Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
-Sizin zeytininiz, inciriniz yok mu? -Ne gezer... Bu köyde değil, Selçuk'ta bile ağacı olan kaç kişi var ki... Fıkaralık... Biz sattık, üç dört beyin elinde toplandı... Biz onlara işçi gideriz...
Bir sigara molasında gidip bakıyorum fon perdesinin arkasına, yarı aralık bir pencere var. Ortada puro muro yok! Demek ki kadın camdan atıyor, aşağıda bir amigo tutuyor. Kutusuna yerleştirip bize satıyor! Devrime ihanet etmiş bir puro kaçakçısı gibi, çantam purolarla dolu döndüm otele. Yüreğim sızlamadı değil. Ancak herkes bu yöntemle puro satın alırken, benim Küba devrimine saygımdan ötürü o puroları altıyüzkırk dolara satın almamın saçma olduğunu düşünerek huzura erdim. Peki, Fidel ülkesinde olup biteni bilmiyor mu? Elbette biliyor. Belki de, tüm vadettiklerini veremediği halkına göz yumuyor.
Reklam
Erkekler cinsel güçlerinden öylesine emin ve kendilerini öylesine etkileyici bulur ki, bir de "Benimle zevk almıyor mu!?" diye mi düşünecekler, yok canım!
şu bizim Akşehirli tonton Nasreddin Hoca'yı j yalnızca bilgili, hazırcevap sanma. Hoca hem cömert hem de yardımsever bilinirmiş yaşadığı çağda. Bu yüzden ona bol bol misafir gelirmiş. Bu güzel ev sahibine gelenler yer içer, yatar kalkar, bir türlü gitmek istemezmiş. İsanoğlu gariptir. Kimi iyiliğe iyilikle karşılık verir, kimisi de iyilik
12
Zaman geçiyor, diyen saatin vuruşlarını saydıkça, Güzelim günün korkunç geceye gömülüşünü gördükçe, Diri günleri geride kalmış menekşeye baktıkça, İSimsiyah bukleleri gümüş rengi aklar örttükçe; Geçmişte, sıcak vurmasın diye sürülere kanat germiş, Ulu ağaçlar şimdi öyle yapraktan yoksun durdukça; Yarın yemyeşil ekini demet demet bağlanıp dizilmiş, Ağarmış püskül sakallarıyla, arabalara kondukça; Senin güzelliğin gelir ister istemez aklıma Ve bilirim sonunda süpürüp götürecek zaman seni de; Ne hoşluklar kalıyor, ne güzellikler çünkü yarına, Ölüp gidiyor hepsi, ötekilerin büyüdüğünü göre göre, Zaman gelip savurdu mu tırpanını, çare yok gideceksin; Meğer ki çocuğun arkadan yetişip karşısına dikilsin.
Geçtiğimiz senelerde Rusya’da bir haber yapılmıştı. Moskova’nın dışındaki mahallelerden birinde yaşayan bir muhabir, her gün metroyla şehre geliyor. Moskova’da şehir merkezi ortada ve etrafında daire şeklinde mahalleleri vardır. Merkeze inmek isteyen herkes metroyu kullanır. Adam yine işe gideceği bir gün bakıyor ki dört tane köpek çete halinde metroya biniyor ve şehre gidiyorlar. İkinci gün, üçüncü gün aynı çeteyi bir daha görüyor. Bunun haber yapılması gerektiğini düşünüyor ve bunları takip etmeye başlıyor. Dış mahallelerden birinde takılan bu dört tane kafadar köpek, sabah metroya binip şehre gidiyor, şehirde çöplerden yiyecek bulma imkanları daha fazla olduğundan çöpleri karıştırıp karınlarını doyuruyor ve akşam olunca da metroyla mahallelerine dönüyorlar. “Bir insan da aşksız ve anlamsız bir hayat yaşadığında aynısını yapmıyor mu? Sabah kalkıp işe gidiyor, karnını doyuracak parayı kazanıp geri dönüyor. Aşk yok, muhabbet yok, sevgi yok.”
Sayfa 52 - Mehmet Dinç-Çözmemiz Gereken Meseleler
Reklam
Bir çocuğun sorusu
Benim de karıştırdın kafamı. Düşün dedikse değil o kadar... Her şeyin bir sınırı var. Dedim ya, aşırısı zarar...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Bir çocuğun sorusu
Din öğretmenimiz demişti ki derste Müslümanlar ölürse savaşta, şehit olurmuş. şehitler giderken cennete,
Nesin yayınlarıKitabı okudu
BİR ÇOCUĞUN SORUSU - Baba! - Evet oğlum. - Dün gece uyuyamadım hiç...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
ZATI DEVLETLERİ Ölümünüzden on ya da yirmi yıl, Hadi diyelim elli yıl sonra, Kimseler bilmeyecek adınızı sanınızı, Hatta torunlarınız bile... Bu yüzden kaygılanmayın hiç, Size bir iyilik yapmaktır amacım. Sık sık adınızı andım kitabımda ki, Sonsuza dek bütün dünya, Ağız dolusu sövüp sayacak size. Sevinin, artık ölümsüzleştiniz. Benden iyilik budur zat-ı devletinize
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Reklam
Naylon sutyen getirttik, kalmadı elde döviz, Öyle fındık kırdık ki, kalmadı fındık, ceviz. Bütçe oldu tamtakır, Bu çürük koltuklarda neler çektik bilseniz, Babamın adı Hıdır, Elimden gelen budur!
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Endülüs 'e Ağıt
Çıkan iner, kalkan düşer, her yükselişin var bir sonu. Niçin bunca gurur maldan mülkten, addan sandan insanoğlu. Oluşta ne var ki olduğu gibi dursun, hiç değişmesin. Sen de gök gibisin, bir gün masmavi güneşlik. bir gün bulutlu. Bu dünya kime kalmış, yaramış ki kalsın yarasın sana da. Yok hiçbir çizgisinde bu yeryüzünün ölmezlik rengi ve ölmezlik kokusu. Zaman değişmek bilmez kesin ölçülü ve hükümlüdür: Geri döner, paralar sahibinin zırhını, kılıçlar ve kargılar ileri doğru işlemez oldu mu. Zaman bu, ona ne kılınç kını dayanır, ne meşhur kaleleri sultanların.
Sayfa 85 - 6. BaskıKitabı okudu
A benim Oğulotu bitmeyen topraklarda Şaşırıp kalan kalbim Senin Türkçen yok mu, anlatıyorum işte Bir kuş musun ki ürkmek için bahane Arayıp duruyorsun.
CENÂB-I HAK NEFSE DEMİŞ Kİ...
"Hadisin rivayetlerinde var ki: Cenâb-ı Hak nefse demiş ki: "Ben neyim, sen nesin?" Nefis demiş: "Ben benim, sen sensin" Azab vermiş, cehenneme atmış, yine sormuş. Yine demiş: "ENE ENE; ENTE ENTE". Hangi nevi azabı vermiş, enâniyetten vazgeçmemiş. Sonra açlık ile azab vermiş. Yani aç bırakmış. Yine sormuş:
Sayfa 294 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Sindirim sistemimize yakından bakmadan önce, önemli bir konuya değinmekte fayda var. İlginç bir şekilde, yediklerimiz ve bunların insan beynine olan etkileri, insanlık tarafından pek de üzerinde durulan bir konu olmamıştır. Zira insanların büyük bir kısmının yeme davranışlarını belirleyen en önemli mesele; güzel görünen bir vücuda ya da sağlıklı
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.