Kim beni sana sorarsa onlara de ki ; "Gitti "
Gitti kendini aramaya
O tarafa
Senin de bile bilmediğin bir yerde
O gece sana verdiğim fotoğrafı yak
Belki bir geceni aydinlatabilirsin
Aman kimse bilmesin
Elinle yaktığın o bendim
Ki kimsenin hoşuna gitmeyesin
Dünya kurt gibi sende kuzu olup içine düşmüşsün
Ben her daim yanında duramam
Ke pirsamin jite kır beje çû.. çû
li xwe bîgare..
Li we aliye, cîhekî tû jî nîzani
bé..
Wéneye mîn we şeva da ye té
bişewitîne
belki tû karî be şeveke xwe
Ronahî bîke...
+ Sen hiç bişey bilmiyorsun, ben neler çektim bilmiyorsun!
- Niye güldün, niye kendini sevdirdin, gözümün içine baka baka söyle, seni kandırdım de, sen bir salaksın seninle oynadım de. SÖYLE. Neşemi aldın benden neşemi..!
+ Bana bazen tahammül bile edemiyorsun görüyorum, sende biliyorsun bende biliyorum. Birbirimize tahammül edemiyoruz artık...
(Neden sadece sevmek ya da nefret etmek zorundayız ki? Arada bi yerde durmak o kadar mı zor ?)
Kalbim çok şey öğrendi ve yaşadı. Ve bu sayede bilgeliği, deliliği, akıllılığı öğrendim. Fakat anladım ki, bu da zor bir iş; çünkü bilgeliğin olduğu yerde fazlaca üzüntü var. Çok öğrenmek isteyen kişinin çok acı çekmesi gerek.
“Salkım salkım tan yelleri estiğinde
Mavi patiskaları yırtan gemilerinle
Uzaktan seni düşünürüm İstanbul
...
Bekle dinamiti tarihin
Bekle yumruklarımız
Haramilerin saltanatını yıksın
Bekle o günler gelsin İstanbul bekle
Sen bize layıksın”
İstanbul’a verdiği sözü tutmaya bir ömür adayan Vedat TÜRKALİ, “Nazım varken, Yahya Kemal varken insan
Merhaba arkadaşlar eğer aceleniz varsa bu incelemeyi hemen atlayın çünkü biraz uzun bir incelemeyle karşınızdayım ..:)
Bazı kitaplar vardır; sadece yazılmak için değil, birileri bu satırları okurken aynı zamanda da yaşasın düşüncesiyle yazılır. Bu kitaplara güzeldi çok iyiydi demek o kadar yetersizdir ki, düşüncelerimizi nasıl açıklamamız
Zulüm her yerde zulüm ister kasabada, köyde ister şehirde olsun.
Cebinde para olan, varlıklı olan güç kendisinde olsa dahi insanların ölmesine sebebiyet verecek kadar sınırsız hakka sahip midir? Kitaba göre pek tabii sahip. Kalabalıklar yine cebinde para olanı söz sahibi yapıyor ne acı.
Kitabı okurken fazlaca sinirleneceğinizi bilerek okuyunuz. Öyle ki gözünü hırs bürümüş " ağaların " tek istediği sonucu ne olursa olsun kanunsuz, nizamsız da olsa " çentik ekmek". Bununla birlikte insanlar yerinden yurdundan olmuş, çamur içinde kalmış, sıtmadan ölmüş onlar için ne fark eder? Köylüler bu acıları çekerken seyirci kalmak çok yıpratıcıydı, sanki onlar ile birlikte bende yaşadım olanları. Haklarını aradılar aramasına da keşke sonuç farklı olsaydı.
Karakterlerden Resul Bey ile Kaymakam Bey'e gelecek olursak aralarındaki gönül bağı, mücadele ruhunu derinden hissettim.Kaymakam 'ın verdiği mücadelenin olumlu sonuçlanmasını beklerken gönderilen 43 Kaymakam gibi teneke çalma merasimiyle kasabadan ayrılışını izledim. Yine haksızın kendini güçlü kılışı ile karşı karşıya kaldım.
Ayrıca kitap iki bölümden oluşmakta. İlk bölümü okuduktan sonra tiyatro oyunu olan kısma geçiyorsunuz ki bu bölüm gerçekten muhteşem idi. Öyle ki okumadım izledim resmen. Karakterlerin ruhsal durumları, iç hesaplaşmaları bu bölümde beni daha çok içine çekti. Bu bölümde ek olarak Tellal karakteri bulunuyordu o da çok başarılı kurgulanmıştı.
"Yaşar Kemal'in kalemine hayran olunca okumayı sürdürdüğüm ikinci eseri oldu Teneke. Herkesin kesinlikle okuması gereken bir eser şiddette tavsiye ediyorum. Okuyunuz. "
TenekeYaşar Kemal · Yapı Kredi Yayınları · 20179,8bin okunma
Helios ışığını tüm gücüyle tenimizde gezdirirken, Kharitlerden doğma bir neşeyle, yanımda hırlayan, tıslayan Cerberus hizmet ediyordu bütün konuklara... Kadehlere değişik tatlarda Ambrosialar doluyor, anında tükeniyordu. Zeus’un keyfi yerinde olurdu, Hera’yı edebilseydi ikna. Hades’in gözlerinde Persephone’nin diri bedeni, Ares, Hephaistos’un
"Sadelik, iyilik ve doğruluk olmayan yerde büyüklük yoktur." demiş Tolstoy.
Bir yatak, bir mum ve Kur'an ile yaşayabilen büyük adamlar vardı. Gösterişten uzak, sade hayatlarında Allah'a yöneldiler. O'nun yolunu yol bildiler. Biz insanlar bakıyoruz sadece... Onların hayatına özeniyoruz, özenmekle kalıyoruz. Hepimiz bir gösteriş peşindeyiz şatafata meylediyoruz. Kelimelerimiz bile süslü... Oysa peygamberimiz "Sadelik imandandır." demişti, sadeliği savunmuştu. Hayatımızın süsünden kalbimizin sadeliğini kaybediyoruz. Ne acı...
"Sadeliği savunacağız
Sade giyineceğiz
Sade bir nikah sade bir ev
Sade bir hayat sade arkadaşlar.
Dünya tüm ışıltısı ile karşımızda duracak ama biz şu hadisi mihenk taşı yapacağız;
Sadelik imandandır." ✨