İki bin yıl sonra insanoğlunun ahlakı, âdetleri, duyguları ve tüm yaşamı tamamen değişmişti. İki bin yıl önce çeşitli dinlerin ve inançların insana vaat ettiği şeyi bilim gerçekleştirmişti. Susuzluk, açlık, aşk ve insanın diğer gereksinimleri giderilmiş, yaşlılık, hastalık ve çirkinlik insan tarafından mahkum edilmişti. Aile yaşamı terk edilmişti ve bütün insanlar arı kovanına benzer çok katlı büyük binalarda yaşıyordu. Fakat bir sorun kalmıştı; dermansız bir dert. Bu da amaçsız ve anlamsız yaşamanın verdiği yorgunluk ve bıkkınlıktı.
Sayfa 9 - Yapı Kredi Yayınları, 10. Baskı, Çev. Mehmet KanarKitabı okudu
Kitabın ilk hikâyesinin adı S.G.L.L. (İnsanlığın sonunu getirmek için hazırlanmış, üreme yetisini ve şehveti ortadan kaldıran bir serum: Serum gegen Liebesleidenschaft)
Bizim dilimiz için geçerli bu durum, İngilizcede özlem kelimesinin karşılığı bunu ifade etmiyor olabilir. Dilleri kendi köken ve bağlamlarında değerlendirmek lazım. İngilizceye hâkim değilim. Bizdeki bu bakış açısı çok güzel bence de ama :)
Görülen şeylerin öte yüzündesin
Karanlık öyle büyüdü sorma, dön
Otlar ve böcekler halinde yaşamamız gerekse de
Sorma, dön
Şu gökyüzü çekilsin üstümüzden
Şu kımıldamadan duran geceleri
Uzun ve umutsuz kavramlar içinde
Çekilsin dünyanın dağları evleri
Yıldızları dağdan büyük olan anlasın
Büyük nehirleri taşıran anlasın
Işık tutsun ellerine seçemiyorum
Işık dursun büyük sular dursun
Yıldızlara sahip olan dursun
Sen sorma, dön
Bu çaba sessiz ve boşuna, belli
Yaprak yeşilini tüketecek şarkı eskiyecek
Elbet unutan olacak bekleyen olacak
Sen sorma, dön
Böyle rüzgara karşı akşamları
Yüreğim avcumda sonuna dek
Sorma, dön
“Bunlar en mutlu günleri ayrılığımızın
Yanaşmadan özleminin limanlarına
Bir uzun hava içinde kendimiz kendimizin
Uzasın dönmenin saçları, çağırma uzasın”
İnanılmaz iyi şiirler bunlar.