"Aşk işte böyle, iki ruhu birbiriyle
Yeniden karıştırıp can verince ikisine de,
Ortaya yepyeni, güçlü bir ruh çıkıyor ve,
Yalnızlığın kusurlarından iz kalmıyor geride.
Bir kusur
Ve her zaman hızlı yürüyen zamanın sıçrayışında
O ki ışığın kuşattığı
Benim ışığım
Ufuk boyunca onun yüksek silueti
Kamburlaşmış omuzlar
Dar
Baş hariç
Ve bütün iç yükseklik onda olmayan
Benim boyum
Yüksekliğim
Benim kalbim
Benim çapım
Ve kimsenin görmediği sonsuz uçurumum
Başkalarının ve benim hayatımdan daha uzakta
Fazladan bir nota gözde
Bir hıçkırık daha kulakta
Duman içinde yitmiş kaderinin bütünü
Bir akşam tabakası
Gölgede bir sessizlik tanesi
Yansımalarını saklayan sahte bir ışık
Çıplak göğsün içinden
Orada
Benim düzlüğüm
Gökyüzünden akan ne varsa onunla
Başka biri olmak
Toprak hizasında
Bir gün, öyle bir havayla konuştu ki, çok sarsıldım. Uygar yaşayıştan sıyrılmanın verdiği mutluluktan söz etmişti, ben de:
“İnsan mutlu ise ne diye sıyrılsın?” demiştim.
“Mutluluk hiçbir zaman kımıltısız değildir de ondan,” demişti Solange; “mutluluk kaygı içinde bir duraklamadır.”
Dişi diye neye diyorsunuz?”
“Bir üstünlükler ve kusurlar karışımı: Sevecenlik, sevdiği adama şaşırtıcı bir bağlılık... Bir süre için... Ama bir de aldırmazlık...
Düşündüklerinize dikkat edin;söze dönüşürler.Eylemlerinize dikkat edin;alışkanlığa dönüşürler.Alışkanlıklarınıza dikkat edin; karakterinize dönüşürler.Bu da kaderiniz olur.
Kendini tanıma çabası sosyal gelişme
umudundan da tamamen uzak duramaz,
çünkü tümüyle gözardı edilmesine rağmen, beklentilerimizi yarı yarıya karşılayan bir faktör daha vardır. Bu faktör bilinçdışı Zeitgeist, yani Zamanın Ruhudur. Bu, bilinçli aklın tutumunu telafi eder ve gelecekteki değişimleri önceden sezer. Bunun mükemmel bir örneği modern