"Ben sana mecburum bilemezsin
Aԁını mıh gibi aklımԁa tutuуorum
Büуüԁükçe büуüуor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıуorum."
Böyle bir kitaba ancak bu dörtlük yakışırdı.
Erken gittin Zweig, çok erken. Kalemin susmamalıydı senin, Fırat gibi akmalıydı ve coşmalıydı...
Bir insanı kendinizden vazgeçecek kadar
Erken kaybedenler, yoldan çıkmış bir neslin manifestosu...
Emrah Serbes, roman konusunda güçlü bir kaleme sahip olduğunu düşündüğüm yazarlardan. Çoğu yazarın aksine kitaplarında işlediği ana tema "kaybedenler"
Bu romanında da kaybeden erkek çocukları ele almış. Kaybedenden kastım belki aşkı, belki haysiyeti, belki insanlığını..
Öğretmen olan biriyle muhabbet etmiştim bir ara. 6. sınıf yani 11 yaşındaki çocukların dersine giriyormuş. Bir çocuğun günlüğünü yakalamış. "Çocuk benim bilmediğim (afedersiniz) yatak fantazileri yazmış." dedi. "Tenefüste benim hayatta duymadığım küfürler havada uçuşuyor." dedi. "Çocuğun biri derste koluna faça attı." dedi. "Kız öğrencilerimden biri erkeklerden birini bacaklarını ellediği için şikayet etti." dedi. Daha neler neler. Belki de o öğretmenle yaptığım konuşma yüzünden kitaptaki çocukların davranışları bana abartılı gelmedi. Çünkü bunların hepsi gerçekten var. Böyle erkek çocuklar var. Sadece biz onları görmüyoruz.
"Yeni nesil gümbür gümbür geliyor." diye bir söz görmüştüm.
Çocuklarının yanında küfür eden babalar, çocuklarına en ufak bir sevgi belirtisi göstermeyen anneler, küçük yaşlarda başlayan aşklar olduğu sürece yeni nesli oluşturanlar gümbür gümbür değil, kaybederek geliyor..
Emrah Serbes bu gerçeği anlatmış kitabında. Bizim semtlerimizde, mahalle aralarında, sıradan bir hayat yaşayan erkek çocuklarının kaybetmişliğini anlatmış. Ha birde suçun o çocuklarda değil, çocuğun eline silah dahi tutuşturabilecek kadar 'duyarlı' olan ailelerde olduğunu da anlatmış.
Okunası, sürükleyici bir kitap.
Keyifli okumalar...
Erken KaybedenlerEmrah Serbes · İletişim Yayıncılık · 20219,9bin okunma
Yükselmeler! Anlık tanrı görümleri! Umutsuzluklar! On yılın hayvani çığlıkları ve intiharlar! Bellekler! Yeni aşklar! Kaçık nesil! Zamanın kayalıklarından aşağı!
Yükselmeler! Anlık tanrı görümleri! Umutsuzluklar! On yılın hayvani çığlıkları ve intiharlar! Bellekler! Yeni aşklar! Kaçık nesil! Zamanın kayalıklarından aşağı!
Yükselmeler! Anlık tanrı görümleri! Umutsuzluklar! On yılın hayvani çığlıkları ve intiharlar! Bellekler! Yeni aşklar! Kaçık nesil! Zamanın kayalıklarından aşağı!
Doğruyu aradıkça yanlışa denk gelirsin
Nerde imkansız gider onu seversin
Her yüzüne gülene dost sanırsın
Bana garazin nedir aptal gönül
Ben eski kafalı aşklar yeni nesil
Hevesler günü birlik bedenler sefil
Ulannn kırk yıllık duruşumu ettin rezil
Bana kinin nedir aptal gönül
Bu kaçıncı son deyip peşinden sürükleyeşin
Bu kaçıncı doğruluktan yana hep kaybedişin
Yeter cennetimi cehenneme çevirip küfredişin
Beni günahkar ettin aptal gönül
Sevgisiz olmaz ama sen bu devrin adamı değilsin
Dokunmadan seven eski kafalı aptalın birisin
Ulannn cebinde para yok sen hala aşk peşindesin
Yeter beni yorduğun aptal gönül...
Merhaba arkadaşlar. Gene bir Livaneli okuyoruz bugün de. En büyük aşklar nefretle başlıyormuş, hadi gene iyiyim. Bu romanda psikolojik tahliller o kadar ön plandaki ben soluksuz (WC gitmemişliğim bile dahil) 250 sayfa devirmiş adamım. 50 sayfayı aşamadan birçok mola verdiğim yer oldu. Bunu neden anlatıyorum, okurken bile ağır bir psikoloji hissediyoruz. En çok gözden geçirdiği en çok düzelttiği romanı bu çünkü. Zaten bu kitabı iki kişi yazıyorlar, önce biri yazıyor sonra bizim ki ona eklemeler çıkarmalar yapıyor. Bu zaten romanı ağırlaştırıyor ama tüm bu ağırlıklara rağmen romanın dili bir tüy kadar hafif!
Ben ve Sen çatışması, yani ne diyoruz lisede öğretiliyordu; Birinci ve İkinci Tekil Şahıs üzerinde yaşanan bir çatışmayla ilerliyoruz diyebilirim. En önemli mesaj da şu sanırım bu psikolojide. Yeni Nesil Türk Gençliği! Geçmişte ağabeylerinin, babalarının, dedelerinin ve kadınlarının neler yaşadığını, ne şartlar altında kaldığını, nasıl zorluklarla hayatına devam ettiğini gör. Geleceğini ve demokrasini koru. Verilmek istenen ve alttan alta hissettiren her duygu durum bu mesajı yansıtıyor. Sanırım burada en büyük görev de Sami’ye düşüyor.
Kendisiyle kitap hakkında yapılan bir söyleşiyi de göz önüne alırsak şunları da görüyoruz aslında. Roman iki kanal üzerinden kurgulanıyor. İntikam mı yoksa Bağışlama mı sorusu gündemimizden düşmüyor. Anadil ve Anlaşma da cabası. Güzel bir etki bıraktığını belirtmem gerek. Beğenerek okuyacağınıza inanıyorum. İyi okumalar dilerim.
Ayrıca hepimize şimdiden mutlu bir hafta sonu dilemekle beraber bugün kandil olması hasebiyle hepimize en içten dileklerimle iyi kandiller dilerim..
12.yy’da inşaatına başlanan ve 200 yıldan fazla sürede tamamlanan dev Notre Dame Katedrali’ni, Paris şehir planlamacıları bakımsızlığından ötürü 19.yy’da yıkmak istiyorlar. Victor Hugo, halkın ilgisini buraya çekmek ve katedralin yenilenmesini sağlamak amacıyla 6 ayda, 11 kitaptan oluşan, Türkçesi 650 sayfalık bu romanı yazıyor. Başarılı da
carl solomon
için
gördüm kuşağımın en iyi beyinlerinin çılgınlıkla yıkıldığını, histerik çıplaklıkla
açlıktan geberdiğini,
zenci sokakların şafağında gördüm onları bozuk kafalarıyla mal ararken,
gecenin makinesinde yıldızlı dinamo ile eski cennetsel bağ için yanıp tutuşan
melek kafalı hipsterler,
yoksulluk ve paçavralar ve sahte gözlerle