Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fakat hayır! Mukaddesatımı çiğnemek isteyen, kâbe'me haçlar yerleştirmek isteyen bu sefil düşman leşlerinden kan abidesi ve zafer teşkil etmeden ölmeyeceğim.
Sayfa 206Kitabı okudu
Yardım edebileceğin zaman yardım et, o an elinden gelen her şeyi yap. Fakat bir şey yapamıyacak hale gelince unut ve başını çevir. Kendini topla, merhamet durgun zamanlar içindir, hayat bahis konusu olduğu zaman asla... Ölüyü göm ve hayatı parçala! Ona ihtiyacın olacak. Keder başka bir şey, olaylar ise yine başka... İnsan, durumu olduğu gibi görür ve kabul ederse az kederlenir. Ancak böyle yaşayabilir.
Sayfa 91
Reklam
Yalnız kalmak hayatın ebedi nakaratı, başka şeyden ne daha iyi, ne daha kötüydü. Ondan çok bahsediliyordu, insan her zaman yalnız ve hiçbir zaman yalnız değildi.
Sayfa 62
"Bu sahada akan Türk kanları, bu gökyüzünde uçan şehit ruhları devlet ve cumhuriyetimizin sonsuz koruyucularıdır. Burada gerçeklerini söylediğimiz Şehit Asker Abidesi, işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, özverili ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. Bu abide Türk vatanına göz dikeceklere Türk'ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, saldırısını, gücü ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır."
Hüzünlen çünkü anlatılan: Cumhuriyeti İngilizler kurdu!
Mustafa Kemalin Ankara'sı şimdi O'nun ilkelerinden giderek uzaklaştığının herhalde, pek farkında olmadığı bir dönem yaşıyor. Eski İngiliz sefirinin dediği gibi, biçimsel olarak değil, ruhsal olarak! Belki de ben yanılıyorum. Ama, şunu da iyi biliyorum: O zamanlar, Ulus Meydanı'nda, omuzunda taşıdığı mermi ile ve o zamanki adıyla Zafer Abidesi'ni bekleyen kadını her görüşte, ben anneme sorardım: "Anne kim bu kadın"diye. O da anlatırdı bana. "Kurtuluş Savaşı'na katılan kadın… Cepheye cephane ve erzak taşıyan… Ya da silâh elde, savaşan… Kara Fatma'lar, o Asker Saime'ler, o "Defterdarın karısı", Yunanlıların fırınlara attığı, ya da atının üstünden alıp esirlere kattığı, veya bıçaklayarak öldürdüğü o kahramanlar, savaş kadınları"… İşte, bu da onlardan biri… Bütün bunları, geçerken çocuklarına anlatacak kimseler var mı hâlâ Ankara'da? Düşündükçe hüzünleniyorum.
Sayfa 22 - Dünya Aktüel YayınlarıKitabı okudu
HAYAT, FARKETMEK DEMEKTİR.
Biraz iddialı bir cümle olduğunun farkındayım. Tıpkı detayların bütüne değer kattığını, basit bir vücut dilinin sözü daha da etkili kıldığını fark ettiğim gibi. 𝑭𝒂𝒓𝒌𝒆𝒕𝒎𝒆𝒌, 𝒉𝒆𝒓 𝒔𝒆𝒚𝒊 𝒂𝒏𝒍𝒂𝒎𝒍𝒊 𝒌𝒊𝒍𝒊𝒚𝒐𝒓. Bir adımın altında kalmak üzere olan böceğin geçmesini beklemek ona nasıl hayat veriyorsa. Tatlı bir rüzgârın yepyeni yaşamlar için tohumları savurması, geceyi yaran gündüzün taze başlangıçlara doğması, yağmurun sararan yeryüzünü yeşile boyaması nasıl bir diriliş muştusu oluyorsa.. Sabah, eşinizin özenle hazırladığı kahvaltı sofrasının farkındaysanız, teşekkür dökülür dudaklarınızdan. Merhamet abidesi annenizin, çoğu zaman abarttığını düşündüğünüz endişelenmesinin farkındaysanız ona olan sevginizin coştuğunu hissedersiniz. Yağmur yüklü bulutların, ölçüsüz tükettiğimiz suyun, mütemadiyen soluduğumuz havanın. Ayın, güneşin yıldızların farkına varmak. Direksiz duran göğün, suda batmayan gemilerin, neredeyse gözleri alacak şimşeğin, Babaannemin Sarı Kız'ı ineğin, çift çift nebatın, bir şiir letafetinde kelebeğin farkına varmak. Her gün önünden geçtiğimiz nar ağacının, üzerimizde kanat çırpan kuşların, avuçları büzüşmüş yetimin... Hayatın, Kitab'ın. Farkında mısınız?
Reklam
Fakat hayır! Mukaddesatımı çiğnemek isteyen, Kâbe'me haçlar yerleştirmek isteyen bu sefil düşman leşlerinden kan abidesi ve zafer teşkil etmeden ölmeyeceğim.
Sayfa 101
KENDİNE GEL MÜSLÜMAN!
Sana “yobaz” dediler, “adam olmaz” dediler; Uygarlık mîrâsını, senden çalıp yediler. Düzmece masallarla, uyuttular neslini; “Çağdaş” denen çöplükte, beslediler nefsini.     Sana döndü namlular, bütün dünya toz-duman;     Daha ne bekliyorsun, KENDİNE GEL MÜSLÜMAN!   Gör ki; İslâm’a karşı, küfür yine tek millet; Birleşmiş Milletlerin, kanındadır bu
Tarihçiler, insan kafalarından oluşan bu minarelerin zafer abidesi olmak ve asilere gözdağı vermekten başka bir işlevi olmadığını öne sürüyorlar. Bu, olayın dar görüşlülükle ele alındığını gösterir. Bu minarelere her yönden benzeyen ve hayvan başlarından oluşan anıtlarla aralarında bir paralellik kurmamak olanaksız görünüyor. İran Safevi hanedanının kurucusu, bir Türk olan Şah İsmail, bu kulelerden çok kurdurmuştur ve bu anıtlara hâlâ Ortadoğu'nun değişik bölgelerinde rastlanmaktadır. Bu durumda bu anıtları birer zafer abidesi ya da gözdağı olarak görmek olanaksızdır.
Sayfa 202 - Milliyet YayınlarıKitabı okudu
Mustafa Kemal Paşa, politik düşmanlarının önüne, yirmi iki gün süren bir meydan muharebesinden sonra, defne dallarına sarılmış tunçtan bir zafer abidesi gibi dikilmişti. Fakat, bununla, yine aleyhindeki düşmanlık nihayet bul­mamıştı. Hatta, Dumlupınar, İzmir, Mudanya dahi bunu tasfiye edemedi. Topal Osman vakasında, Türk milletinin bu mübarek bandırası, cinayet mahkemelerinin kapısı önü­ne sürüklenmek üzereydi. Biraz sonra Büyük Millet Mecli­sindeki muhalefet grubu, bize bir vatan vermiş olan bu bü­yük Türk'ü vatandaşlık hakkından düşürmeye çalışacaktır.
İletişim YayıneviKitabı okudu
Reklam
Efendiler, Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan bu 30 Ağustos Muharebesi, Türk tarihinin en mühim bir dönüm noktasını teşkil eder. Milli tarihimiz çok büyük ve çok parlak zaferlerle doludur. Fakat Türk milletinin burada kazandığı zafer kadar kati neticeli ve bütün tarihe, yalnız bizim tarihimize değil, cihan tarihine yeni cereyan vermekte kati tesirli bir meydan muharebesi hatırlamıyorum. Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti'nin temeli burada sağlamlaştırıldı; ebedi hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyet'imizin ebedi muhafızlarıdır. Burada temelini attığımız "Şehit Asker" abidesi, işte o ruhları, o ruhlarla beraber gazi arkadaşlarını, fedakâr ve kahraman Türk milletini temsil edecektir. Bu abide, Türk vatanına göz dikeceklere, Türk'ün 30 Ağustos günündeki ateşini, süngüsünü, hücumunu, kudret ve iradesindeki şiddeti hatırlatacaktır. 30 Ağustos 1924 30 Ağustos Muharebesinin İkinci Yıldönümü Üzerine Dumlupınar'da Nutuk (ATABE, c.16, s.286-287; Hâkimiyeti Milliye, 31 Ağustos 1924, No: 1207, s.1-2; Tanin, 1 Eylül 1924, No: 677, s.1; Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri II, s.173- 182)
Sayfa 198 - Kaynak YayınlarıKitabı okudu
“Günleri kazanırken… yılları yitiriyoruz.”
93 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.