu da "news (haber) anlamına gelen Latince novellae'den türemiştir. Bu yüzden romanı bize "yeni" bir şey anlatan bir anlatı olarak da düşünebiliriz - deyim yerindeyse roman size olup bitenleri sunar.
Reklam
"Zorbalık, toplumsal kurguların işidir, onları temsil eden insanların değil. Onlar yalnızca, deyim yerindeyse kurguların bize zorbalık uygulamak için kullandığı araçlardır. Tıpkı bıçağın katilin kullanabileceği bir araç olması gibi. Ve siz elbette bıçakları ortadan kaldırarak katilleri yok edebileceğinize inanmıyorsunuz.... Bakın; tüm dünyadaki sermaye sahibi büyük para babalarının hepsini kaldırın, ama sermayeyi yok etmeyin. Hemen ertesi gün sermaye, başka ellere geçerek, yeni mülk sahipleri kanalıyla zorbalığını uygulamaya devam edecektir. Şimdi, büyük para babalarını değil ama sermayenin kendisini yok edin, hiç para babası kalır mı? "
Zorbalık, toplumsal kurguların işidir, onları temsil eden insanların değil. Onlar yalnızca, deyim yerindeyse kurguların bize zorbalık uygulamak için kullandığı araçlardır. Tipki bıçağın katilin kullanabileceği bir araç olması gibi. Ve siz elbette biçakları ortadan kaldırarak katilleri yok edebileceğinize inanmıyorsunuz... Bakın; tüm dünyadaki sermaye sahibi büyük para babalarının hepsini ortadan kaldırın, ama sermayeyi yok etmeyin. Hemen ertesi gün sermaye, başka ellere geçerek, yeni mülk sahipleri kanalıyla zorbalığını uygulamaya devam edecektir. Şimdi, büyük para babalarını değil ama sermayenin kendisini yok edin, hiç para babası kalır mı?
Tarihin nispeten ileri dönemlerinde insanlar, deyim yerindeyse, doğal ahlaki toplumdan yeni bir toplum biçimine, hukuki-siyasal topluma geçmişlerdir. Hukuki-siyasal toplum derken kastettiğimiz, bir toplumun üyelerinin belli bir egemen gücün yönetimi altında birbirleriyle aynı zamanda hukuki ilişkilere girdikleri, bu egemen güç tarafından yasalara uymak suretiyle yaşadıkları toplum biçimidir.
Sayfa 161Kitabı okudu
Reklam
Halen bütün dünyada siyasal bir tedirginliğin alabildiğine yürürlükte olduğunu itiraf etmekten kaçınıyor değiliz. Ancak bu tedirginliğin sebebi, sosyalist ve kapitalist otorite merkezleri arasındaki anlaşmazlıktan doğmuyor. Deyim yerindeyse, siyaset sahnesine yeni bir gücün, Müslümanların, çıkmak hususundaki çabaları değinilen tedirginliğin bizce başlıca etkenlerinden en önemlisi sayılmalıdır. Doğu ile Batı arasında zaman zaman bozulduğundan dem vurulan siyasal denge, bize kalırsa, bu günkünden daha sağlam bir yapıya hiç bir zaman kavuşmamıştır. Ancak Doğu ile Batı arasındaki dengenin bozulduğu söylenirken bunların kontrolleri altında tuttukları nüfuz bölgelerindeki oynamalar, değişmeler, dönüşümler söz konusu edilmek isteniyorsa, bu alanda bir hareketliliğin bulunduğu itiraf edilmelidir.
O günden sonra Mısır'ın lisanına,sadaka vetmek anlamına gelen yeni bir deyim yerleşti: Züleyha'nın gülümsemesi.
İkilem
Bir laf,bir söz, bir deyim Bir eyleme yem oldu Bir eylemde bir deyim Yeni bir eylem oldu
İlerde bu tür üslubun (peygamberimsi, kahinimsi) en iyi bir başka örneği olarak Hristiyanlıktan nefret etmesine rağmen deyim yerindeyse gene de bir din (insan-üstünün dini) yaratmak isteyen Nietzsche ile karşılaşılacaktır. Onun bu yeni dinin peygamberi olarak yazmış olduğu Zerdüşt Böyle Dedi adlı eseri, Herakleitos'un eserinde kullandığı dille büyük benzerlikler göstermektedir.
Sayfa 185 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ferdi nefsin Külli Varlık'ta fani olması hakkındaki sufî düşüncesi, kesinlikle Hind menşeilidir. Bu görüşün temsilcisi İranlı sufî Bayezid-i Bistami idi ki, bu görüşü, şeyhi Ebu Ali es-Sindî'den almış olabilir. Onun sözlerinden bazıları şunlardır: "Otuz yıldır Yüce Tanrı benim aynamdı ; şimdi ise ben, kendimin aynasıyım." "Ben
“Kefen Çantada!” Halk arasında cesur insanlar için kullanılan bir deyim vardır: “Kelle koltukta!” Bekir Berk, buna yeni bir deyim eklemiştir: “Kefen çantada!” Evet o, bundan sonra, her an ölüme hazır olduğunu gösteren bir kefen biçtirip çantasında taşımaya başlamıştır. Gece gündüz davadan davaya koşarken çantasındaki evraklar yanında özenle hazırlanmış bir kefen hep bulunagelmiştir.
1.201 öğeden 1.186 ile 1.200 arasındakiler gösteriliyor.