Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Şüphe yok ki iyi işleyen bir kafa, iyi niyetli bir yürek. Ama kader onu öyle kötü bir toplama soktu ki sonunda hırsızlık yaptı; toplum onu öyle kötü bir hapishaneye koydu ki sonunda birini öldürdü. Gerçekten kim suçlu? O mu? Biz mi? Herkesi kendine çeken, hepimizi giysilerimizin eteklerinden çekiştiren ciddi ve dokunaklı meseleler bunlar; bir gün yolumuzu öyle bir tıkayacaklar ki onlarla yüzleşmek ve ne istediklerini sormak zorunda kalacağız.
Allah'ın nerede olduğu sorusuna, "gökte" cevabını veren meşhur cariye hadisi ile ilgili olarak da şöyle demiştir: "Bu, Allah'ın göğün içinde olduğunu ve göklerin onu kuşatıp sarmaladığı anlamına gelmez. Bunu ümmetin selef ve imamlarından kimse söylememiştir. Aksine yüce Allah'ın göklerin üstünde, arşı üzerinde ve
Reklam
TBMM Kürsüsünden Atsız'a Hücum: 1962 Mart'ında CHP milletvekili Osman Sabri Adal'ın TBMM kürsüsünden Atsız'a hücum etmesi bazı gazetelerde yer aldığı gibi Millî Yol'da da genişçe yer alır. Konu Tedbirler Kanunu'dur. Başbakan İsmet İnönü ile meclisteki partilerin genel başkanları Adalet ve Anayasa Komisyonu'na bir
… Portuga iyice uzandı, yeleğini yastık niyetine ağacın köklerinden birinin üstüne serip konuştu: “Şimdi biraz kestirebiliriz.” “İyi de ben uyumak istemiyorum ki.” “Olsun. Seni başıboş bırakacak değilim, afacansın malum.” Elini göğsüme koyarak beni tutsak etti. Uzun süre ağacın dalları arasından geçip giden bulutları izledik. Beklediğim an
22 Şubat 1962: Türkçü Gençler Atsız İçin Telaşlanıyor: 27 Mayıs ihtilali ve 13 Kasım tasfiyesinden sonra ordu içindeki dalgalanmalar devam etmişti. Silahlı Kuvvetler Birliği adı altında bir cunta kurulmuş ve cunta Millî Birlik Komitesi üzerinde baskı uygulamaya başlamıştı. 15 Ekim 1961 seçimlerinin sonuçlarından memnun olmayan bazı general ve
ki Mevlânâ Hz. bulana kadar ..
Şems bile, "Ya Rabbi," dememiş miydi, "yarattıklarının arasında benim dostluğuma dayanabilecek biri yok mu?
Sayfa 24 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Polis arabasına binerken bir alkış koptu ki sormayın. Köylüler bizi bekleşirlermiş. O zaman karıma sarıldım ve ağladım. Bana bütün dünyayı gerçek yüzüyle gösteren aynayı neden kırdınız, dedim. Gerçeğe tahammülünüz yok değil mi? Gerçeğe tahammülünüz olsaydı... Karıma sarıldım ve ağladım. Ağlaştık. Size kendinizi gösteren bir şey gördünüz mü daha önce, dedim, size kendinizi gösteren bir şey gördünüz mü??
Sayfa 58
''Nedir?'' ''Düşmanın İzmir'e çıktığı Denizli'de duyulur duyulmaz, millet neye uğradığını şaşırmış, tabansızlar göçlerini toplamaya başlamış. Müftü bakmış ki durum kötü.. Çoluk çocuk ayak altında kalacak. Hemen büyük caminin sancağını çıkartmış tekbir getirerek sokaklarda dolaşmış, sonra halkı belediyenin
Sayfa 372 - Ketebe YayınlarıKitabı okuyor
... Köy sakinlerinin kimi evindeydi kimi tarlasında çalışıyordu, her biri kendi işine dalmıştı ki birden kilisenin çanı duyuldu. ... Çanlar gün içinde birçok kez çalardı; dolayısıyla bunda şaşılacak bir yan yoktu. Ama çalan yas çanıydı, üzgün üzgün ve bu, evet, şaşırtıcıydı, çünkü bildikleri kadarıyla köyde kimse ölüm döşeğinde değildi... ... Çan birkaç dakika daha çaldıktan sonra sonunda sustu. Daha sonra kapı açıldı ve eşikte bir köylü belirdi. Bu adam her zamanki çan çalma görevlisi olmadığına göre, bu durumda, köy sakinlerinin ona zangocun nerede olduğunu, kimin öldüğünü sormaları anlaşılır bir şeydi. “Zangoç burada yok, çanı çalan benim” diye cevap verdi köylü. Köy sakinlerinin ısrarla “Peki ama ölen de mi yok?” diye sormaları üzerine köylü şöyle dedi: “Hayır, ismi olan, insan görünümünde biri için değil, adalet için çaldım yas çanını, çünkü ölen, adalet.” (José Saramago)
Sayfa 24 - Kafekültür Yayıncılık, İstanbul, 2013Kitabı okudu
"Biliyorum, Sen bazen kullarına oyunlar oynayıp onları deniyorsun. Hoşlanmadıklarına da tuzaklar kurup onları iyice yoldan saptırıyor, içlerindeki ikiyüzlülüğü, kefereliği açığa çıkartıyorsun. Kafaları karıştırmak da hoşuna gidiyor. Bazen benzeşen ayetler indirip bizleri ortada bırakıyorsun. Biz saftirik kullar da tartışıp duruyoruz, o mu
Sayfa 152 - e-bookKitabı okuyor
Reklam
Mobbing Bank Diyor ki;
Uyanış, Festival ile Olur mu? Emperyalizmin bir çabası olduğu isminden belli. İçi dijital peygamber dolu. Burç ile gelecek okuyorlar. İçini yine din ile doldurarak yanına da Atatürk koyarak uyanış festivali yapıyorlar. Bu uyanış sürecini 12 Eylül 2012 tarihinde eyleme dökerek başlattım. Ülkemiz insanını birilerinin çıkarına kullanma ve
"Ben," dedi, "bir şeye özlem duydum mu, ne yaparım bilir misin? Bir daha hatırlamayacak kadar bıkıp da kurtulmak için yerim, yerim... Ya da tiksintiyle hatırlamak için. Bak bir zamanlar çocukken, kirazlara karşı anlatılmaz bir tutkum vardı. Param olmadığı için azar azar alıyor, yiyor, yine istiyordum. Gece gündüz kiraz düşünürdüm, salyalarım akardı; işkenceydi bu! Günün birinde, kızdım mı, utandım mı, bilmiyorum; baktım ki kirazlar bana istediklerini yaptırıyorlar ve beni rezil ediyorlar, ne plan kurdum bilir misin? Geceleyin yavaşça kalktım, babamın ceplerini yokladım, gümüş bir mecidiye bulup çaldım. Sabah sabah da kalktım, bir bahçeye gidip bir sepet dolusu kiraz satın aldım. Bir çukurun içine oturup başladım yemeye. Yedim, yedim, şiştim, midem bulandı, kustum. Kustum patron. O zamandan beri de kirazlardan kurtuldum; bir daha gözüme görünmelerini bile istemedim. Özgür oldum. Artık kirazlara bakıp şöyle diyordum: Size ihtiyacım yok!.."
Sayfa 226 - Can YayınlarıKitabı okuyor
"Senin için ağrıyor," dedi "Çok." dedi inleyerek. "Dermanı yok mu?" dedi "Sebebi yok ki dermanı olsun."
Ebu Hureyre, çok hadis rivayet ettiğini söyleyenlere karşı kendisini şöyle müdafaa ediyordu: "Halk (itiraz mahiyetinde) diyor ki: Ebu Hureyre çok hadis rivayet ediyor. Eğer Allah'ın kitabın-da şu iki ayet olmasaydı bir tek hadis bile rivayet etmezdim: (Ebû Hureyre bundan sonra Kur'an'ın ikinci suresinde yer alan 159 ve 160. ayetleri okumuştur. Bu ayetler mealen şöyledir: İndirdiğimiz o açık ayetlerimizi ve doğruyu -biz kitapta insanlara onu pek aşikâr bir surette bildirdikten sonra- gizleyenler yok mu; işte onlara hem Allah lanet eder, hem de lanet ediciler. Ancak tövbe edenler, hare- ketlerini düzeltenler ve hakikati gizlemeyip iyice açıklayanlar başka. Ben artık onların günahlarından geçerim. Ben en çok tövbeyi kabul edenim; en çok esirgeyenim).
"Yorgun musunuz? Yoğun mu? Muhtemelen hiç zamanınızın olmadığını söyleyeceksiniz." "Yok çünkü." "Kimin var ki? Yetişkin olmak o kadar da güzel değil, haksız mıyım?" dedi. "Tam bir sorunu çözdüm derken on tanesi daha çıkıyor."
Sayfa 175 - Altın Kitaplar Yayınevi
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.